Bitlis Kalesi'nde altın mı bulundu

"BİTLİS Kalesi kazılarının kamuoyuna açık bir şekilde yürütülmesi gerekir. Pamukkale Üniversitesi tarafından dört yıldır sürdürülen kazılarda kaleden bugüne kadar neler çıktı, bunlar nereye götürüldü?

Haberin Devamı

Bizler Bitlis Kalesi'nin orijinal halini koruma inisiyatifi olarak eserlerin Bitlis'te sadece devletin resmi bilim adamlarına değil, herkese açık bir halde incelenmesi için sergilenmesini istiyoruz. Şerefiye Medresesi böyle bir müze işlevini görebilir.

Ancak Bitlis halkı; devletin, kalede altın bulmuş olmasından ötürü, kaleyi kapatmış olduğu görüşündedir. Bu konuda, bugüne kadar Bitlis Belediyesi, Bitlis Valiliği ya da kültür kurumları da herhangi bir açıklamada bulunmuyorlar. Bitlis Kalesi’nden çıkan hazine ve tarihi eserlerin talan edildikleri düşüncesi gittikçe inandırıcılık kazanmaya başlıyor."

GÜL NE DEDİ

"MAZİDE, eskide yaşayan insanlar olabilir. Onlar, Türkiye'nin yapısal olarak ne kadar değiştiğinin farkında bile değiller. Herhangi bir güçleri de yok, marjinal kalmışlardır. Yazın bir kenara: Türkiye'de rejime müdahaleyi kimse göze alamaz, böyle bir şeye cesaret edemez."

(Abdullah Gül'den, Hasan Cemal'e)

Ülkeyi germeyiniz...

BU güzel ülkemizi bu kadar germeye ne iktidarın, ne sayın Başbakanımızın,nede muhalefet parti liderlerinin hakkı yoktur. Birçok ülkede,Cumhurbaşkanı veya devlet başkanı adayları bir yıl önceden belli iken (ABD'de, Fransa'da) bizde 'parti taktiği, parti yöntemi' gibi düşüncelerle, bu kadar önemli bir konuda hala aday açıklamamak ve TBMM'de sayısal çoğunluk bende ise, ben yaptım oldu demeye kimsenin hakkı olamaz. Ülkenin en tepe noktası, en yüksek makamı için parti taktiğinden daha önemli kıstaslar, sorumluluklarda olmalıdır. Zaten, bu kıstasları, bu sorumluluğu parti taktiğinden daha önemli tutan,tarafsız ve üzerinde uzlaşma sağlanacak bir kişinin o makama oturması gerekir. Çünkü Türk milletinin gözünde o makam hala Atatürk'ün makamıdır.

Gerek iktidar,gerek sayın Başbakanımız, gerekse muhalefet liderleri oturup özeleştiri yapmalıdırlar. Herkes kendini haklı görmekten vazgeçip, uzlaşma içine girmelidir. Özeleştiri yapmaları için o kadar çok nedenleri var ki, sadece birkaçını hatırlatsak yeter sanırım.

- "Demokrasi bir araçtır,amaç değildir" derseniz,

- "Laiklik elden gidiyor diye tutturmuşlar, bu millet istedikten sonra tabi elden gidecek" derseniz,

- (Bir kitapta görüşlerinizi soru cevap şeklinde açıklarken) "Eğer ülkede yaşayan bazı grup insanlar, milli yapı içinde kalmak istemezlerse?" sorusuna "Onun kararını yine halk verecek" derseniz,

- "Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz" derlerse sorusuna "Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri birşey yapılabilir" derseniz,

ve bundan önceki hükümetler ülkenin en üst kurumları ile hiç bu kadar sürtüşmeli değillerken, neden şimdiki iktidar, en yüksekteki kurumlarla (Örneğin, Cumhurbaşkanı, Yüksek Yargı Organları, TSK, YÖK) sürekli çekişme içinde diye düşünürseniz, özeleştiri yapılması gereğine herhalde hak vereceksiniz.

