Bodrum’dan Mykonos olur mu

Hıncal Uluç günlerdir Türkiye’de turizmi ayağa kaldıracak öneriler sıralıyor.

Yazı dizisinin bir bölümünde Mykonos’tan da bahsetmişti. Önce o yazıdan bir kuple alıntı:

"Mikonos gibi Allah’ın unuttuğu bir kayalık yaz kış adam almıyor...

Neden Yunan kafası o kayalığı bir eğlence merkezi yapıp günün 24 saatini çılgın gibi yaşamak isteyenlere armağan etti. Her saat, her an, her türlü... Kuralsız eğlence...

Bizde Tantan kafası Bodrum’u 12’de susturdu o sıralar, hemen karşıda Yunan Adaları’nda hayat 12’de başlarken..."

Aslında Uluç yazısında söylemiş, kuralsız eğlence diye.

Mykonos’un esas sırrı bu. Yoksa Bodrum ya da başka bir yazlık yerde sabaha kadar müziğin sesini sonuna kadar açalım, yabancı turist yine gelmez/ilgilenmez.

Çünkü kayalıktan ibaret Mykonos’un vaat ettiği şey, özgürlük. Plajlarda dilediğin gibi soyunup dökünebiliyorsun. Daha da Türkçe’si: Anadan doğma denize girebiliyorsun.

Öyle bikinililerden ayrı, köşede bucakta çıplaklar kampı filan yok. Buna rağmen kimse kimseye bakıp rahatsız etmiyor, "bunun da şurası selülitliymiş" diye yorumlar yapmıyor.

Ayrıca: Tıpkı İbiza gibi (ki oraya özenilmiş model olarak) büyük kulüplerde çok iyi müzikler eşliğinde deliler gibi dans ediyorsun.

Hiçbiri Halikarnas gibi hálá "köpük içinde kaydırmaca" muhabbetinde kalmış değil. Kuralsız eğlencenin yanı sıra sadece deniz ve sakinlik arıyorsan da gündüz böyle alternatiflerin var.

Kısacası Mykonos’un algısı tüm bunların hepsi üzerine inşa edilmiş.

Biz böyle bir şeyi inşa edemeyiz, etsek de hemen çöker. Depremdeki binalar gibi.

En başta o çıplaklık birilerini rahatsız eder, daha ne olsun?

NOT: Nü kamp demişken, ünlü kadınlarla aşk yaşayarak adı gündeme gelen işadamı Hakan Tankut, Bodrum’da çıplaklar kampı açacağını demeçlemiş. Nerede ve nasıl? Yoksa bu kamp, Fethiye Lykia World içindeki çıplaklar bölümü gibi küçük/atıl ve gizli saklı mı olacak?

Ya da bu sadece bir Tankut reklamı mı?

Manson’ın İstanbul’u

Bu gece Solar Beach’te sahne alacak Marilyn Manson, Hürriyet Cumartesi ekinde Ayten Serin’in yaptığı röportajda "Avrupa’da Amerikanlaşmayan bir şehre yolculuk yapmak gerçekten heyecan verici" demiş ya, herhalde bugün etrafı şöyle detaylı bir göz gezdirince hayalkırıklığına uğrayacak.

Tabii şehir turu sadece Kapalıçarşı ve civarıyla kısıtlı kalmazsa.

Yoksa şehri tam olarak algılaması mümkün olmayacak.

Yine de zorunlu bir seçeneği var: Solar’a giderken Maslak’tan, Levent’ten filan geçmek zorunda kalacak Manson. İşte o zaman kafası karışabilir. Bu şehrin makyajı tam olarak ne renk diye düşünebilir: Avrupa mı Amerika mı yoksa Ortadoğu mu diye...

Meşhur "Denge" şiirini çoğullaştırırsak durumumuz aynen şu galiba: Biz tam kendimize göre, biz tam dünyaya göre, ama sizin adınız ne, bizim dengemizi bozmayınız...

Trafikte vızır vızır

Barış Akarsu ve arkadaşları Torba kavşağından anayola çıkarken kaza geçirmişler.

Bu yazı yazılırken Akarsu’nun durumu hálá ağırdı. İki arkadaşı ise hayatlarını kaybetmişti.

Kazayı duyunca Bodrum yolllarında, özellikle de Göltürkbükü ve Torba arasındaki yolda son sürat araba kullananlar geldi aklıma. Yazın o civarda otomobil sayısı artıyor malum.

Ve geceleri bir yerden bir başka yere ışınlanırken sirkülasyonun dozu da artıyor.

Eğer işin içine alkol de girdiyse vızır vızır bir hız trafiği söz konusu oluyor.

Birilerinin çıkıp o yolda daha çok denetim yapmasını beklemek yerine biraz hızı düşürmek gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları