Bize lazım olan yaşam faslıdır

40 yıldır dinliyoruz...

- AB’ye giriş için bazı şartlar var...

Haberin Devamı

40 yıldır tartışıyoruz.

-  AB’ye nasıl uyum sağlayacağız? Şu yasaları nasıl alacağız?

Yeni fasıllar açıyoruz...

Çevre, enerji, gıda, insan hakları... Vs...

Peki acaba bu fasılları açmak yeterli mi? Heyetler haline AB yasalarını tercüme etmek. Onları yasalaştırmak yetecek mi?

O kanunları kopyalamakla bitiyor mu AB süreci...

-  Mesela balık katliamını... Sokakta işkence gören hayvanları.

-  Trafikte insanı deli eden korna manyaklarını...

-  Gürültüyü, kaldırım terörünü...

-  Töre cinayetlerini, küçük yaşta evlendirilen kızların acılı kaderini...

-  Dokunulmazlık denilen milletvekili ayrıcalığını...

-  Seçim barajını...

-  Sinemasız şehirleri...

-  Seçilmiş belediye başkanını atanmış vali karşısında ikinci plana atan o devletçi zihniyeti...

Bütün bunları değiştirebiliyor muyuz? Fasıl açmak, kanun kopyalamak yetti mi?

Haberin Devamı

BİR AVRUPA KASABASINDA 10 GÜN

Bütün bunları neden sayıyorum?

Çünkü Avrupa’nın bir kasabasında 10 gün yaşadım... Öyle turist gibi değil.

Yani AB’nin hayat faslındaydım. Gündelik hayat faslı...

Sıralarsam:

1) Polis farkı: Sabah evden çıkarken baktım; polis yolu kesmiş. Ama bu bir barikat filan değil. Polisin eline biber gazı, beline cop yok. Okula giden çocuklar için yaya yolunu kontrol ediyor. Araçları durduruyor. Güvenli geçişleri sağlıyor. Hizmet ediyor yani.

2) Ucuzluk: Markette 1 litre şampuanın 1 Euro olduğunu görünce inanamadım. Bir şişe viski 40 lira. 1 kilo domates 2 lira... Et inanılmaz ucuz. Süt ucuz. Dünyanın en güzel peynirleri 1.5 Euro. Şarap vergisiz olduğu için bizdekilerin dörtte bir fiyatına. Kaliteyi saymıyorum bile.
Bizdeki benzinin üzerine konulan vergiyi hiç söylemiyorum...

3) Gıda: Marketteki hiçbir şey suni değil. GDO’lu ürün yok. Her şey doğal.

4) Çöp meselesi: Her köşe başında bir çöp kutusu. Plastik, kâğıt, cam ayrı. Kâğıdı katlamak zorundasınız. Peki yapmazsanız kim görüyor? Komşunuz. Önce utanıyorsunuz.

5) Trafik: Bütün sokaklar radar ve kamera... Ama radar korkusuyla orayı geçene kadar değil. Diğerine olan saygıyla hız sınırına uyan sürücüler. İstanbul’da kaldırımlarda cambazlık yapan yayalar, burada geniş kaldırımlarda gökyüzünü seyrederek yürüyor. Yayalar, bebek arabaları, engelliler, bisiklet kullananlar her durumda öncelikli.
Kaçacak yer aramıyorlar. Bir yaya gören araç hemen duruyor. Siz yayayı beklerken “Ne bekliyosun lan!” diyen ve sizi çıldırtan bir korna yok ensenizde...

Haberin Devamı

Plajlar: Bodrum’da, Çeşme’de parayla girilen plajlar herkese açık. Para da alınmıyor. Gerçek anlamda halk plajı. Ve tertemiz. Bir tek naylon, bira şişesi, uçuşan gazete kâğıdı, gürültü yok...

Sağlık: Sakin sokaklar, herkese açık belediye hastaneleri. Kuyruk yok. Doktor çok...

Bütün bunları daha uzun uzun yazabilirim. Ama özetle demek istediğim...

Avrupa Birliği kanunlardan ibaret değildir.

İnsana saygı duyan, özgürlüklere değer veren bir yaşam kültürüdür...

Yani yaşam faslıdır aslolan...

Yazarın Tüm Yazıları