Muhalefet liderleri de, bu toplumda kendilerine bu kadar zamandır gerekli güvenceyi neden sağlayamadık, ve neden bu toplum bize yeterince oy vermiyor, memleket için çok önemli bir

konuda dahi neden bir araya gelemiyoruz diyerek özeleştiri yapmalıdırlar.

Lütfen gereksiz gerginliklere yer vermeyin ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı için uzlaşınız. Arif AKDOĞAN

AKP'liler Meclis'te ettikleri yeminin ışığında karar vermelidirler

SAYIN Cindoruk'un işaret ettiği gibi aldığı ceza, özelliği bakımından R.T. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesine engeldir. Anayasamızın 102. maddesinde seçilme yasağı ile ilgili suçlar sayılıp '...gibi suçlardan 'denilmektedir. Bu gibi kelimesi ile sayılanlar gibi önemli olan diğer suçlar seçilmeye engel gösterilmektedir. Erdoğan'ın cezası da ayrıncılık ve anayasayı ihlal eden suçlardandır. Ancak 'zor' unsuru bulunmadığı için anayasayı ihlal suçundan ceza almamış görünmektedir.

Sayın AKP'liler, Meclis'te ettikleri yeminin ışığında karar vermelidirler. Çanakkale'de, İstiklal Savaşında binlerce kişi canını feda etmiştir. AKP'li milletvekilleri de bir daha milletvekili olmamayı göze alıp siyasetçi gibi değil devlet adamı gibi hareket ederlerse dış düşmanların azdığı bir dönemde Türkiye'yi yeni sıkıntılardan kurtarırlar. Tarafsız bilimadamlarına danışırlarsa 'meclisin kadını erkek yapamamak dışında herşeyi yapabileceği' iddiasının yanlış olduğu anlaşılır. Çünkü meclis anayasa kurallarına göre çalışır. Bu kurallara aykırı iş yapamaz. Yüzbinlerce insan canını feda etmiş bu vatan için. AKP'liler de milletvekilliğini fedayı göze alıp tarihe geçmelidir. Kendilerinden bunu bekliyoruz. İşte o zaman daha büyük çoğunlukla yeniden seçilme şansları artar. Takdirlerine sunulur.

Ali Ümit AKSU-Emekli hukukçu-AYDIN

Halkı düşünen yok

NE gariptir ki koskoca medya kuruluşları, kerli ferli yazarlar vesaire... Sayın Tayyip Erdoğan aday olacak mı, olmayacak mı, tartışmasıyla ülkeyi meşgul ederek iktidarın ekmeğine yağ sürüyorlar. Şayet niyeti olmasaydı bunca eleştiriye göğüs germek yerine aday olmayacağını açıklardı. Görünen köy kılavuz istemez; medya da Tayyip Bey de son güne kadar bu oyuna devam edecek. Bir kaç aydın hariç halkı yine düşünen yok. Özbil DURUL

Şahsi dileğim sizin Çankaya'da oturmanızdır; ama...

SAYIN Başbakanım... Şahsi dileğim, sizin Çankaya'da oturmanızdır. Ama, hem sizin, hem de Türkiye için, sizden bir isteğim var. Allah rızası için zaman kaybetmeden gerekirse kısa bir süre için, görevinizi yardımcınıza bırakarak: Kur'ân'ı, İncil'i, Zebur'u, Tevrat, Gilgameş Destanı'nı, Ammi Şaduga Fermanı'nı ve Ana Kur’ân'ı; Tanrısal ahlâkın, süzgecinden geçiriniz. Ve Atatürk'ün hangi nedenlerden ötürü, laiklik ilkesini anayasaya koydurduğunu görünüz... Sonra Çankaya'ya çıkıp huzur içinde oturunuz. Bunu yaptığınız takdirde; Allah da toplum da sizden hoşnut olur. Çünkü Allah, insanoğluna yedi değil, tek ve Tanrısal olan bir kitap armağan etmiş. Sayın Başbakanım, Allah, yemin etmez; Allah’a yemin edilir... İslâm yedi günaha gebedir. Ah, bir idrak edebilse... İşte o zaman, kan ve göz yaşlarının egemen olduğu İslâm diyarı yaşanacak hale gelir.

