Bu, hızlı çöküşün işaretidir

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam AKP Ankara Milletvekili’ne ait bir dönercide yemek yerken Ankara Üniversitesi öğrencisi 6 gencin protestosu ile karşılaştı.

Öğrenciler Başbakan’a "Biz açız, üniversite harçlarımızı ödeyemiyoruz, siz döner yiyorsunuz" diye bağırınca Başbakan’ın korumaları ve polis tarafından yaka paça gözaltına alındılar.

Civardaki kafe ve barlarda oturan vatandaşların bazıları öğrencilere alkışla destek verip, polisi ıslıklayınca da bölgeye çevik kuvvet sevk edildi
.

Çevredeki dükkánları gezmek isteyen Başbakan’a yönelik protestolar sürünce de Başbakan gezisini kesip, evine döndü.

Öğrencilerin protesto düzeyleri ile ilgili olarak olumlu bir şey söyleyebilmeme olanak yok.

Üniversite harçlarının yüksekliği ile Başbakan’ın oturup bir sıradan yerde döner yemesi arasında nasıl bir ilişki kurulabiliyor, anlayamadım.

Öte yandan polislerin protestocu öğrencilere karşı gösterdikleri şiddet yüklü tepkinin de bir demokraside kabul edilebilmesi mümkün değil.

Ortada protestocuların şiddete yöneldiklerini gösteren bir durum yok. Yapılması gereken protestocuları sakince oradan uzaklaştırmak olmalıydı. Gözaltına almak, bunu yaparken tekme tokat girişmek değil!

Başbakan’a bu protestoyu küçümsemeyip, ciddiye almasını da öneririm.

Üniversite harçlarındaki artışlar, işsizliğin bu kadar yaygın olduğu, maaş ve ücretlerde ancak "mikro artışların" yaşandığı bir ülkede kabul edilebilir değil.

Bu yanlışlığı düzeltmek için harekete geçmesi gerekiyor.

Vatandaşların protestocu öğrencilere desteğini de göz ardı etmemeli.

Bu son hızla gidilen bir çöküşün işareti ve dünyanın bütün çevik kuvvetini de bu ülkeye yığsanız önüne geçemeyeceğiniz bir sürecin başladığına işaret ediyor.

Çok ilginç bir komplo öyküsü

BİR süre önce Hava ve Deniz Kuvvetleri’nden istifa eden generaller olmuştu.

Generallerin istifa gerekçeleri dün AKP medyasının iki organında ayrı ayrı yer aldı.

Yeni Şafak’ta ve Vakit’te yayımlanan haberler istifa olaylarının gerisinde bazı komplolar aramamız gerektiğini gösteriyor.

Olaylardan birinde general, bir otelde bir kadın ile birlikteyken narkotik şube polisleri tarafından basılmışlar ve alınıp, karakola götürülmüşler.

Olay komutanlıkta duyulunca da generale istifadan başka çare kalmamış.

Diğerinde ise amiralin ve eşinin adı yine cinsel içerikli olaylara karıştırılmış.

Söz konusu olaylar komutanlıklara gönderilen bir ihbar dosyası ile ortaya çıkınca amiral istifa etmek zorunda kalmış.

Şimdi daha ilginç bir bilgiye geliyor sıra: İstifa olaylarını izleyen bir gazeteci arkadaşım, bu istifaların gerisinde gizli telefon dinlemelere dayalı komploların olduğunu bana söyledi.

Geçtiğimiz hafta cuma, cumartesi ve pazar günü boyunca gazeteci arkadaşımla bu konuyu telefonda konuştum.

Malum tarikatçı çetenin bu işteki rolünü sorgulayan bir yazı yazacaktım ki dün olayın ayrıntıları yandaş medyaya ayrı ayrı sızdırılıverdi.

Belli ki minareyi çalanlar, olay ortaya çıkacak ve şüpheler kendi üzerlerinde kalacak diye kılıfı hazırlayıvermişler.

Güya olayların ortaya çıkma nedeni, birincisinde "aileden birisinin 155’e telefon ihbarı", diğerinde ise "bilgisayar ortamında skandal verilere ulaşma kabiliyetine sahip bir askeri personel" imiş!

Paranoyak değilim ama bu takip edilmediğim anlamına da gelmiyor.

Malum tarikatçı çete hiçbir işini şansa bırakmıyor. Karanlık amaçlarına ulaşmak için her yolu kendisine mubah görüyor.

Mescidin yanına ’terbiye odası’ lazım

İNTERNETTE medya dedikodularını yayımlayan sitelerden, Sabah Gazetesi’nde bir "mescit" açılacağını öğrendim.

Dinci gazete ve televizyonlarda bu tür bir yer var mıydı, bilmiyorum.

Sabah için bu da yeni bir "ilk" olmalı.

Gazete binalarında bar, spor salonu, yüzme havuzu gibi çalışanlara yönelik tesisleri de ilk önce Sabah Gazetesi yapmıştı, bu vesileyle Dinç Bilgin’in kulaklarını çınlattım.

Mescit’in hayırlara vesile olmasını dilerim.

Demek ki Sabah’ın yeni sahibi Ahmet Çalık ve Başbakan’ın hısmı olan yöneticisi personelin manevi yönüyle de ilgileniyor.

Bu da iyi bir şey, eleştirdiğim zannedilmesin.

Ama onlara bir tavsiyem var: Hazır, bu işe el atmışken, bazı yazarlarının terbiye sorununa da eğilseler iyi olacak.

Dün Sabah’taki köşe yazılarından birinin başlığı şöyleydi: "Baykal o raporu nereye sokacak?"

Seviyenin bu kadar düşmesi hoş değil.

Gazeteleri çoluk çocuk da okuyor ve manevi değerlere bu kadar önem veren bir patronun bu terbiye meselesine de el atmasında yarar var.

En iyisi mescidin hemen yanına küçük bir oda daha yaptırmak ve orada terbiyesizliği alışkanlık haline getiren personele "terbiye dersleri" vermek!
Yazarın Tüm Yazıları