Biraz da yüzleşelim

‘HAYDİ kendinle yüzleş!’ diye ümüğümüz sıkılmadan, kimilerinin ‘Kürt sorunu’ dediği konuda tarihimizle yüzleşelim. Bunun için de Anadolu’nun 10.000 (on bin) yıllık Kürt yurdu olduğu tevatürünü mitos üreticilerine bırakıp biz yazılı tarihe dönelim.Bu konuda Ahmet Yeşil’in ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilátlı Muhalefet Hareketi: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Cedit Neşriyat, Ankara 2002) adlı kitabının ‘Şeyh Said İsyanı’ adlı bölümünden yararlanacağım (s.388-427):ÖZEL STATÜLEROsmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu ile ilgisi XV. yüzyıla dayansa da bölgenin tamamının imparatorluğun egemenliği altına girmesi ve idari statüsünün belirlenmesi Çaldıran Savaşı’nı (1514) izleyen yıllarda gerçekleşmiş, bölgenin fiili yönetimi özel statülü beyliklere bırakılmıştır. Merkezi otoritenin tanıdığı ayrıcalıklar sayesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun özel statüsü yani feodal yapısı Tanzimat dönemine kadar devam etmiştir. Dolayısıyla, Padişah fermanları ile kendilerine yurtluk ve ocaklık yoluyla dirlik verilen Beylerin egemenliği Tanzimat’a kadar sürmüştür.KÜRDİSTAN EYALETİTanzimat’la başlayan yapısal değişiklikler aslında 1826’nın ıslahat hareketinin bir devamıdır. Osmanlı ülkesinin geleneksel yapı ve kurumlarının artık çare olmaktan çıktığını gören reformcu bürokratik elit, sorunları Batılı yöntemlerle çözmeye karar verdi.Bunun üzerine iki idari teşkilat kuruldu: 1. Kürdistan Eyaleti (1847), 2. Lazistan Eyaleti (1850). Kasım 1847’de Diyarbakır vilayetine bir vali atanmışken aralık ayında yayınlanan bir salnáme ile Diyarbakır’ı da içine alan Van, Muş ve Hakkari sancaklarından oluşan bir Kürdistan Eyaleti kuruldu. Ama 1864-1867 ıslahatlarında bu eyaletin adı kaldırıldı.HAMİDİYE ALAYLARI1870’lerde kabul edilen Viláyet Nizamnámesi ile Osmanlı yönetiminde yeni bir düzenlemeye gidilerek Doğu Anadolu’daki yerel beyliklerin egemenlik ve nüfuzları azaltılarak bölge doğrudan merkezi otoriteye bağlandı. Ancak merkezin otoritesi tam anlamıyla sağlanamayınca bölgede Ermeni faaliyetleri arttı ve bölgeyi tehdit eder duruma geldi.Daha sonra, II. Abdülhamid ‘Hamidiye Alayları’nı kurarak eski bey ve hanedanların bölgedeki kalabalık ve güçlü aşiretler üzerinde nüfuz kurmalarını engellemek istedi. II. Abdülhamid aynı zamanda aşiret ve reislerini Hilafet ve Saltanat’a bağlamayı ve Ermenilere karşı bir yerel denge yaratmayı amaçlıyordu. Bundan sonra başlayacak olan ayaklanmaların kökeni Beylerin feodal ayrıcalıklarının tehlikeye girmesiyle ilgilidir.Hak ve Özgürlükler Partisi kurucusu Abdülmelik Fırat ‘Kürtler ancak federal sistem, yani Osmanlı deyimiyle eyalet sistemiyle tüm haklarına kavuşur’ (Haftalık, 23-29/08/05) derken, 1514-1870 arasındaki Osmanlı yönetimini kastetmektedir. Ama ağzı laf yapar birinin üç anakarada egemen olan bir imparatorluğa özgü ilişkinin Misak-ı Milli sınırları içinde mümkün olamayacağını Abdülmelik Fırat’a anlatması gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları