Bu bir cinayet davasıdır

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Sayın Demirel ile bir konuda aynı görüşü paylaşmak bu sütun yazarına pek nasip olmaz. Çünkü bu satırların yazarı için yaşamın anlamı değilse de odak noktası Sayın Cumhurbaşkanı'nkinden çok farklıdır.

Bunların ayrıntısına girmeyelim. Zaten gerekli de değil.

Ama Sayın Demirel'in taa Bangladeş'ten beraberindeki Türk gazetecileri aracılığıyla dünyaya gönderdiği mesajı okuyunca, kendisiyle son günlerin en önemli konusunda tam bir düşünce birliği içinde olduğumuzu gördük ve çok sevindik.

Sayın Demirel, dünyaya hitaben diyor ki:

‘‘Karşımızda bir cinayet davası vardır. (...) Bu davanın bir cinayet davası sınırları içerisinde muhafazası şarttır. Fakat davaya konu olan cinayetlerin işlenmesi ve işletilmesi sebeplerine bakıldığı zaman bunun altında bölücülük yatar. (...) Bu davanın Türkiye birliğine zarar verecek bir istikamete kaydırılmaması lazımdır. Televizyonda söylediğim gibi dava, Kürtlük-Türklük davası değildir. O hale getirmek isteyenler olacaktır. Dava 30 bin kişinin ölümünden sorumlu bölücübaşı denen kişinin mahkemesidir. Bu kişi Kürt asıllı olduğu için değil, cani olduğu için muhakeme edilmektedir.’’

Bu kanaat sadece Sayın Demirel'e ait değil. Nitekim Türkiye'nin saygın büyükelçilerinden biri, geçenlerde yabancı bir dostuna yazdığı mektupta Öcalan'ın öldürttüğü çocuklardan sadece beşikte bulunanların sayısının 512 olduğunu bildiriyordu. Gördüğünüz gibi, ortada düpedüz insanlık suçu işlemiş bir katil var. Tıpkı Bosna'daki masum sivillerin kanına giren Sırpların sivil lideri Dr. Radovan Karadziç veya komutanları Radko Miladiç gibi.

Karadziç ile Miladiç'in işledikleri (daha doğrusu emir vererek işlettikleri) suçların gerisinde siyasi bir amaç yok muydu?

O nedenle sormaya değer:

Karadziç ile Miladiç'in yakalanmalarını ve La Haye'deki uluslararası mahkemede yargılanmalarını insanlık, adalet ve hukuk adına talep eden bir kısım Avrupa ülkeleri, acaba Öcalan'ın ‘‘neyin suçlusu’’ olarak yargılanmasını istiyorlar? Sayın Demirel'in değindiği gibi, ‘‘cinayet suçunun sanığı’’ olarak mı yoksa ‘‘siyasi bir davanın lideri’’ diye mi?

Eğer ‘‘cinayetleri görmeyelim’’ diyorlarsa, PKK'nın kurşunlarıyla can veren 4500 civarındaki sivile karşı işlenmiş suçun hesabının sorulmamasını nasıl açıklayacaklar?

Onlar açıkladı diyelim: Bu devlet, PKK'nın söndürdüğü ocaklardan geriye kalanlara ne hesap verecek?

Batılı dostlarımız(!) müsterih olsunlar:

Türkiye, DGM'lerle ilgili itiraz sebeplerini giderecek ve Öcalan'ın da hak ettiği adaletin gereği ne ise onu yerine getirecek güce sahiptir.

Kaldı ki Öcalan'ın emriyle öldürülenlerin aileleri mahkemede seslerini yükselttikleri zaman, gerçeği herkes görecektir.



Yazarın Tüm Yazıları