Bu diziyle AB’ye girdik

Güncelleme Tarihi:

Bu diziyle AB’ye girdik
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2013 01:26

TRT 1’de yayınlanan “Avrupa Avrupa” dizisinin kadrosuna üç yeni oyuncu katıldı.

Haberin Devamı

Dizinin yeni sezonunda Günay Karacaoğlu, Tarık Papuçcuoğlu ve Ahmet Saraçoğlu da rol alacak. Üç oyuncuyla sette bir araya geldik, yeni rollerini ve tiyatro çalışmalarını konuştuk.

“Avrupa Avrupa”ya dahil oldunuz, öncelikle hayırlı olsun diyelim ve rollerinizden bahsederek başlayalım...
Günay Karacaoğlu: Ben, Koparan ailesinin teyzesi Saadet’i canlandırıyorum. Tarık Abi ile karı-kocayı oynuyoruz. Tarık Abi’nin dizideki adı da Ayhan.
Tarık Bey’le daha önce de aynı projede yer almıştınız değil mi?
Günay Karacaoğlu: Evet, evet. Yıllardır tanışıyoruz, projelerde birlikte oynamışlığımız da var. Ahmet’le de aynı okuldan mezunuz. Hatta aynı sezon mezun olduk, arkadaşız diyeyim de yaşımı küçülteyim! (Gülüyor)

Tarık Papuçcuoğlu: Onun için mi sana “Hocam, hocam” diyor?
Günay Karacaoğlu: Terbiyesiz! (Gülüyor)

Saadet ve Ayhan’ın hikâyesi ne? Nasıl dahil oluyorlar diziye?
Günay Karacaoğlu: Müthiş bir çatışma içindeyiz. Evliliğimizi bitirme noktasına geldiğimizde, bunun nedenini çocuğumuzun olmamasına bağlıyoruz. Ve yeğenlerimize bakmaya İstanbul’a geliyoruz. Sonrasında çocuk doğurmadan da aile olunabildiğini yavaş yavaş anlıyoruz.
Tarık Papuçcuoğlu: İzleyiciler “Nereden çıktı bu karakterler?” diyebilir. Şöyle anlatayım; Koparan ailesinin anne ve babası, görevleri dolayısıyla Irak’a gidiyor. Gitmeden önce de “Gelin bizim çocuklara göz kulak olun” diye bizi çağırıyorlar. Diziye dahil olmamızın mantığı bu.

Ahmet Bey, sizin rolünüzün hikâyesi ne?
Ahmet Saraçoğlu: Ben, ‘istenmeyen damat’ Malik’i oynuyorum. Becerenler ailesindeki Mahir karakterinin üvey kız kardeşi Nezahat ile Kayseri’de evleniyorum. Ancak Nezahat ile aramızdaki yaş farkından dolayı evliliğimiz Kayseri’de pek kabul görmüyor. Bu yüzden eşimle birlikte İstanbul’a; Avrupa Avrupa apartmanına taşınıyorum. Bu apartmana taşınma nedenimiz de Nezahat’in üvey abisine yakın olmak istemesi. İstanbul’da iş kurmaya çalışıyorum. Hayalim, bunu Mahir’le birlikte yapmak. Ama daha ilk bölümden itibaren hayallerim suya düşüyor.

Anladığım kadarıyla çatışma üzerinden komedi yapacaksınız...
Ahmet Saraçoğlu: Evet, dizide bir sürü çatışma var ama bunu kavga dövüş gibi algılamamak lazım. Dört farklı ailenin çatışması diyebiliriz. Ve bunları çok komik bir dille anlatıyoruz.

AVRUPA BİRLİĞİ’NE GİRİŞ SINAVI YAPILSIN
Dizi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra yaşananları anlatıyor. Sizce dizide anlatılanlar, AB’ye gerçekten girmemiz durumunda yaşanması muhtemel
durumlar mı?
Ahmet Saraçoğlu: Ben kendimi bildim bileli AB’ye girmek için çabalıyoruz. Bizim dizide AB’ye girilmiş ama baktığınızda çok da büyük bir değişiklik yok. (Gülüyor) “Girdik de ne oldu” gibi eleştirel bir bakış var hatta. AB’deki her ülke de müthiş bir medeniyet seviyesinde değil. Ha bu arada AB’ye girersek kokoreç yasaklanacak ama ben kokoreç yerim, durmam yani. (Gülüyor)
Tarık Papuçcuoğlu: Ama o zaman kokoreci temiz şartlarda yapıldığından emin olarak yiyeceksin. Yoksa kim mani olur ki? Neden yasaklamaya çalışıyorlar? İmalatından dolayı...
Günay Karacaoğlu: Bence bu çoktan gündemini kaybetmiş bir konu. Girsek ne olur, girmesek ne olur... AB’ye girmek şahsi olarak benim umurumda değil açıkçası.
Tarık Papuçcuoğlu: Biz bu diziyle birlikte AB’ye girdik bile hemşire! AB standartlarında insanlarız şu an. (Gülüyor)
Ahmet Saraçoğlu: Ben daha giremedim. Uyum aşamasındayım. (Gülüyor)
Tarık Papuçcuoğlu: Egemen Bağış’la konuşalım, bir imtihan sistemi yapsınlar, fert olarak tek tek girelim. ABGS yapılsın. Avrupa Birliği’ne Giriş Sınavı yani. (Gülüyor)

VAHİDE O KADAR GÜZEL OYNAYACAK Kİ KİMSE ALMANCI’YI HATIRLAMAYACAK
Rolleriniz için fiziksel olarak pek değişiklik yapmadınız sanırım...

