Bir tenis cahilinin not defteri

Dünyanın en iyi sekiz kadın tenisçisinin katıldığı şampiyonadaydım. Deneyimlerimi paylaşacağım

Haberin Devamı

Telefonun sesini kıs! Konuşma! Ayağa kalkma! Hele hele fotoğraf makinenin flaşını kullanmayı aklına bile getirme! Çişini de bir zahmet tut, sonra işersin! Çünkü dışarı çıkmak yasak!
Bir an dedim ki, “Sinema, tiyatro izleme adabından beter bu kurallar, imdat!”
Burası neresi mi? Ataköy’deki Sinan Erdem Spor Salonu.
Dünyanın en iyi sekiz kadın tenisçisinin de katıldığı TEB BNP Paribas WTA Championships, yani Dünya Kadın Tenis Şampiyonası’ndayım.
Geçen salı başlayan ve bugün finali yapılacak turnuva, aynı zamanda benim ilk tenis maçı izleme deneyimim!
Evde TV karşısında kaşınarak izlemek kolay ama buraya gelip izlemek ayrı bir eformuş meğer.
Sadece molalarda dışarı çıkabiliyor ve ancak o zaman büfedeki soğuk sandviçlerden kazınan karnı yatıştırabiliyorsun.
Bir de bu tenis denen meret uzun sürüyor. Bitmek bilmiyor.
Bakınız, Sharapova-Radwanska maçı tam üç saat sürdü, seyirciler bile uyuyakaldı.
Ama kabul; kaptırıp gidersen, tenisçi kızların topu atarken/karşılarken attıkları haykırışların melodisine kulak kesilirsen tenis maçı aslında süper zevkli.
Gel gör ki benim içimde bir kaynayan kurt var. Bu yüzden maçlar esnasında fırsat buldukça bir aşağı bir yukarı dolandım.
Seyircinin ilgisine de hayret ettim. Çocuklarıyla gelen ve yüzlerinde ‘Yavrum ilerde büyük tenisçi olacak’ pozu eksik olmayan aileler de vardı. Zeytinburnu’ndan kopup gelmiş, muhtemelen hem tenisin kendisine hem de Sharapova’nın bacaklarına tutkun kirpi saçlı 17’lik genç erkekler de…
Bu arada katılım yoğunluğu da şaşırtıcıydı.
Geçen yılki ilk turnuvayı toplam 70 bin seyirci izlemiş.
Bu yılki maçlarıysa bayram haftası olmasına rağmen ilk üç günde 30 bin kişi.
Bugünkü final maçıyla beraber bu sayının 80 bine ulaşacağı söyleniyor.
Bu durumda bana da oturup şu dersi daha çok çalışmak düşüyor:
“En az iki saat süren bir tenis maçına nasıl odaklanılır?”

Haberin Devamı

Haftanın en berbat şeyleri

* Kurban Bayramı’nın ilk gününde Beylerbeyi’nden Boğaz’a akan kurban kanlarının kan kırmızısı manzarası önünde hatıra fotoğrafı çektirmeye çalışan, romantizm dozları Sam Raimi’nin meşhur ‘The Evil Dead’ filmi kıvamına erişmiş korkutucu çiftler…
* Dünya reklam tarihinin görüp görebileceği en kötü çift olan Arda Turan ve Paris Hilton’ın ‘my darling’li katlanılmaz diyalogları…
* Orhan Gencebay için yapılan gurur gecesinde rock grupları hariç tüm katılanların playback’le olaya dahil olmaları…

Haberin Devamı

Berlin’de seksi ve rakılı geceler

* BİROL ÜNEL’İN CEP NUMARASI
Berlin’in meşhur Türk mahallesi Kreuzberg’in orta yerinde Otto Santral benzeri bir mekandayız, adı Umspannwerk. İçerisi tüm Berlin mekanları gibi sıcak, çok sıcak. Havalandırma sıfır.
Ama içerdeki Alman ve Türk gençler mutlu. Açık büfelerden alınan Türk yemekleri, bardan alınan bol buzlu rakı ve sahnedeki Baba Zula sayesinde!
Evet bu bir rakı festivali. Adı da Spirit Of İstanbul. Yeni Rakı’nın pek yakında diğer yabancı ülkelerde de deneyeceği tek gecelik bir festival. Fikir iyi, uygulama güzel, rakıyı bira içer gibi tüketmek ilk başta tuhaf ama sonra alışıyorsun. Ve dediğim gibi ortam sıcak!
Peki başka kim var bu sıcak ortamda? Başta Birol Ünel tabii.
Her zamanki gibi: Serseri ve naif. Telefonu eski püskü bir Nokia. Numarasını soranlara, telefonun arkasına yapıştırdığı sticker’dan okuyor! Zenne’nin başrol oyuncusu Kerem Can da orada. Saçını sakalını uzatmış. İlk bakışta tanımak mümkün değil.
‘Atlılar’ diye bir Türk dizisine başlamış, yakında ekranlarda sureti. Ve mekanın dışarısı: İnanılmaz bir kuyruk var. Zaten Almanlar kuyruğa girmeyi seviyor. Hayatları varsa yoksa kuyruk.
* EFSANE KULÜPTEN SEZEN VE TARKAN DA GEÇTİ
Hatta kuyrukta beklemek işin şanından. Bakınız, efsanevi gece kulübü Berghain.
Berlinli bir tanıdık diyor ki, “Kapısı fenadır. Kafalarına göre adam seçerler, içeri alınmayabilirsiniz”.
Bir başkası ısrarlı: “Mutlaka gidin ama sabaha karşı gidin daha iyi, asıl eğlence o zaman!”
Evet, Berghain’ın böyle bir ünü var. Öğleden sonra üçe-dörde kadar DJ’lerin çalmaya devam ettiği biliniyor. Hatta bazı müdavimlerin eve gitmediği, bir köşede uyuyarak bir sonraki geceye kaldığı yerden devam ettiği de…
Ve Berghain’ın bizden de ünlü müdavimleri olmuş zamanında: Tarkan ve Sezen Aksu…
* CANLI CANLI PORNO
Olayın adı HustlaBall. Hem gay porno sektörünün Oscar’ı hem de ödül töreni akabinde yapılan a-acayip bir parti.
HustleBall ödüllerinde basbayağı ‘en iyi çıkış yapan’ kategorisi olduğunu da anımsatıp Kit Kat adlı kulüpte gerçekleşen meşhur partisindeki manzarayı tasvirleyeyim: Mekan bölüm bölüm. Barı, lounge’u, havuzu, avlusu yok yok. Değişmeyen tek şey şu: Ödül alan almayan tüm porno oyuncuları herkesin gözü önünde seks yapıyor!
* OSMAN’IN KIZLARI HEM VAR HEM YOK!
Osman diye biri yok. Dolayısıyla Osman’ın kızları da.
Onlar iki arkadaş, Lale Yanık ve Arzu Bulut.
İlginç olsun, hemen Türk mutfağı çağrışımı yapsın diye mekanlarına bu ismi koymuşlar: Osmans Töchter, yani Osman’ın Kızları.
Mekanlarına da yemeklerine de bayıldım. Bildik Türk yemeklerini/mezelerini bambaşka usullerde, bolca yenileyip numara çekerek önünüze getiriyorlar. Sonuçlar şahane.
Yolunuz düşerse gidip tadın derim, Pappelallee 15’te…

 

Yazarın Tüm Yazıları