Bir son dalış olsun denize!

HİÇ düşünmüyordum yine dönmeyi. İzmir’in kıyılarına çağdaş güzellikler tasarlanıyor da ben karşı çıkmaktaymışım gibi bir izlenim doğsun, hiç istemem doğrusu.

Haberin Devamı

Yolu açık olsun da ola ki, gün gelir görürüz de seviniriz diyorum.
Rastlantıya bakın ki, “İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte Uygulanacak Tasarım Stratejisi Planı” üzerine yazdığım yazının yayınlandığı gün Hürriyet Ege’de Banu Şen’in Prof. Dr. İlhan Tekeli ile yaptığı kapsamlı bir görüşme karşıma çıkıverince, o 50’li yıllara varmadan denizinde yüzmüş, olta sallayıp balık tutmuş, dahası anasının elinden tutup Güzelyalı’daki “kadınlar deniz banyosu”nda “cıbıl cıbıl” yaptırdığı bir İzmir çocuğu olarak şu “denizle ilişki”nin içine düştüm yine.
Ve yine sözü geçse de sözünü etmemekte olduğundan Sayın Tekeli, “sanat”ın...

“Siyasetçiler değil, İzmirliler proje yapıyor.”
Prof. Dr. İlhan Tekeli sürekli öne çıkarır siyasetçilerin -yani Ankara’daki iktidarın- İzmir’in kentsel yapılanmasıyla yakından ilgisini, İzmirlilere “proje” yapmalarını eleştirir.
Ankara’daki iktidarın iki Bakanı’nı İzmir’den seçmesindeki “özel anlamı” açıktan dile getirmeksizin kendisi de “siyaset” yapmış olmuyor mu!
Konunun “siyaset” yönünü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na bırakması, ilerde Ankara’daki iktidar ile kurulması kaçınılmaz olan ilişkiler açısından daha doğru olmaz mı?
Kaldı ki... Projeyi yapanlar da “İzmirliler” değil.
“Halkla birlikte geliştirme kavramı. Ben oradan itibaren bu çalışmanın içindeyim” diyor Sayın Tekeli.
22 Nisan 2012 günlü Hürriyet Ege’de “katılımcılık eksik” vurgulu demeçleriyle İzmir Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Ekonomi Kalkınma Kurulu temsilcilerinin Sayın Tekeli’yle aynı görüşte olmadıkları anlaşılıyor.

Kuşku yok, karşı duran da yok “İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirme” yolunda ortaya çıkmış olan körfezinin her kıyısı sanki yeniden yaratılmış gibi canlandırılmış bir İzmir tasarımına.
Düşünce, “Kültür ve Sanat Çalıştayı’nda ortaya çıktı” diyor Prof. Dr. İlhan Tekeli. Önce düzeltelim: 24 Ekim 2009 günü başlayan toplu çalışmaların adı “İzmir Kültür Çalıştayı” idi. Çalıştay sonunda alınan kararlarda “sanat” olgusunun öne çıkıp vurgulanmış olması, bir ad değişikliğine yol açmışsa, ne güzel!
Değil ki...
Hep karşı çıkıyorum gibi ya, benim karşı çıkışım “Tasarım Stratejisi Planı”nın nereden, neden çıktığı değil, hiç sözü edilmezken İzmir Çalıştayı’ndan nasıl olup da çıktığı!
“İzmir’in kültürel seferberlik projesinin ilk adımı” denmiş o Kültür Çalıştayı’na. Ve kaygılar, öngörüler neymiş?
“Kültür sanat alanındaki sorunlara çözümler bulunarak İzmir’in Akdeniz kültür havzasının önemli bir merkezi haline getirilmesi.”
“Varolan tarihi, kültürel ve sanatsal mekanların içeriğinin doğru işlevlendirilmesi... Müzelerin geliştirilmesi... Arkeolojik alanların değerlendirilmesi.”
“İzmir’in yerel kültür-sanat üretiminin küresel iddialar taşıyacak bir ilişki biçimine ve zihinsel konuma taşınması.”
“Kültür-sanat faaliyetleriyle bütünleştirilerek zenginleştirilecek etkinliklerin İzmirli’nin yaşam alanı olan sokağa götürülmesi.”
Ve, “İzmir’in denizle ilişkili yerleşme biçiminin kent yaşamına getirdiği kaliteler konusunda farkındalığın arttırılmasına yönelik kültür-sanat etkinliklerinin düzenlenmesi.”
Stratejisi ile karadan vurup denize çıkmış olsa da doğruysa - güzelse - yararlı ise o çıkış, bize de söz düşmez bundan böyle.
Son bir söz: “deniz” deyip durduk ya, Sayın Deniz Sipahi’nin İZSİAD gezisi sonrası Barselona üzerine Hürriyet Ege’de yazdıkları okunmuş ola! Hem “deniz”, hem “sipahi” olmuş bir Barselona varmış da.

Yazarın Tüm Yazıları