BoÄŸazımı kesmeleri için el iÅŸareti yaptı

Güncelleme Tarihi:

Boğazımı kesmeleri için el işareti yaptı
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 16, 2004 00:00

‘İki direnişçi, KalaÅŸnikofları bana doÄŸrulttu. Basın kartımı uzattım, lider ismimi okudu. ‘Sebati. Yahudi ismi’ dedi. ‘Allahu Ekber’ dedi. DiÄŸer silahlı adamlar, elleriyle boÄŸazımızı kesmesini iÅŸaret etti. Yanımdaki Iraklı, ‘Vallahi Müslüman’ diye haykırdı.’Hürriyet muhabiri Sebati Karakurt, ABD askerlerinin günlerdir kuÅŸattığı, yüzlerce kiÅŸinin öldüğü Irak kentine girmeye çalıştı. Sebati Karakurt, ‘cehennem’e benzettiÄŸi Felluce’de ölümle burun buruna geldi. CAN GÃœVENLİĞİNÄ°ZÄ° GARANTÄ° EDEMEYÄ°ZSıcak çatışmaların en yoÄŸun yaÅŸandığı merkez Felluce’ye gitmek için çeÅŸitli yolları deniyoruz. Tüm anayollar koalisyon güçlerince kesilmiÅŸ. GüvenliÄŸimizi saÄŸlayamayacaklarını söyleyerek Felluce’ye gitmemize engel oluyorlar. BaÄŸdat’ın düştüğü gün tanıştığım eski bir Cumhuriyet Muhafızı arkadaşım, çok özel bir yol bildiÄŸini söylüyor. Felluce’ye ancak etrafından dolaÅŸarak açık bulduÄŸumuz bir yerden girebileceÄŸimizi belirtiyor. ‘Şaale’ semtinde pislik içinde kesim yapan kasapların arasından ‘Hasile’ adındaki küçük bir köyü geçerek Sedde’ye varıyoruz. Cumhuriyet Muhafızı arkadaşım birileriyle konuÅŸuyor. El kol hareketlerine bakılırsa hemen geri dönün diyorlar. MÄ°LÄ°SLERÄ°N ELÄ°NDE RPG ROKETLERÄ° VARBiz devam ediyoruz. Ä°ki tarafı aÄŸaçlarla çevrili olan ziraat yoluna çıkıyoruz. Abluka altındaki Felluce’ye yardım götüren üzerinde Kızılay amblemi olan beyaz bayraklı minibüsleri takip ediyoruz. Uzakta olmayan Amerikan uçaklarının sortilerini görüyoruz. FotoÄŸraf çekmek istiyorum, arkadaşım ‘Sakın ha!.. Ufak bir hareket bile yapma, üzerimizde gözler var’ diye uyarıyor. Yaklaşık 7 kilometre sonra ‘Garmat Ali’ adındaki merkeze ulaşıyoruz. Ellerinde RPG roketleri olan milisler hızla koÅŸturuyor, çatışma seslerinin çok yakınındayız. Elindeki RPG’ye roketi monte etmeye çalışan yaÅŸlı birinin yanına gidiyoruz. Arkadaşım gazeteci olduÄŸumuzu söylüyor. YaÅŸlı adam hemen gitmezsek bizi vuracağını söylüyor. SEBATÄ° YAHUDÄ° Ä°SMÄ° DÄ°YE TUTTURDUÄ°ÅŸte beni milislerin elinden kurtaran Cezvan El Cerrahi. Eski bir Cumhuriyet Muhafızı olan Cezvan, Müslüman olduÄŸumu ısrarla söylemeseydi ÅŸimdi hayatta olmayacaktım. Meydandaki caminin minaresindeki milis, makinelisinin namlusunu bize doÄŸru çevirerek aÅŸağıdakilere bir ÅŸeyler söylüyor. YaÅŸlı bir adam, ‘Sakın resim çekmeyin ve hemen geldiÄŸiniz yönden geri dönün’ diye uyarıyor. Ä°ÅŸlerin karışık olduÄŸu aÅŸikar. Kimseye bir ÅŸey anlatma ÅŸansı yok. Hızlıca geri