Bojni gajret evlatlar

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Zeynep Göğüş dünkü ‘Kosova’nın içinde vurdular beni...' başlıklı duygu dolu makalesinde Doktor İrfan Morina'nın arşivine atfen zikretmeseydi hiç haberim olmayacaktı, meğer ‘Çanakkale içinde aynalı çarşı / Ana ben gidiyom düşmana karşı’ diyen ve özellikle Ruhi Su sesinden her dinleyişimde tüylerimi ürperten o emsalsiz Seferlik türküsünün Arnavutça versiyonu da varmış.

İskender Bey soyundan inen ve Enver'in hezeyanlarında şehit düşenlerden geri kalmış gaziler ‘haydin gayret evlatlar’ anlamında ‘bojni gajret evlatlar’ diyerek ortak kaderimizin şarkısını kartallar ülkesi dilinden de söylemişler.

Söylerler tabii...

* * *

SÖYLERLER tabii, zira velev ki edebi ustalığına rağmen tarih tezleri çok tartışmalı olan İsmail Kadere Tiran'ın geri kalmışlığını Osmanlı tahakkümüyle açıklamaya çalışsın, Balkan'daki eski gayrımüslim kavimlerden İslama geçenler arasında Arnavut kökenliler kadar içiçe olduğumuz başka halk yoktur.

‘Mori pırasa’ gibi masumane deyimleri dil pelesengi etmemiz ya da ‘safkan Türklük’ ispatlamak için kafatasını ölçtürten Rıza Nur ırkçısının Arnavutları dağıtmak amacıyla iskan projeleri yumurtlamış olması bu gerçeği değiştirmez.

Tekke-i Bektaşide eren, Saray-ı Hümayun'da vezir ve Cemiyet-i İlmiye'de alim, İmparatorluğumuzda en zirveye çıkmış Arnavut kökenliler saymakla bitmez.

Rumeli geleneği devralmış olan Cumhuriyet ise 1912 bağımsızlığından sonra kaderini tamamen Türkiye'yle birleştiren ve şimdiki sayısı muhtelen milyonla ölçülen Arnavut etnisiteden insanları vatandaş üst kimliğinde harmanlamıştır.

Türkler ve Arnavutlar etle tırnak olarak bugüne kavuşmuşlardır.

* * *

ENVER Hoca haydutu ve sonraki kızıl şurekanın çöküşü ertesinde Arnavutlar ve Türkler birbirlerine kavuşmuştur ama Arnavutlar Arnavutlara kavuşamamıştır.

Kosova'nın Arnavut ahalisi ne anavatana, ne de özgürlüğe ulaşabilmiştir.

Çetnik elebaşı Slobodan Miloseviç'in Büyük Sırp şovenizmi üzerine iktidar inşa ederek Boriz Tito döneminde verilmiş özerklik haklarını bir çırpıda tırpanlamasından sonra bölge Balkan'daki diğer temel çıbanbaşına dönüşmüştür.

Zaten sorunun bu barut fıçısı niteliğindendir ki kalbimiz kardeş ve hısım Arnavutlar için çarpsa da bugün Kosova'nın bağımsızlığından dem vurmak veya Tiran'la birleşmeyi onaylamak ne gerçekçi olur, ne de barışa hizmet eder.

Çünkü, böylesine bir ihtimal zincirleme süreçte Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, hatta Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye'yi de kapsayabilecek bir savaş tehlikesini kapıya getirir. Çok boyutlu bir infilak rizikosunu içerir.

Dolayısıyla, uluslararası camia gibi Ankara'nın da Belgrad'dan talep edeceği tek şey ‘statuko ante’ denilen eski duruma dönülmesi ve hem Çetnik milislerin, hem de ‘Kosova Kurtuluş Ordusu’nun şiddet eylemlerine derhal son vermesidir.

Türkiye'nin bundan başka bir politikası olamaz ve olmamalıdır.

* * *

KUŞKUSUZ, görünüşte bu politika var. Zaten, Miloseviç'e övgüler düzerek O'nun davetiyle Belgrad'a giden ve sicilli ajan provokatör olarak çalışan Maocu ‘karanlıkçılar’ın sefaletini hesaba katmassak Türkiye halkının yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu tabii ki Arnavut kardeşlerinin yanında saf tutuyor.

Fakat yine de Ankara'nın ses ve sedası pek çıkmıyor. Bosna'nın tersine, Türk dış politikası, ‘bojni gajret evlatlar’ diye Seferberlik türküsü söylemiş akrabamız, hısmımız ve bakiyemiz yiğitler için öyle fazla seferber olmuyor.

Çetnik kırk masumu daha ensesinden kurşunlayarak katlediyor ve dünya kamuoyu ayaklandığından NATO Sırbistan'a ültimatom üstüne ültimatom veriyor, ama olay bizim cihette dostlar alış verişte görsün kabilinden geçiştiriliyor.

Oysa, dün Zeynep Göğüş'ün dediği gibi, ‘Kosova içinde vurdular beni...’

Ve, ‘bojni gayret evlatlar, bojni gajret’ !...



Yazarın Tüm Yazıları