Sayı Başbakanım, şuna kesin olarak emin olun ki, 353 milletvekilinin size, yapamadığı yardımı ben yapıyorum. Çünkü, bazılarına makam sevdası, vatan sevdasını unutturur. Denemekten ne kaybedersiniz?

Bu kutsal, çağrıma duyarsız kaldığınız takdirde sorunlar daha tehlikeli boyutlara tırmanacak. Korkarım ki, komşudaki yangın bize gelecek. Bunun da vebali size ve ekolünüze ait olacak.

Şamil YÜCEL-Emekli Binbaşı

Perinçek'ten Sezer'e mektup

İP
Genel Başkanı Perinçek, Cumhurbaşkanı Sezer ve MGK üyelerine mektup yazarak şu öneride bulunuyor:

"Türkiye’nin güvenliği, büyük bir devletin projeleri ve silahlı boyutlara kadar uzanan tehditleriyle yüz yüze gelmiştir. Bu tehdide, ancak ağırlığına uygun kararlı ve etkili önlemlerle cevap verilebilir. Bu durumda tehdidin ABD'den geldiğini belirlemek, Türkiye’nin güvenliğini sağlamanın birinci koşuludur. Türkiye’yi tehdit eden ABD’nin projesinde görev alan Tayyip Erdoğan, Başbakanlık ve milletvekilliğinden istifaya davet edilmelidir. Ayrıca Diyarbakır'ı başka bir devlete merkez yapma girişimi nedeniyle TCK’da tanımlanmış en ağır suçun faili olan Tayyip Erdoğan’ın yargılanması için TBMM başta olmak üzere görevli ve yetkili mercilere bildirimde bulunulmalıdır."

O kart parasını geri aldım

FORTİS,
'İdeal Kart'ıma, yıllık üyelik bedeli olarak 25 YTL kesti. Bankanın 'Müşteri Memnuniyeti'ne yaptığım itirazım üzerine, bu haksız uygulamadan geri dönüldü, 25 YTL iade edildi. Aynı şeyi HSBC'den de daha önce düzelttirdim. Müşterileri uyarıyorum; bu haksız uygulamalar için hakkınızı arayın, lütfen ekstrelerinizi inceleyin. Tanju GÜNGÖR-İSTANBUL

Mimar Sinan'ın ölümünün 419. yıldönümünde Mimarlar Odası; İstanbul'u yıkım projelerinden korumalıyız

MİMARLAR Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, dün Mimar Sinan'ı, ölümünün 419.yıldönümünde Süleymaniye Külliyesi'ndeki kabrinde andı ve İstanbul için çarpıcı bir bildiri yayınladı. Bildiri aynen şöyle:

"Mimar Sinan, kendinden önceki zamanların mimarlık birikimlerini yaşadığı dönemle birleştirerek bu coğrafyaya eşsiz sanat ve kültür yapıları ile güzellikler katmış. Yarattığı eserleri mimarlığın evrensel değerleriyle buluşmuştur. Yıkımlarla tehdit altında olan güzel İstanbul’umuzun siluetinde, estetik, sanatsal ve kimlik değerlerinde özgün ve çok büyük bir yeri olan Koca Sinan’ın, yapıtları günümüzdeki 'rantçı anlayışlara inat' çevresiyle, doğayla ve insanla barışık bir yapılaşmanın örnekleridir.

Binlerce yıllık bir yerleşim alanı ve üçbin yıllık bir tarihsel kent olan İstanbul’umuzun, Koca Sinan’ın kattıklarıyla birlikte dünya ölçeğinde eşsiz tarihsel ve doğal güzellikleri bir yıkım süreci ile karşı karşıyadır. Tarihte savaşlarla yıkımlara uğrayan, 1950 sonrası 'rantçı' politikalara bağlı olarak Vatan Caddesi, Tarlabaşı Bulvarı gibi yıkımlarda pek çok değerini kaybeden İstanbul, 1994 sonrası başlayan ve son yıllarda olağanüstü yoğunlaşan yeni bir yıkım sürecini yaşamaktadır.

Kentin sorunlarını çözmek yerine, bu sorunları bahane ederek, 'Kentsel Dönüşüm' adı altında yağma ve yıkım süreci, uzmanlığı, bilimin rehberliğini, yerelliği ve demokrasiyi yok sayarak yaşama geçirilmektedir. '2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul' hazırlıkları, bu yıkım sürecinde araç olarak kullanılmakta. Küresel güç merkezleri ve AKP hükümeti tarafından dayatılan yıkım politikalarıyla, kentlerimizin sömürgeleşmesi ve kimliklerinin yok edilmesi ile sonuçlanacak bu uygulamalar, hızla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Çağdaşlaşmanın simgeleri olan AKM (Atatürk Kültür Merkezi), Muhsin Ertuğrul Sahnesi, İstanbul Radyosu, Taksim Cumhuriyet Meydanı gibi yapı ve kentsel alanlar 'rantçı ve çağdışı' anlayışlar doğrultusunda, yıkılarak, İstanbul 'rantiyenin şantiyesi'ne dönüştürülmek istenmekte. Tarlabaşı, Sulukule, Kuştepe, Çeliktepe gibi yerleşim alanlarının yıkılması yönünde adımlar atılmakta. Başta limanlar olmak üzere tüm kamu yapıları ve alanları, ayrıcalıklı imar hakları yaratılarak pazarlanmaktadır.İstanbul'un, zengin tarihini ve özelliklerini anlayamayan ve bu değerler yerine 'rant projeleri'ni tercih eden, kamu ve toplum yararını yok sayan anlayışlar yıllardır yatırımlara yön vermekte ve kentlerimizin geleceğini belirlemektedir. Bir başka deyişle, çağdaş-bilimsel bir planlamaya bağlı olarak İstanbul'’un ve kentlerimizin geleceğinin belirlenmesi gerekirken, küresel güç merkezlerine ve kimi yatırımcı çıkarlarına bağlı kalınarak kentlerimizin ve ülkemizin geleceği karartılmaktadır.

Kentlerimizin tüm değerlerinin korunması ve çağdaş bir kentleşme yönünde özverili bir çaba gösteren ve önerilerde bulunan Mimarlar Odası'nın çalışmaları, ülkemizin ve kentlerimizin kimi yöneticileri tarafından, değerlendirilmemekte buna karşın pek çok hatalı plan ve yatırım kararı alınmaktadır. Odamız, diğer Meslek Odaları ve Kentli Kuruluşlar ile birlikte, bu hatalı kararların iptali için hukuki girişimde bulunmak zorunda bırakılmaktadır. Bu süreçte kimi yöneticiler, aldıkları kararların hukuka aykırı ve meşru olmaması endişesiyle, Odaların hukuki girişimlerini karalamaya çalışmakta. Bu kararlara itiraz eden kamu çalışanı mimar, plancı ve mühendisleri ise görevlerinden uzaklaştırmaktadırlar. Aynı anlayışla, karar süreçlerinden ve yarışmalardan ülkemiz mimarlarını ve mimarlığını dışlamaktadırlar.

Ne yazık ki, gündemdeki 'Kentsel Yıkım Projeleri' nedeniyle İstanbul’umuzun kentsel ve çevresel değerleri, bugün her zamankinden daha çok korunmaya muhtaçtır. Yeni ve kapsamlı bir yıkım süreciyle karşı karşıya olan İstanbul’u savunmak için yeni bir başlangıca, yeni bir dayanışmaya ve toplumsal bir seferberliğe gereksinim vardır. Sinan’ı saygıyla andığımız bugünde ülkemizin ve kentlerimizin yöneticilerini;

- 'Kentsel Dönüşüm' adı altında gerçekleştirilen 'İstanbul’un Satış ve Yıkım Projeleri'nden vazgeçmeye,

- Ülkemiz mimarlarını rencide eden ve Meslek Odalarını karalamaya çalışan çabalarını ve anlayışlarını terk etmeye,

- 'Çağdaş ve Bilimsel Bir İstanbul Planlaması' için daha fazla zaman kaybetmeden çalışmaları başlatmaya ve hayata geçirilmesi yönünde çaba göstermeye davet ediyoruz."

