Bıyıklı karıncalar

Hatırla Sevgili...

Dizilerin iyilerinden hakikaten. Fakat keşke Deniz Gezmiş’lere hiç ilişilmeseydi diye de düşünüyor insan.

Nasıl söyleyeyim... Hafızalardakiyle örtüşmüyorlar pek. İnşallah başarısız bir aktarımdı. Aksi halde bir kuşak için büyük hayal kırıklığı!

*

Sinema sanatçısı Charlize Theron’un Budapeşte’yi Türkiye’nin başkenti yapmasından sonra ünlü ekonomist Stephen Roach, Türkiye ile Macaristan’ın başbakanlarını karıştırdı.

İyi oldu bir bakıma.

"Herkes bize düşman" diyenler için.

Ne düşmanlığı, daha bizi tanımıyorlar bile!

*

Bazen kendimi gökyüzüne ışınlıyorum. Oradan aşağı bakıyorum.

İnsanlar küçücük. Karınca gibi.

Bir yerden bir yere gidiyorlar durmadan. Böyle uzaktan bakınca "Ne bu telaş!" diye seslenesi geliyor insanın.

Fakat biliyorum tabii... Önemli işleri var! Çok önemli!

Mesela şuradaki bıyıklı karıncalar "Baş çene altından bağlanarak örtülsün" diyorlar birbirlerine. (Karıncaları tenzih ederim)

Böyle uzaktan bakınca "Çok komiksiniz" diye bağırmak istiyor insan.

*

Annemle babam, öğretmenlerim, cumhurbaşkanları, başbakanlar derken "güzelliğiyle fazlaca meşgul kadınlar"ın da sevişmedikleri kanaatine varmış bulunuyorum.

Ama bu defa "konduramamak" değil sebep.

İhtimal verememek.

Mutlaka sakındıkları, kolladıkları bir yerleri vardır mesela... Tedirgindirler.

Sonra nasıl göründükleri asla akıllarından çıkmadığı için kapıp koyuveremezler de kendilerini.

En azından ertesi gün yüzlerinin yorgun görünmesinden endişeyle sevişmezler.

Ama ne gariptir ki bir yandan da "en sevişilmek istenen kadın" olma yolunda harcarlar bütün zamanlarını.

*

Genç kız karşısındaki erkeğe kırkbeş dakikada tam sekiz defa "Yakışmış mı?" diye sordu.

Saçları için üç, güneş gözlüğü için iki, kazağı için bir, en son herhalde yeni aldığı ve ilk defa giydiği kabanı için iki defa olmak üzere.

Her defasında olumlu cevap aldı.

Fakat ileride kızın işi zor. Yani bu "merak" böyle sürerse.

Yok, "kocalar doğruyu söyler" demiyorum. Duymazlar ki. Daha doğrusu bu soruyu soracak ortam olmaz. Belki de evliliklerin, ilişkilerin bitmesinin en önemli nedeni budur. Kadın "Yakışmış mı?" diye soramamanın sıkıntısını yaşar, sonrası çorap söküğü gibi gelir.

*

Ergenekon soruşturması...

Dağlıca muamması...

Türban...

Kürt sorunu...

Türkiye bunlarla çalkalanırken İstanbul Bağcılar’da adamın biri, üst kat komşusunu, balkondaki halı nedeniyle girdiği tartışma sonunda tabancayla vurarak öldürdü.

Adamın hali Orhan Veli’nin ünlü şiirindeki "Bir elinde cımbız, bir elinde ayna" olan kadının başka bir "versiyonu."

*

Cehaletimi mazur görün...

Demokrasinin olduğu bütün ülkelerde, insanların nasıl giyinmesi gerektiği bizdeki gibi Anayasa’da mı belirtilir?

Anayasalar böyle "Sıkıyönetim bildirisi" gibi midir oralarda da?

*

Neşe Düzel Taraf’ta Murat Belge’ye soruyor: Türkiye’de milliyetçilik yaygın mı?

Cevap veriyor Belge: Bu topraklarda milliyetçilikten çok asap bozukluğu yaygın.

Bittim ben bu tespite, siz de duyun istedim.

MIŞ MUŞ

 Sibel Can, Miami’de kapkaça uğramış.Memleket hasreti çekmemiştir.

Türkler en mutsuz dönemi 45’ine gelince yaşıyormuş.Hayallerin yerini anılar alınca yani.

Boş oturanlar daha hızlı yaşlanıyormuş.Patron uydurması olmasın bu?

12 yaşında kız 8.5 aylık hamileymiş. Sigaraya başlama yaşı 10’a düşmüş.

E, bu devirde hálá bizim kuşak gibi annesinin rujunu sürecek, babasının tıraş bıçağını deneyecek halleri yoktu!
Yazarın Tüm Yazıları