Bu film şifreli bir gelenek

Güncelleme Tarihi:

Bu film şifreli bir gelenek
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2011 17:49

Türk sinemaseverler Luca Guadagnino’yu “Melisa P.” filmi ile tanıdılar. Hani şu İtalyan genç kız. Küçük yaşta cinsel fantezilerini, deneyimlerini cesaretle kaleme alan ve “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi” adıyla bilinen Melisa Panarello eserini beyazperdeye aktaran İtalyan yönetmen.Luca Guadagnino bu kez karşımıza iddialı bir yapıtla çıkıyor. “Io Sono l’Amore” yani “Benim Adım Aşk”. Film, Kuzey İtalya’nın kasvetli Milanosunda geçen bir aristokrasinin çöküşünü tüm ayrıntıları ile anlatıyor. Venedik Film Festivali’ne de katılan ve büyük beğeni kazanan bu dev yapıtı, Guadagnio’yla konuştuk.

Haberin Devamı

Luca, sizin aileniz filmdeki Recchi’lere benziyor mu?

- Hayır, hiçbir şekilde benzemiyor. Aslında Recchi’ler benim çocukluk dönemimde okuduğum romanların bir ürünü. Thomas Mann’ın Buddenbrooklar eserinin etkisi altında kalmıştım. Bunu bir film yapmayı çocukluğumda hayal etmiştim. Çünkü romanın kahramanı Gerda Buddenbrook melankolisi Emma’nınkine çok benziyor.

Ya sizin aileniz.

- Tam tersi. Babam bir öğretim üyesi annem ise İtalyan Telekom’unda çalışıyor. Yani küçük burjuvazi. Annem Cezayirli çölden gelmiş. Babamın işi gereği Etiyopya’da çalıştı. Bende çocukluğumu orada geçirdim. Sicilya’da doğdum. Yani aristokrasi ile hiçbir yakınlığım yok. Ayrıca iki kardeşim, beş yeğenim var. Biri Sicilya’da polis diğeri ise Avustralya’ya yerleşti bir Yeni Zelandalı ile evli.

Haberin Devamı

Bu film şifreli bir gelenek

Luca Guadagnino - Reha Erus

Bu filmin yapımcısı aynı zamanda Emma rolünü üstlenen Tilda Swinton...

- Tilda’nın bende yeri gerçekten ayrıdır. “The Protogonist” filminden sonra bu kez 2004 yılında “Tilda Swinton; The Love Factory” belgeselini çekerken ve özgürce aşk temaları üzerine sohbet ederken bu fikir ortaya çıktı. Bende Thoman Mann’ın romanından kendisine bahsettim. Heyecanlandı. Aristokrasi onun içinde bulunduğu bir konum. Kısacası 7 yıllık bir projeydi. Zaman zaman bir araya gelip senaryo’yu gözden geçirdik, değiştirdik, yeniden yazdık. İyi bir sinema etüdü oldu.

HÂLÂ EMEKLEME DÖNEMİNDEYİM

Eleştirmenler bir şekilde konunun ünlü FIAT otomobillerinin sahibi Agnelli Hanedanlığı’na çağrışım yaptığını yorumladılar. Buna ne diyorsunuz?

- Yani Tilda’yı Marella Agnelli’ye mi benzetiyorlar? Yok canım. Belki yapıtın konusu Kuzey İtalya’da geçtiği için böyle bir benzetme olabilir. Ama doğrusu senaryoyu yazarken bu konu hiç aklımıza gelmedi.

Sizin için “Çağdaş İtalyan sinemasının yeni Luchino Viscontisi” diyorlar. Katılıyor musunuz?

- O bir dahiydi. Elbette birçok yönetmen kendisine Visconti’yi örnek alır. Ben ise daha emekleme sürecindeyim. Ama Visconti’nin Thomas Mann’ın başka bir eseri olan “Venedik’te Ölüm”ü de beni ve yönetmenliğimi çok etkilemiştir.

Haberin Devamı

Tekrar “Benim Adım Aşk”a dönersek buram buram aristokrasinin entrikalarını görüyoruz. Neden?

- Benim filmim şifreli bir gelenek. Erkeksi yüksek burjuvazi ve kapitalizm bedenli bir dil unsuru. Entrikasız bir aristokrasi mümkün mü?

Melisa P.’den sonra başka bir kadın filminizin kahramanı. Neden hep kadınlar?

- Çünkü kadınlar erkeklere oranla daha kusursuz, dikkatli, düzenli, titiz ve özverili. Bunu ben söylemiyorum. Kadın uzmanı bizim Başbakanımız Silvio Berlusconi itiraf ediyor. Bunun dışında kadınlarda beni çeken o mistik gizem dışında cazibe de var. Hele bu cazibe Tilda olunca, erkek bir kahramanı beyazperdeye yansıtmak aklıma bile gelmez.

Tilda sizi bu kadar mı etkiliyor?

Haberin Devamı

- Bir gün sette yanıma koştu ve “Luca ben seni gerçekten çok ama çok seviyorum” diye bağırdı. O an Tilda ile çevireceğim yeni filmin senaryosunu bile yazdım kafamda. “The Bourne Identity” türünde bir film ama kahraman Matt Damon yerine Tilda yani kadın olacaktı.

Türk sinemasını yakından tanıyor musunuz?

- Elbette tanıyorum. Şimdilik sadece Ferzan Özpetek, Fatih Akın ve Nuri Bilge Ceylan desem!

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!