Seyir güvenliği bulunmayan 'Urfalı Cemal' motorunun çalışmasına nasıl izin veriliyor?

ADALARDAN okurlarımız, 'Adalar Postası'nın eski sayılarını göndermişler. Gazetede "Van gölüne İstanbul vapuru, İstanbul'a Norveç vapuru" yazıyor.

Önceki yıl Sütlüce, Defterdar, Kağıthane ve Yeni Yavuz adlı yolcu gemileri Van'a gönderilmişti.

"Boğaz vapurları Van'a, motorlar Boğaz'a ve canlar da öbür dünyaya...'Yüzen tabut' misali seyir güvenliği bulunmayan motorlar derhal seferden kaldırılarak ulaşım şehir hatları vapurlarıyla sağlanmalıdır" diyorlar.

Sorumsuz sorumluların yargıya gitmesi gerektiğini vurguluyorlar.

Biliyorsunuz...

Adalar-Bostancı-Kartal arası da dahil olmak üzere İstanbul Boğazı'nda çesitli hatlarda İDO ve Denizcilik Musteşarlığı denetiminde işletilen, her nasılsa müsteşarlığın Marmara Bölgesi tarafından verilmiş olan 'denize elverişlilik belgesi'yle tescil ve izinleri bulunan ya da bulunduğu söylenen ancak gerçekte Lloyd 'Uluslararasi Deniz ve Gemi Kazalarına Karşı Sigorta Zorunluluğu ve Sorumluluğu' maddeleri kapsamındaki kurallara uymayan dolayısıyla da pek çok neden yanısıra ve ozellikle seyir güvenliği bulunmadığı için İDO'ya gonderilen 27.3.2007 tarihli dilekçeyle kaldırılmalarını talep ettiğimiz motorlardan biri olan 'Urfalı Cemal' adlı motorun, önceki gün

Eminonu-Üsküdar seferini yaptığı sırada saat 14.42'de 'Adil Kaptan' adli kum kosteriyle çarpışması suretiyle meydana gelen kazada bir vatandasimizin hayatini kaybetmesine, 47 yolcunun ise yaralanmasina sebebiyet verilmistir.

Faili belli bu cinayetten dolayı tüm sorumsuz sorumluları kınıyoruz! Bu sorumsuzluga ortak olan basta İstanbul Deniz Otobusleri Sanayi ve Ticaret AŞ ve Deniz Musteşarlığı Marmara Bölgesi Müdürlüğü yetkilileri olmak üzere tüm faillerin derhal yargılanarak cezalandırılmasını talep ediyoruz!

'Yüzen tabut' misali seyir güvenliği bulunmayan motorlar derhal seferden kaldırılarak ulaşım şehir hatlari vapurlarıyla sağlanmalıdır.

Emine Çiğdem Tugay böyle yazıyor.

Gerisi İDO'ya kalmış!..

Büyükçekmece'de acayip işler oluyor

HUKUKCULAR
Sitesi'nden kendilerini CHP'li olarak tanıtan bir grup emekli yargı mensubu yazıyor:

CHP İstanbul il yönetiminin 'Sarıgülcü' diye partiden atmaya kalkıştığı, İstanbul'daki üç belde başkanından biri olan CHP'li Kumburgaz Belediye Başkanı Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu'nun, bir yıllık faaliyet raporu, geçtiğimiz gün Belediye Meclisi'nde görüşülerek, oyçokluğuyla kabul edildi.

