Bu atamaların siyasi sorumlusu kim?

İZMİR’de yakalanan bir dolandırıcılık çetesinin liderinin Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı düzeyinde iki polis ile irtibatlı olduğu ve onların girişimiyle “polis muhbiri” imiş gibi gösterilerek bir de üstüne örtülü ödenekten kendisine 40 bin lira verildiği haberini okurken dehşete kapıldığımı söylemeliyim.

Haberin Devamı

Hürriyet muhabirleri Soner Gürel ve Arda Akın’ın bu haberini okuduğunuzda eminim sizler de benzer bir duygu yaşayacaksınız.


Söz konusu kişiler sıradan polis memurları değiller.


O makama getirilmiş olmalarında hiç kuşku duymayın ki siyasi tercihler de rol oynamış olmalı.


O siyasi tercihi kimin kullanmış olabileceği de çok açık.


İçişleri Bakanı’nın bilgisi ve onayı olmadan böyle bir makama atama yapılmayacağını artık çocuklar bile biliyor
.


Bu da gösteriyor ki devlet kadrolarındaki atamalarda, mesleki bilgi ve yeterlilik değil de siyasi tercihler asıl rolü oynamaya başlarsa, her türlü sonuç ile karşılaşmak mümkün.


Söz konusu görevliler hakkında soruşturma açılması, sonuca göre yargılama sürecinin başlatılması asıl sorumlunun hesap vermesine engel olmamalı
.

Haberin Devamı


Başta İçişleri Bakanı, müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü olmak üzere, bu atamaları yapanların sorumluluktan kurtulabilmeleri mümkün değil.


Öte yandan şunu da sevindirici bulduğumu söylemeliyim: Polisin, en üst düzey görevliler de olsa içindeki çürükleri ayıklama konusundaki tutumunu göz ardı etmemeliyiz
.

 

Bursa’daki kazanın peşini bırakmayalım

 

BURSA’da 19 işçinin ölümüne yol açan maden kazası ile ilgili ortaya çıkan gerçekler, konuyla ilgili kamu görevlilerinin işlerini gerektiği gibi yapmadıklarını ortaya koyuyor.


Bursa Valisi
, “Maden ocağında A’dan Z’ye problemlerin, sorunların olduğu gerçek” diyor.


2007 yılında madende yapılan denetimlerde eksiklikler tespit edildiğini, ancak “bu tespit ile ilgili olarak hangi işlemlerin yapıldığının henüz bilinmediğini” söylüyor.


Tuhaf bir durum bu!


Devlet inceleme yaptığını biliyor, eksiklikler tespit ettiğini biliyor ama nasıl bir işlem yapıldığını bilemiyor!


İki olasılık akla geliyor:


Ya her hangi bir işlem yapılmamış, ya da dosya ortadan yok edilmiş!


Bu da bizim gibi memleketlerde iki şekilde gerçekleşebilir: Ya kamu görevlilerine rüşvet verilmiştir ya da “siyasi bir kalkan” müdahale edip, maden sahibini korumuştur.

Haberin Devamı


Savcılığın soruşturmasını bu yönde de sürdürmesi yararlı olacaktır.


Aradan geçen bunca süreye rağmen maden sahibinin hâlâ bulunamamış olması da bir başka sorun
. Bursa gibi devlet olanaklarının en geniş olduğu bir kentte bile böyle bir şey olabiliyorsa, kadro olanaksızlıklarıyla çalışılan kentlerde kim bilir neler oluyordur?


Görevlerini böylesine ihmal eden kamu görevlilerinden itibaren bu işten sorumlu olması gereken tüm yöneticilerin koltuklarında oturmaya devam ediyor olmaları, hiç suçluluk duymamaları da ayrı bir mesele tabii!

 

Bir öğretmenin açıklaması

 

GEÇEN gün öğrencilerin başarı puanlarını haksız yere yükselten öğretmenler ile ilgili bir yazı yazmıştım. Her konuda olduğu gibi bu olayın da değişik boyutları var. Bir öğretmen okurumdan aldığım mektup buna dikkat çekiyor.

Haberin Devamı


Birlikte okuyalım:


“Ben 33 yaşında, Ankara’da, eşi de öğretmen olan bir İngilizce öğretmeniyim. 16 Aralık günü gazetede yazdığınız “Öğretmen de böyle yaparsa” yazınızı okudum. Yazınızın sonunda temel sorunu zaten belirtmişsiniz, yani eğitim reformunun gerekliliğini.


Ama öğretmenler isteyerek not yükseltmiyorlar
, lütfen bundan emin olun. Bize verilen eğitim ve seminerlerde sınıf düzeyini dikkate alarak konu işlememizi ve sınav yapmamızı istiyorlar.


Notları çok düşük tutmak istemiyoruz, idare ve müfettişler bu durumu sorguluyor ve öğrencinin sınıfta kalmaması yönünde hep ciddi baskılar hissediyoruz
. Çok şey bilen de, hiçbir şey bilmeyen de mezun oluyor. Bir de SBS sınavını kimler, neye göre hazırlıyor? Bu da önemli bir husus!

Haberin Devamı

Varoş sayılabilecek bir bölgede görev yapıyorum. Bırakın yabancı dili, diğer derslere ve eğitime yaklaşım hep “beklenti” şeklinde. Veliler çocuklarının durumundan çok, “Yardım geldi mi” diye sormaya geliyorlar. Durumu iyi olan da olmayan da! Böyle bir bölgede İngilizce öğretmek için inanın çırpınıyorum, nafile. Düşünün ki öğrencinin sınıfta kalması neredeyse imkânsız. Sınıfta bırakmak altından kalkılmaz bir yük getiriyor öğretmene. Diğer yandan çalışanların hakkı verilmeli, sınıftaki not dağılımını adaletli yapmalısınız.


Türkiye’deki çoğu meslektaşım adına şunu rahatlıkla söyleyebilirim: İnanın çok çalışıyoruz, sınıf içi öğretim dışında her öğretmene çok fazla görev dağılımı da yapılıyor. Birçoğumuz yüksek not vermek için çabalamıyoruz, adil olmak adına çabalıyoruz ve bizim çabalarımız öğrencinin SBS de çözeceği ortalama 15 soru ile değerlendiriliyor.”

Yazarın Tüm Yazıları