Bir süre yokum

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Şimdi duyar gibi oluyorum Babiali'den yükselen bazı sesleri.

Aman süreyi uzat ve hatta hiç gelme diyorlar, biliyorum.

İşin aslına bakarsanız ben de aynı şeyi istiyorum.

Yani gelmemeyi... Bilmem anlatabiliyor muyum.

Ama ne yapacaksınız, ekmek parası işte!

***

Bir süre olmayacağım.

Biliyorum, şimdi bazılarınız intihara tam teşebbüs edecek.

Önümüzdeki 15 gün içinde Türkiye'de Prozac kullanımı acayip artacak.

Okuyucular sigarayı bırakırken çekilen türde bir acıyı bütün damarlarında hissedecekler benim yokluğumda.

Sinirler gerilecek.

Ve belki de birkaç istenmeyen vukuat olacak benim yokluğum nedeniyle.

***

Ama olsun. Bütün bunlara razıyım, çünkü dün dediğim gibi yazıdan biraz uzak kalmam gerektiğini hissediyorum.

Yazmayı düşünmeden gün geçirmeyi özlemiş olduğumu fark ettim bir süredir.

Dünyaya yazı konusu, malzemesi olarak bakmak çok keyifli bir şey olsa da sonunda insan sadece bu beyin cimnastiği nedeniyle yoruluyor.

Dolayısıyla şarj etmek için zaman ayırmaya karar verdim kendime.

***

15 gün sonra bıraktığımız yerden aynen devam edeceğiz.

Sadece bir fark olacak yeniden başladığımda yazmaya.

Bir süredir basında çıkan polemikler hakkında düşünmekteyim.

Biliyorsunuz zaman zaman ben de birilerinin ağzının payını vermek için böyle şeylerin içine zorunlu olarak girdim.

Zorunlu dediğime de bakmayın, polemiği severim ve kavgadan da hoşlanırım.

Ama sonuçta bu köşe, çoğunluğunu görmediğim halde çok da iyi tanıdığım okuyucuların sahiplendiği bir yer.

Ve onlar da benim polemiklere girmemi istemiyorlar. Bunu zaman kaybı olarak görüyorlar. Haklılar.

Biliyorsunuz ben genellikle çoğunluğun dediklerine pek kulak asmam.

Hatta onların aksine gitmek hoşuma da gider.

Ancak bu kez söz konusu olan çoğunluk başka.

Onlar benim kendimi özleştirdiğim, bu toplumun her kesiminden gelen, kaliteli insanlar.

Onların hayata karşı önyargıları yok.

Kimlik problemleri de yok.

Sadece düzgün bir ülkede, rutin ve normal bir yaşam mücadelesinin militanı onlar.

İşte bu nedenle bu kez oları dinleyeceğim.

Bundan sonra artık kesinlikle kimseyle polemiğe girmeyeceğim.

Kim nerede ne söylerse söylesin dikkate almayacağım.

Lafı söyleyene o lafı iki cümlede bir güzel yedireceğimi bilsem de ağzımı bile açmayacağım.

Bu tür insanları yok farz edeceğim.

***

Onları yok farz etmek benim için çok da kolay olacak.

Çünkü ben zaten yıllardır onların önemli olmadığını gayet iyi biliyorum.

Ayn Rand'in ‘‘The Fountainhead’’ adlı romanından çok etkilenmiştim.

Hatta yaşam felsefemi bile bu kitaba borçlu olduğumu söyleyebilirim.

Kitabın bir yerinde romanın kahramanına türlü yönden saldırılar gelir.

Bu saldırılardan en ağırlarını yapan kişiyle kahramanımız bir gün karşılaşırlar.

Haksız eleştirileri yapan, ona her gün küfürler eden bu adam kahramanımıza, ‘‘Benim hakkımda ne düşünüyorsun?’’ diye sorar.

Dünyanın her yerindeki sadırgan küfürbazlar gibi o da utanmazın, karaktersizin tekidir anlayacağınız.

O da cevap olarak ‘‘Senin hakkında düşünmüyorum ki’’ cevabını verip, kestirip atar.

Yeni dönem benim için çok daha keyifli olacak.

Çünkü ben de yok farz edilmeyi çoktan hak etmiş olanları artık aklıma getirmeyeceğim

Aklımda bir gün güzel, keyifli bir yazı konusu varken başkalarına zekâ dersi vererek bu köşeyi ziyan etmeyeceğim.

Siz de yeni dönemdeki yazılardan çok daha fazla keyif alacaksınız tahmin ediyorum.

Çünkü ben başkalarının ne dediğine hiç dikkat etmediğim zamanlarda çok daha keyifli olabiliyorum.

***

Kararımın bir başka nedeni de şu.

Benim hakkımda neler söylenmiş geçmişte şöyle bir düşündüm.

Eleştiri getirenler müthiş yaratıcılarmış vallahi, kendilerini tebrik ediyorum. Yazmış olduğum toplam bin 700 küsur gazete ve dergi yazısı içinde toplam 25 adet yazı var.

Bunların içinde ‘‘Penis’’ kelimesi çok geçiyor.

Bu konuda en son bir yıl önce yazı yazmışım.

İşte bazı kafalar, sadece bunu tutturup, eleştiriler yapmaya çalışiyorlar.

Anlayacağınız durumları oldukça acıklı.

***

Son kez onlara bir şeyi yeniden anlatayım.

Mizah yazarı açısından cinsellik her zaman gülünecek ve alay edilecek bir şeydir.

Özellikle erkek cinselliği güzel bir hedeftir mizahçıya.

Bugün dünyanın en önemli gazetelerinde, birer adet mizah yazarı bulunur. Bunların hepsi toplumun ayıp olarak nitelendirdiği konulara el atıp, haylazlıklar yaparlar.

Cinsellik, iş ilişkileri ve aile ilişkileri mizahçıların temel malzemesidir.

Tekrar anlattım ama bazı kafaların bunu algılamasının imkânsız olduğunu da biliyorum.

Bu konuda son yazım olduğu için bir ihtimal anlayabilirler diye onlara son bir şans tanıyayım dedim.

***

Neyse, lafı uzattım. Kendinize iyi bakın. Sıkı durun.

Etrafta ne olursa olsun, içimiz sağlam olunca bizi yıkamayacaklar, bunu unutmayın.

Görüşmek üzere...

Bu hafta Tempo Dergisi'nde ‘Komplo Teorisi’ başlıklı bir yazı yazdım. Yazıyı üzerine alınmaması gerekenler alınmışlar, alınması gerekenler de alınmıyorlar. Mehmet Barlas ve Zaman Gazetesi'nde Taha Kıvanç imzasıyla yazan Fehmi Koru, kendi kavgaları amacıyla bu yazıyı kullanmışlar. Özellikle Mehmet Barlas'ın Emin Çölaşan ile kavgasına bunu alet etmesi, yazıyı tamamen amacı dışına çıkarmış durumda. Ben kimsenin kavgasına alet olmak için bu yazıyı yazmadığım gibi, onların kavgasında da taraf olmak gibi bir niyetim yok. Ayrıca bu yazıyı köşesinde kullanan insanların yüzde 50'sinden de fazla hoşlanmam.

Yazarın Tüm Yazıları