Bir yazarın direnci

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Adalet Ağaoğlu'nun trafik kazasını haber aldığımda, birdenbire anılardan yapılmış bir kolaj gözümün önünde donmuştu.

Absürd kavramı, yaşamımızın nice anlarını nitelendirir, noktalar ya da noktalı virgül koyar. Bitişi ya da devamı belirler.

Adalet Ağaoğlu'nun kazasında, absürdite bu kez noktalı virgülü tercih etti.

Hastanede, hapishanede, insan, fiziksel/ruhsal hangi tür baskılar altında yaşarsa yaşasın, hayatın pusulasını beyin direnci yönlendiriyor. Sanki fiziksel üniteler, ruhun onlara yardımını bekliyor. Beden, organlar, beynin onlara eşlik etmesini istiyor.

Hastane ziyaretlerindeki gözlemim, bir yorum sözcüğünde özetlenebilirdi: Acıyla direncin jilet sırtında bakıyordu dünyaya. Suni bir saydamlığın içinden gerçekleri gözlüyordu.

Kazayı bile, bir tür kahredici ironinin tadında anlatıyordu. Yoksa, bir Ionesco oyunu seyircisi miydim?

Sahi, Adalet Ağaoğlu, deneysel bir roman kahramanı gibi mi yaşıyordu, gerçek ile düş arasında edebiyatın yeri neydi? Hep bu soruları sorduğunu sanıyorum. Yazının, hayatın somutluğu ile çarpışıp, sonucun ortada kaldığı bir meydanda bulmuştu kendini.

***

ÖLMEYE Yatmak'tan Hayatı Savunma Biçimleri'ne kadar, yazarlığının milimetrik çizelgesini bildiğim birinin hastalık serüveni, insan/yazar olgusunu bir arada düşünmemi gerektirmişti.

Birlikte varolur, birlikte sevinir, birlikte yazar, birlikte üzülürüz. Birlikte ödül alır, birlikte hapishaneye düşeriz.

Dostlarım, ille de yazar dostlarım. Hafızamın, beynimin gerçek şâgilleri.

Romantik Bir Viyana Yazı ile kazandığı Aydın Doğan Vakfı Roman Ödülü'nün törenine geldiği gün, yüz ifadesi, yazmakla yaşamanın, direncin sarmal formülü olduğunun fotoğrafıydı.

***

ADALET Ağaoğlu'nun dün botlarıyla, bastonsuz, yardımsız yürüyüşü, bana Armstrong'un Ay'a ayak bastığında söylediği sözü hatırlattı.

Evet, Adalet Ağaoğlu için küçük bir adımdı ama dostları ve Türk edebiyatı için büyük bir adım.

Yazarın Tüm Yazıları