dönüyoruz. Daha bir kilometre gidemeden yolun solunda park etmiÅŸ kırmızı Toyota Corolla marka otomobilin önündeki biri durmamızı söylüyor. Bir eli montunun içine sokmuÅŸ. Kim olduÄŸumuzu soruyor. Arkadaşım ‘Gazeteci, Müslüman’ diyor. Bu arada Toyota’dan inen iki KalaÅŸnikoflu genç silahları üzerimize doÄŸrultuyor. İçerisinde sarı basın kartım olan boyun çantamı uzatıyorum. Karttan ismimi okuyunca ‘Sebati. Yahudi ismi’ deyip bağırıyor. Ãœstüne üstlük bir gün önce tanıştığım Detroit Free Press Ajansı’nın Amerikalı fotoÄŸrafçısı Sylwia Kapuscinski’nin kartviziti de çantanın arka gözünden belirince iÅŸler iyice karışıyor. ‘Soyunun’ diyor. Tişörtümün içinden çıkan kurÅŸun geçirmez yeleÄŸi gördükten sonra söylediÄŸi sözleri anlamak için Arapça bilmeye bile gerek kalmıyor. DUYULACAK ÅžEKÄ°LDE SALAVAT GETÄ°RÄ°YORUMYoldan geçen arabalardan inen silahlı adamlar ‘Allahu Ekber’ diyerek bizi sorgulayan adama elleriyle boÄŸazımızı kesmelerini iÅŸaret ediyorlar. Arkadaşım aÄŸlayarak ‘Vallahi Müslüman’ diyerek beni iÅŸaret ediyor. Toyota’nın yanındaki saçları jöleli kalaÅŸnikoflu genç arabanın bagajını açarak bir maske takıp silahını Bixi makineliyle deÄŸiÅŸtiriyor. ‘Deminki de silah deÄŸil mi? Bu adam durup dururken niçin silahını deÄŸiÅŸtiriyor?’ diye içimden geçiriyorum. Ãœstüm çıplak vaziyette dizlerimin üzerinde ellerim enseden baÄŸlı vaziyette bekliyorum. ÖldürüleceÄŸimiz kesin. Duyacakları ÅŸekilde ‘salavat’ getiriyorum. Hengame içinde sesimi duymamışlardır diye biraz da sesimi yükselterek bir de Fatiha okuyorum. Belli ki yine duymuyorlar. Bir taraftan da keÅŸke zamanında rejim yapsaydım, ÅŸimdi cesedim göbekli göbekli iÄŸrenç bir görüntü oluÅŸturacak diye düşünüyorum. Bu durumun karımı ve yakınlarımı üzeceÄŸini, kredi kartı borcumun nasıl ödeneceÄŸini düşünüyorum. ‘İyi ki gelmeden karavan almışım. Gözüm arkada kalmadı, keÅŸke arabamı satıp bol bol ıstakoz yeseydim’ diye aklın kabul edeceÄŸi her ÅŸey film ÅŸeridinin içinde mevcut. Bu durum 10 dakika kadar sürüyor. MUHAFIZ ARKADAÅžIM BENÄ° KURTARIYORLiderleri, arkadaşımın söylediÄŸi bir ÅŸeyi dikkate alıyor. Arkadaşım Cezvan El Cerallah, bizim arabanın bagajından eski Cumhuriyet Muhafızı olduÄŸuna dair kimlik kartını çıkarıyor. Adam biraz daha saygılı, iÅŸaretlere bakılırsa ‘Sen arabana bin git’ diyor. Cezvan yeminlerle ‘Vallahi Müslüman’ diyor. Bir taraftan da her ÅŸey çok açıkta hemen tepemizdeki uçaklardan bir bomba atılır diye iyice korkuyorum. Neyse beni de arabaya bindirmeye ikna ediyor. KoltuÄŸun altındaki fotoÄŸraf makinelerini kurtarıyorum, ama uydu telefonunu aldığını görüyorum. Geri dönerken konuÅŸulanları bana anlatıyor. MEÄžER SAVAŞÇILARIN