Birikip yeniden sıçramak için

‘İMZA günü muhteşem oldu, sanıyorum bine yakın insan geldi, bugünleri görmek güzel...’

Geride kalan pazar günü. Kitap Fuarı’nda Attila İlhan’ın imza günü. Onun kitaplarına imza almak üzere gelenlerin önemli bir bölümü, şiir ve roman, ya da edebiyat dışında, kendisine daha çok siyasal sorular yöneltiyor. Ulusal odağı ağır basan sorular.

Attila İlhan bundan çok memnun olarak eve dönüyor. Önemli sanatçılarımızdan, kardeşi Çolpan İlhan’a kitap fuarında karşılaştığı havayı, bu sözlerle aktarıyor:

‘Bu günleri görmek güzel...’

Aramızdan ayrılışından sonra, ülke çapında duyulan üzüntüyü görmüş olsa, herhalde yine, ‘Bu günleri görmek güzel’ derdi.

SON ROMANI

Dün çok saydığım kardeşi Çolpan İlhan’ı başsağlığı dilemek için aradığımda, bana ağabeysinin son gününü anlatıyor:

‘Çok ani oldu. Aslında yıllardır kalp sorunu vardı. Yirmi yıl önce kalp krizi geçirmişti. Ama, sürekli kontrol altındaydı. Bu kış aritmi sorunu oldu. Verilen ilaçlarla sağlığı yeniden düzene girdi. Buna rağmen, ilaçların yan etkisi onu sarstı sanıyorum.’

Attila İlhan
son olarak yeni bir roman üzerinde çalışıyor. ‘Kasıma kadar bitirmeliyim’ dediği romanı, geçen yıl yayınlanmış olan Allahın Süngüleri adlı kitabının devamı niteliğinde.

GAZİ VE HEP GAZİ

Attila İlhan
tamam bir şair, bir romancı, bir edebiyat adamı. Ama, Attila İlhan aynı zamanda ve belki de, bu kimliğini aşan biçimde, son yıllarda ulusalcı ideolojinin öncüleri arasında.

Taparcasına sevdiği Atatürk, onun derin bilgisinde baş sırayı alıyor. Söyleşilerinde, ne zaman Atatürk’ten söz etse, ‘Gazi’ demeyi çok seviyor. Bizim Kurtuluş Savaşı, dünya politikasıyla yaptığı karşılaştırmaların ana tezlerinden biri. Bağımsızlık, emperyalizme başkaldırma, Atatürk’te onu kendine hayran bırakan en önemli özellik.

Dünya halini ne zaman ele alsa, hareket noktası hep Kurtuluş Savaşı. TV’deki söyleşilerinin büyük bölümünü Gazi’ye ayırıyor. Anadolu İhtilali’ne. Bu söyleşilerde ve son romanlarında, o artık bir tarihçi.

UYANIŞTA ANA MOTİF

Burada Kemal Tahir ile bir benzerliği ve çok net bir ayrılığı var.

İkisinin de kaynağı tarih. Ancak, Kemal Tahir yelkenleri Osmanlı yönünde açarken, Attila İlhan Kurtuluş Savaşı’na sadık kalıyor.

Orta Asya ya da Afrika ülkelerindeki bağımsızlık hareketlerinden çok etkileniyor. O etkinin arkasındaki ana motif yine Kurtuluş Savaşı. Sık sık dile getirdiği gibi, Atatürk’ten aktardığı, mazlum milletlerin uyanışı. Bu uyanış, onda hem kendi tarihine saygıyı, hem de o uluslara hayranlığını besliyor.

Hangi Batı kitabıyla Batı’yı ve çok doğru biçimde, Hangi Sol kitabıyla Solu ve çok doğru biçimde sorguluyor. Bizlerin üniversite yıllarında elimizden düşürmediğimiz kitaplar.

Kurtuluş Savaşı’na gelince, böyle bir sorgulama yok. Daha çok kabullenme ve örneklendirme ağırlık basıyor. Günümüzü bile, içerde ve dışarda, Kurtuluş Savaşı perspektifinden yorumlayan bir düşünürden, o kaynağı sorgulamasını beklemek belki, fazla.

DERİN HÜSRAN

‘Hayat zamanda iz bırakmaz/bir boşluğa düşersin bir boşluktan/birikip yeniden sıçramak için/elde var hüzün’.

Şiirlerinin tümü, romanları gibi, beni çok etkiliyor. Ama, en çok etkileyen dizeleri, işte bu satırlar. Hayatın ta kendisi.

Kendini herhangi bir güçlük içinde hisseden insanların, birikmeye, yeniden sıçramaya ihtiyaçları var. O sıçrama anı, hüznün doruğa çıktığı an. Ya da o hüzün, yeniden sıçramanın kaynağı.

Her böyle büyük ölüm bende farklı bir üzüntü yaratıyor. ‘Artık bir daha yeni bir kitap yok’ gerçeği, derin bir hüsrana yol açıyor. Her gün, her ayrıntıyı paylaştığınız bir insanın kaybı gibi.

Attila İlhan bir zamanlar Marksist. Son yıllarında ulusalcı. Aramızdaki bu farklı çizgi, zaman zaman esirgemediği dostluğunu asla gölgelemiyor. Kendisine teşekkür borçluyum. Kendim ve Türkiye adına.
Yazarın Tüm Yazıları