Günay Karacaoğlu: Benim boyum uzadı biraz! (Gülüyor)
Ahmet Saraçoğlu: Benim “İntikam”daki rolüm devam ediyor. O yüzden bıyıklı başladım diziye, öyle devam edeceğim.

Ahmet Bey siz biraz da kilo vermişsiniz...

Ahmet Saraçoğlu: Evet, verdim ama sağlığıma dikkat ettiğim için vermek istedim, rolüm için değil.

Devam eden dizilere sonradan dahil olmak, oyuncular için sette sıkıntı yaratabiliyor. Sizler yılların deneyimine sahipsiniz. Sizin için nasıl geçiyor bu
süreç?
Tarık Papuçcuoğlu: Biz bu diziye daha önce olan karakterleri oynamak için girmedik, yeni rollerle hikâyeye dahil olduk. Bu, daha az tereddüt edilen bir durum. Ekiple de tanışınca, çok doğru bir karar verdiğimizi anladım ve çok da memnun oldum. Daha önce de “İkinci Bahar” dizisine 8’inci bölümde dahil olmuştum. Ve şunu gördüm; seyirci yeni karaktere çabuk alışıyor ama oyuncu değişikliğini yadırgıyor. Mesela “Muhteşem Yüzyıl”daki Hürrem olayı kıyameti kopardı. Vahide Gördüm, çok iyi oyuncudur. En baştan Hürrem olarak başlasaydı diziye, eline kimse su dökemezdi. Ama böyle olunca, herkes o Almancı kardeşimize (Meryem Uzerli) alıştığı için, menfi yorumlar aldı. Tahminimce Vahide de o rolü üstlenmeye çok zor karar vermiştir. Hem cesaret, hem yürek hem de hakikaten oyunculuk ister çünkü. Ama göreceksiniz, o kadar güzel oynayacak ki, kimse Almancı’yı hatırlamayacak.

DRAM KOMEDİDEN ÇOK DAHA KOLAY
Sizleri genelde komedi işlerinde izliyoruz. Bu sizin seçiminiz mi, yoksa hep komedi teklifleri mi geliyor?
Tarık Papuçcuoğlu: Aslında bir komedi oyuncusunun dramı oynaması çok kolay. Ama siz bir dizide başarılı olduysanız, yapımcı ve yönetmenler, yeni bir şey yaratmaktansa ya tembellikten ya da yaptıkları iş garanti olsun diye size hep aynı teklifle geliyorlar.
Günay Karacaoğlu: Ben şanslı oyunculardanım. Hem komedi hem dram yaptım. Ama ben şöyle bir üçkağıdına giriyorum işin; komedi oynarken dramatik yapımı asla kaybetmiyorum. Ben o hüznü seviyorum oyunculukta.

Haberin Devamı

TİYATRO OYUNCUNUN ER MEYDANIDIR
Son olarak tiyatrodan bahsedelim. Tiyatro çalışmalarınız devam ediyor mu?
Tarık Papuçcuoğlu: Beş sene o kadar yoğun tiyatro yaptım ki ben. Bunun içine bir tiyatro salonu inşa etmek de dahil. Yoruldum artık. Onun için bir yıl ara verdim. Ama en kısa zamanda tekrar yapacağım, çünkü çok özleyeceğimi biliyorum. Duramam ki tiyatro yapmadan. Beni mutlaka dürtükler. Biz oyuncular için tiyatro bir terapi. Çok değerli bir Yunan filozofun söylediği gibi; tiyatro oyuncunun er meydanıdır. “Bunu kim söylemiş?” diye sor Günay...
Günay Karacaoğlu: Haluk Bilginer! (Gülüyorlar)

Günay Hanım sizde durum ne?
Günay Karacaoğlu: Ben tiyatroya devam ediyorum. “Basit Bir Ev Kazası” adlı oyunumuz bu sezon da devam edecek. Kasım ayında da Fırat Doğruloğlu ile “Şenlikli Limonata” adında iki kişilik bir oyun sahneye koyacağız.

Ahmet Bey, peki ya siz?
Ahmet Sarçoğlu: Bizim İstanbul Kraliyet Tiyatrosu adı altında yedi yıl önce kurduğumuz bir tiyatro var. Sezonun ortasına doğru yeni bir oyun sergileyeceğiz. Herkesin işleri vardı, o yüzden bir yıl ara vermiştik ama bu yıl yapacağız.

Tarık Papuçcuoğlu: Kaşındınız yani?
Ahmet Saraçoğlu: Aynen öyle. Kaşıntı fena. Başladığı zaman geçmiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!