MERKEZÄ°NE GELMİŞİZGeldiÄŸimiz yer meÄŸer Felluceli savaşçıların merkeziymiÅŸ. Biz gelmeden yarım saat önce bombalanmış ve çok kiÅŸi ölmüş. Amerikalılara yerlerini haber verenin biz olduÄŸumuzu düşünmüşler. Liderleri, 25 yıllık istihbaratçı olduÄŸunu, hiç kimsenin benim Yahudi olmadığına onu inandıramayacağını söylemiÅŸ. Cumhuriyet muhafızı arkadaşım Cezvan El Cerallah, ramazanda birlikte oruç tuttuÄŸumuzu söyleyince yine inanmamış. Bizi kurtaran iki ÅŸey olduÄŸunu söylemiÅŸ. Biri kimlik kartı, biri de arkadaşımın ayağının sakat olması. Ona benim ismimin ve tipimin kesinlikle Yahudi olduÄŸumu kanıtlamaya yettiÄŸini, bunun aksinin mümkün olmayacağını söylemiÅŸ. ‘Sen de bir daha bu adamla dolaÅŸma, bu adam Yahudi’ demiÅŸ. Daracık yolda fazlaca hız yapamıyoruz. Bizi takip ediyorlar. Galiba bu iÅŸ henüz bitmedi diyorum. Bizi takip eden araçlar, gelirken yanından geçtiÄŸimiz kasapların bulunduÄŸu yerden geri dönüyor.Ölümle burun burunaArkadaşımız Sebati Karakurt, Felluce’de milisler tarafından rehin alındığında ölümle burun buruna geldi. Çantasından Detroit Free Press Ajansı’nın Amerikalı kadın muhabiri Sylwia Kapuscinski’in (fotoÄŸraftaki) kartviziti çıkınca daha da zor duruma düştü.Sokaktaki herhangi biri her an roket atabilirÄ°syancı fedaileri gördükten sonra çevremdeki herkesin onlardan olabileceÄŸini düşünüyorum. Bu yüzden BaÄŸdat merkezinin de tekin bir yer olamayacağını anlıyorum. Sokaklardaki saçları jöleli, düzgün giyimli herhangi biri, her an yerini daha önceden bildiÄŸi RPG roketini toprağın altından çıkararak hedefine ateÅŸleyebiliyor. Hemen ardından, havaya uçurulan Amerikan askeri aracını seyreden ilk meraklı Iraklıyı da rahatlıkla oynayabiliyor. Savaşın ilk gününden beri kısa aralıklarla Irak’ta kalıyorum. Görünen o ki kentte fedailerin kesin bir hakimiyeti oluÅŸmuÅŸ durumda. Adhamiye’deki ‘Kasrı Sacide’ (Sacide Sarayı) gibi büyük Amerikan yığınakları kent merkezini terketmiÅŸler. Sık sık görülen devriyelere neredeyse artık pek rastlanmıyor. Çevremdeki herkes boÄŸazı kesilmiÅŸ bir Amerikan askeri gördüğünü, bir süre sonra benim de görebileceÄŸimi söylüyor. Amerikan askerlerinin yanı sıra sarışın gazeteciler ve ticaret için gelen yabancılar da bölgeyi terk ediyorlar. Zar zor konuÅŸabildiÄŸim Amerikan subayı, kendileri açısından durumun pek de parlak olmadığını söylüyor. Silahlı çatışmalarda üs olarak kullanılan camilere ateÅŸ açılmasının ardından Müslümanlar da kiliselere aynı karşılıkların verileceÄŸini söylüyor. Bu durum ÅŸimdiye kadar huzur içinde yaÅŸamış Iraklı Hırıstiyanların tadını tuzunu kaçırmış durumda.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!