İşin ilginç yanı, Başkan ve bir meclis üyesinin kınama cezası aldığı ve çoğunluğu yine CHP'nin oluşturduğu mecliste, başkan muhalif, İl Başkanı Şinasi Öktem'e yakınlığı ve bağlılığı ile bilinen Bağcılar İlçe Başkanı Hikmet Çelik'in, paraşütle atanan meclis üyesi kardeşi Çetin Çelik'in mecliste yaptığı konuşma ve verdiği oy oldu.

Çelik, Başkan Dr. Çorbacıoğlu'na "İhalelerden niye haberim olmuyor" diye bir soru yöneltti. Bu soru karşısında meclis üyeleri ve başkan Çorbacıoğlu ve meclisi izleyen yurttaşlar şoke oldu. Çelik bu soruyu ne amaçla sordu?

Bununla da yetinmeyip, CHP'li Belediye Başkanı Dr. Çorbacıoğlu'nun faaliyet raporuna da red oyu verdi.

Red oyu veren iki DYP'li meclis üyesiyle birlikte hareket eden Çelik'in bu tavrı CHP'li belediye meclis üyelerinin de tepkilerine neden oldu.

Aslında parti tüzüğü açık. Bu konuda seçilmiş bir üyenin kendi partisi aleyhine oy kullanması, partiden ihracını gerektiriyor. Ne var ki CHP'de Baykal yönetiminin pek bunlara aldırdığı da yok. Şimdi CHP'liler olarak soruyoruz..

1- Başkan Dr. Çorbacıoğlu'nun raporuna doğal olarak 'kabul' oyu veren 4 CHP üyesi parti suçu mu işledi? Suç işlediler ise disipline verilmeleri gerekmiyor mu?

2- Beldede bazı yerlerde konuşup bu partinin tek CHP'li meclis üyesi benim diyebilen Çetin Çelik mi suç işledi?

3- Parti ilkelerine, tüzüğüne ve grup kararına açıkça karşı çıkıp red oyu veren Çetin Çelik hakkında, İl Başkanı Şinasi Öktem'in atadığı Büyükçekmece İlçe Yönetim Kurulu, İl Disiplin Kurulu yada Yüksek Disiplin Kurulu ne gibi bir işlem yapacaktır?

Kamuoyunda partisini küçük düşürenlere arka çıkıp, çalışmalarıyla herkese örnek olan belediye başkanlarını partiden uzaklaştırıp, atarak Türkiye'yi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkartacaklardır?

(Ayrıca bir 'biliyor musunuz?'; Çorbacıoğlu'nun, 14 Nisan Cumartesi günü 'Cumhuriyet'e sahip çıkan' mitingi için Kumburgazlıları Ankara'ya götüreceğini... Görüyorsunuz demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkanlara CHP sahip çıkmıyor!)

Kızılay'dan açıklama

7 NİSAN 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşenizde; Erkan Akan imzalı 'Kırkı Çıkmadan' başlıklı tamamen gerçek dışı bir yazı yayınlanmıştır.

Maltepe Altıntepe Tıp Merkezi’mizin satılması veya kiraya verilmesi söz konusu bile değildir. Tam aksine, adı geçen merkezimiz Türk Kızılayı'ndaki yeniden dirilişin ve halkla kucaklaşmanın en güzel örneklerinin verildiği yerlerden biri olmuştur. Mevcut tıbbi donanımın en yeni teknolojilerle yenilendiği Altıntepe Tıp Merkezi'miz, çok yakın bir zamanda 50 yatak ilavesiyle hastaneye dönüşecek ve Türk halkına daha kapsamlı olarak hizmet verecektir. Gerçek bu iken, muhtemelen sahte bir imza altında yayınlanan ve Türk Kızılayı’nı halkın gözünde küçük düşürmeyi amaçlayan 'çamur at izi kalsın' türü karalamaların, sizin gibi usta bir gazetecinin gözünden kaçması Kızılaycıları derinden yaralamıştır. Türk Kızılayı'nı menfaat ve emek vermeden geçinme kapısı olarak görenlerin muslukları kapatıldıkça bu ve buna benzer 'karalamalar' duyulacaktır. Yalçın Bayer gibi usta gazetecilerden beklentimiz; yalanla gerçeği birbirinden ayırması, Atatürk'ün himayesindeki Türk Kızılayı’nı mesnetsiz ve ipe sapa gelmez 'çamurlardan' korumasıdır. Genel Başkan Tekin Küçükali önderliğindeki 'yardım koşumuza' ayak uyduramayanlarla Kızılay'ın yolu mutlaka ayrılacaktır. Unutmayalım ki Kızılay hepimizin ve başka Kızılay’ımız yok!Selahattin KINALI- Kızılay Basın Bürosu

Ne ekersen
onu biçersin

BAŞBAKAN Erdoğan, KDP lideri Barzani'nin "Türkiye, Kerkük'e karışırsa, biz de Diyarbakır'a karışırız" sözlerine tepki göstererek "Barzani, haddini aşmıştır. Altından kalkamayacakları sözleri söylemesinler, bu sözlerin bedeli çok ağır olur" demiş.

"Ne ekersen onu biçersin" deyimi boşuna söylenmemiştir. Adama kırmızı pasaport verilirse, ayrıcalıklı ilgi gösterilirse, vatansız Apo'ya 'sayın' diye hitap edilirse, sonunda hamamda türkü söyleme örneği beyanatlar ortaya çıkar. Hadlerini çoktan aşan, Güneydoğu'yu ayrıcalıklı ve AB emrinde yönetmeyi deneyen DTP'lilerden ne haber Sayın Başbakan?

Sayın Bush, dün Sayın Erdoğan'ın sponsoruydu, bugün de Barzani ve Talabani'nin!

Salim EREL (salim.erel@gmail.com)

BİLİYOR MUSUNUZ

ERDAL İnönü'nün hafta sonu Sosyal Demokrasi Vakfı'nın kuruluş yıldönümü kokteyli ile SHP'nin İstanbul örgüt yemeğine katıldığını ve İnönü'nün gayet sağlıklı göründüğünü...

NEW YORK'un Brooklyn'de yaşayan Ankara Gölbaşı doğumlu yazar ve çizer Tayyar Özkan'ın 'mağara adamı' karakterinin heykelinin Gölbaşı'ya dikilmesi için Gölbaşı Karma Esnaf ve Sanatkârlar Odası Hulusi Gürpınar'ın çalışmalar yaptığını...

KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'in Direkt Ticaret Tüzüğü'nün hayat bulmasının ardından Magosa Limanı'nın transit ticaret merkezi olacağını, tüzüğün hayata geçmesi yönünde AB ile görüşmelerin sürdüğünü söylediğini...

MESAJ PANOSU

MARMARA İletişim Mezunları Derneği (İLMED) Başkanı Arif Esen'den... 24. 'bahar buluşması' 13.4.2007 Cuma akşamı Taksim Nippon Otel'de; kongremiz de 21 Nisan Cuma günü 11.00'de Çemberlitaş'ta Basın Müzesi Konferans Salonu'nda. (arif_esen@yahoo.com)

ESENLER Otogarı'nda giriş-çıkış 5 YTL alınıyor. Ben bir hizmet almıyorum. Bu bedelin azlığını veya çokluğunu da irdelemiyorum. Niçin ve neyin karşılığı alınıyor? M.Atilla ORHAN

AZERBAYCAN Amerikan Enstitüsü (AAI), ATAA, ATO ve TURSEV Vakfı tarafından 20-21 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek 'Uluslararası Ermeni Sorunu Sempozyumu'nda Justin McCarty, Doğu Perinçek, Türkkaya Ataov, Sinan Aygün, Süleyman Demirel, Şükrü Elekdağ, Pulat Tacar, Prof. Gökhan Çapoğlu, Vural Cengiz, Yaşar Müjdeci, Prof. Atilla Soran, Nüzhet Kandemir, Umut Arık, Prof. Anıl Çeçen, Uluç Gürkan ve Dr. Bilal N. Şimşir'in konuşacakları açıklandı.

Yazarın Tüm Yazıları