Borçlanma Kanunu üzerine düşünceler

BORÇLANMA Kanunu bu hafta Meclis'te tartışılmaya başlanacak. Kanun, devletin borçlanmalarında ve borçlarının idaresinde uygulayacağı kuralları içerecek, Hazine'ye ve Hazine'nin bağlı bulunduğu Bakan'a çok önemli yetkiler verecek. Dolayısıyla son derece önemli bir kanun.

Kanunun önemi devletin yapacağı her borçlanmanın zımni olarak gelecek nesillerin vereceği vergiler yoluyla ödeneceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır.Yani, devletin borçlanması gelecek nesillere aktarılan mali külfettir. Her önemli kanun gibi, bu da kamuoyunda tartışılmadan apar topar Meclis'ten geçiriliyor. Yanlış yapılıyor.

İYİ TARAFLARI

Bir bütün olarak Meclis'e sevk edilen tasarıyı beğenmemek mümkün değil. Zaten, böyle bir kanunu çıkarmakta geç kalınmıştır. Kanun tasarısının bir çok yönden desteklenmesi gerekir. Her şeyden önce, Kanun, devlet borçlanmasını Meclis'in denetimine sokmaktadır. Tek başına, bu dahi önemlidir.

Borçlanmanın dışında Kanun devlete borçlarını idare etme yetkisi vermektedir. Borçların idaresi demek geçmişte yapılan ve geçmişteki piyasa şartlarını içeren borçlanmaların şimdiki piyasa şartları içinde yarattığı faiz ve kur risklerinin asgariye indirilmesi demektir. Borç idaresiyle borç stokunun maliyeti asgariye indirilecektir.

Borçlanma Kanunu ile, Hazine, özellikle dış borçlarda çapraz kurların değişmesi yoluyla karşılaşılan kur ve faiz risklerinin idaresi yönünde yetkiler almaktadır. Bu son derece yerindedir. Daha iyisi yapılamaz mıydı? Elbette yapılabilirdi. Ama, bu dahi önemli bir adımdır.

SAATLİ BOMBA

Kanun'un en tehlikeli tarafı Hazine'ye kısa vadeli para piyasasından borçlanma yetkisi vermesidir
. Bu yetki ‘‘saatli bomba’’ gibi bir şeydir. Hazine, beklenmedik durumlarda nakit sıkıntısına düşebileceği korkusuyla, kısa vadeli para piyasasından, örneğin bir haftalık, borçlanma yapabilme yetkisi istemektedir. Çünkü, yeni Merkez Bankası Kanunu çerçevesinde, artık Hazine'nin Merkez Bankası'ndan bu amaçla borçlanabilme imkanı kalmamıştır. Bu çok tehlikeli bir yetkidir.

Yetkinin tehlikeli olmasının nedeni kısa vadeli faizlerin de Hazine tarafından belirleneceği ya da etkilenebileceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Halbuki, kısa vadeli faizler Merkez Bankası güdümündedirler. Bu yolla, Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlayacak yönde para politikası uygulayabilme gücüne erişir. Hazine'nin kısa vadeli para piyasalarında da oynamasına izin vermek Merkez Bankası'nın en önemli para politikası aracını elinden alınması anlamına gelir.

Hazine'nin para piyasasına girmesine izin verilmesinin yerine Hazine'nin Merkez Bankası'ndan nominal olarak sabit ve zaman içinde değişmeyecek bir kredi limiti içinde borçlanabilmesini sağlamak daha az zararlı bir çözümdür. Örneğin, Almanya'da devletin Alman Merkez Bankası'ndan (Bundesbank) bu çeşit bir borçlanma yetkisi vardır.

Merkez Bankası Kanunu'nun değiştirilmesiyle sağlanmaya çalışılan Merkez Bankası'nın bağımsızlığı Borçlanma Kanunu'na Hazine'nin kısa vadeli para piyasasından borçlanabilme yetkisi verilmesiyle daha yaşama geçirilmeden öldürülmektedir. Bu yetkiyle hükümetlerin fiyat istikrarına yönelik olarak yapacaklarının hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları