‘Bir yeşil gözlü kız gördüm Bursa’da’

MUHLİS SABA-HATTİN’in sevdiğim şarkılarından biri, yazımın başlığı.

Bazı kentlerin şarkısı vardır, bazı kentlerin de türküsü. Belki büyük kentlerle Anadolu kentlerinin duygularını, müzik türü belirler.
Osmangazi Belediyesi’nin çıkardığı Ah Yeşil Bursa CD’sini dinlerken kentler için yapılmış besteleri düşünmeye başladım.
Hiç kuşkusuz bu konuda İstanbul başta geliyor.
Güzelliği sayısız güftelerle, bestelerle ses belleğimizde.
Acaba bu şarkılar, bestelendiği kentleri bize anımsatıyor mu, sevdiriyor mu? Yoksa müzik ayrı bir yerde mi duruyor?
Yıllar önce, yanlış anımsamıyorsam Talât S. Halman’ın bir yazısını okumuştum, özetle diyordu ki, bazı dizelerde o kentin adlarının yerine başkalarını koysak, etkisi değişir mi? Değişmeyebilir.
Söz konusu sanırım Yahya Kemal Beyatlı’nın bir şiiriydi.
Ben müzikle de o şehri, başka açıdan sevmeye başlıyorum.
Bir kenti anlatan besteleri bir CD’de toplamanın, iyi bestecilerin, iyi icracıların sazından, sesinden dinlemek kenti hatırlanır kılıyor. En azından o kentin güfteyi yazanda ve besteyi yapanda uyandırdığı duyguları bize sunuyor, verdiği esinde yoğunlaştırıyor.
Belki çoğumuz, buradaki şarkıları ilk kez dinleyeceğiz, çok seveceğiz.
Ne var ki, üç tane anonim parçayı İstanbul’da yaşayanlar da dinlemişlerdir, söylemişlerdir.
Hatırlatayım.
A Fadimem hadi senle kaçalım
Meşeli dağlar meşeli
Bir su içtim testiden.
Her kentin yerel yönetimin sadece şarkıları, besteleri değil, bütün ses hazinesini kayıt altına almalarını, CD yapmalarını salık vereceğim.
* * *
KENTLER besteleri etkilemiş, onlar da ezgileriyle onu ebedileştirmişlerdir.
En unutulmazlarından biri Şostakoviç’in Leningrad senfonisi.
Onun yalnız müzik tarihinde değil, insanlık tarihinde de yeri vardır, savaş tarihinde de.
Oraya gittiğimizde o ezgiler kulağımızda çınlamaz mı?
Ama herhalde Mozart’ın Linz senfonisini dinleyen, o seslerin kentin binalarında yankılandığını fark eder.
Mendelssohn’un İtalyan Senfonisi’ni, Berlioz’un Harold İtalya’da’sını da unutmadım.
Copland’ın El Salon Mexico’sunu severim.
Cemal Reşit Rey’in Bir İstanbul Masalı, İstanbullu bir bestecinin, yaşadığı kente armağanıdır.
Fazıl Say’ın İstanbul Senfonisi bu şehre ait besteleri anarken mutlaka ilk sıralarda anmamız gerekenler arasındadır.
Hatta Erkin Koray’ın Ankara Rüzgârı, onu sevenlere Ankara’yı sevdirir.
* * *
KENTLERİ edebiyatçılardan tanırken, müzikçileri de unutmayalım.
Yazarın Tüm Yazıları