Böyle giderse daha çok saldırı olur

Fransa'da yaşanan saldırılar, Avrupa'nın yaklaşımının değişmemesi halinde daha çok saldırıyla karşı karşıya kalınacağını gösterdi.

Haberin Devamı

Avrupa terörle mücadele konusunda istihbarat sıkıntısı yaşamıyor. Yaşanan ana sorunu farklı istihbarat birimlerinin elde ettikleri bilgileri paylaşmada isteksiz olması ve risk analizindeki yetersizlikler oluşturuyor.

11 Eylül saldırılarına kadar klasik terör tehditleriyle mücadele eden, bu saldırıdan sonra tamamen farklı bir boyuta taşınan terör konseptine ayak uydurmak için adım atan Avrupa ülkeleri gelinen aşamada modus operandisi 14 yıl öncesine göre neredeyse tamamen farklılaşan bir terör türüyle karşı karşıya. “Yeni nesil terör” karşısında alınan önlemlerin ve uygulamadaki yöntemlerin yetersizliği Fransa’daki saldırılarda net şekilde görüldü.

Haberin Devamı

Yıllardır 11 Eylül tipi, son derece karmaşık, çok boyutlu organizasyon gerektiren ve büyük hedefli saldırılara odaklanan istihbarat birimleri gelinen aşamada fazla organizasyon gerektirmeyen, çok az kişiyle gerçekleştirilebilen, boyutu küçük olmasına karşın yaratacağı etki büyük olacak eylemlerle karşı karşıya.

Paris’teki saldırıyı gerçekleştirenler hakkında istihbarat bilgilerinin bulunmasına, bu kişilerden bazılarının belli bir süre izlemeye alınmasına hatta ABD’nin uçuş yasağı koyduğu isimler arasında yer almasına karşın eylemleri gerçekleştirebilmiş olmaları hem karşı karşıya olunan tehlikenin boyutunu hem de güvenlik alanındaki çatlakları göstermesi açısından büyük önem taşıyor.

Mevcut olanak ve kapasiteyle güvenlik birimlerinin her saldırıyı önleyebileceğini düşünmek ise hayalden öteye geçmez.

Her şeyden önce mevcut yasal düzenlemelerin günün gerçeklerine uygun şekilde güncelleştirilmesi gerekiyor. Bu konuda Fransa’nın da aralarında bulunduğu bazı AB ülkelerinde önemli adımlar atılsa da yeni düzenlemelerin meyvelerini vermeye başladığını söylemek çok zor. Avrupa Birliği çapındaki terörle mücadele önlemlerinin olması gerektiği gibi uygulanması da önem taşıyor.

Haberin Devamı

Charlie Hebdo saldırılarının hemen ardından akla ilk gelen önlemler arasında Schengen sisteminde bazı değişikliklere gidilmesi ve özellikle dış sınırlardaki kontrollerin yoğunlaştırılıp etkinleştirilmesi yer aldı. Yakın geçmişte AB topraklarında gerçekleştirilen her saldırının kökenleri farklı olsa da Birlik vatandaşları tarafından yapılmış olması Schengen’in dış sınırlarında üçüncü ülke vatandaşları için uygulanan kontrollerdeki “özen ve yoğunluğun” Birlik vatandaşlarına da yansıtılmasının gerekli olduğunu gösteriyor.

Oldukça küçük bir kesim tarafından dile getirilen Schengen’in iç sınırlarındaki kontrolleri yeniden devreye sokma fikriyse oldukça anlamsız. Bu mantıkla hareket edilirse Paris ile banliyöleri arasında da kimlik kontrolü uygulanması gerekir!

Haberin Devamı

AB yönetimlerinin sokaktan cezaevlerine, okullardan ibadethanelere, sosyal politikalardan dış politikaya kadar atması gereken çok adım var.

Paris’teki yürüyüşe katılan ve ilk sırada yer alan liderlerin fotoğrafı oldukça çarpıcı. O fotoğrafta yer alan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ya da İtalya Başbakanı Matteo Renzi ile Mali Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita’nın yürüyüşe katılma nedenleri birbirinden oldukça farklı. Terörle mücadele konusunda somut ilerleme sağlanabilmesi için her şeyden önce liderlerin teröre küresel gözlükle bakabilmesi, ortak payda, tanım ve yöntemler konusunda anlaşabilmesi ve başta istihbarat paylaşımı alanında olmak üzere işbirliğini kağıt üzerinde bırakmayıp uygulamaya yansıtabilmesi gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları