Bir şarap cahilinin itirafları

Güncelleme Tarihi:

Bir şarap cahilinin itirafları
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2004 00:00

ÜZÜM bağıyla ilk defa dedemin Akhisar’daki bağında tanıştım. Akhisar o zamanlar şimdiki kadar büyük değildi.Dedemle anneannemin, kasabanın içinde, Atatürk Mahallesi’nde, bir çıkmaz sokağın dibinde evleri vardı.Tütün zamanı ise kasabanın dışındaki dama gidilirdi.Dam tek katlı bir evdi.Tam önünden ona dik bir yol başlardı.Yol, ‘Bağın alt başı’ denilen yerden sola döner ve ilerde şose dediğimiz Manisa-Akhisar yoluna çıkardı.* * *Damın önündeki yolun son tarafı üzüm bağıydı.Sağ tarafında ise 10-15 ağaçlık bir zeytinlik vardı.Üzüm bağlarıyla ilk defa işte dedemin o bağında tanıştım.Çocukluğumun, Tanrı’nın Ege’ye düşen iki gölgesi olan zeytinyağı ve şarabın beşiğinde geçti.Bulgaristan göçmeni dedemin evinde ise ne zeytinyağı ne de şarap vardı.Ama dizlerimizin üzerine oturup tütün dizmeye başladığımız zaman, gözüm hemen o üzüm bağına ve zeytin ağaçlarına takılırdı.Bağdaki üzüm benim için görsel bir hazdı. Diyebilirim ki, onu seyretmek, üzümü yemekten daha büyük bir zevkti.Zeytin ağacını ise üzerine tırmanması kolay diye çok severdim.Sonra dedemle anneannem öldü. O bağlar söküldü. Zeytin ağaçları kesildi.Büyüyen kasaba, hem bağları, hem bağın alt başını, hem zeytin ağaçlarını götürdü.Sanki Tanrı’nın oradaki mührü söküldü.Ama benim içimdeki bağlar, o zeytin ağaçları aynen kaldı. İlahi bir el, o kutsal mührü getirip benim ruhuma bastı.Şarap ve zeytinyağı bir ırmak oldu, içimde vahalar yarattı. Ruhumda kavisler çizerek, mümbit bir delta halinde, ‘Benim hayatım’ dediğim kendi iç denizime döküldü.Şimdi büyüdüm.Her yerde şarabı ’İyi bilen’ bir insan olarak tanındım.İnsanın adı çıkmaya görsün. Yemek masalarında şarabı seçme işi hep bana bırakıldı. Ben de hiç tevazu göstermeden şarabı seçtim.* * *Geçen gün Amerika’da yeni çıkan bir kitap elime geçti. Lawrence Osborne adlı bir İngiliz yazmış.Kitabın adı ‘The Accidental Connoisseur’.Siz bunu ‘Tesadüfen Tadımcı’ diye çevirebilirsiniz.Kitap, şu cümleyle başlıyor:’Ben 1970’lerde, İngiltere’de şarabın henüz moda olmadığı yıllarda büyüdüm.’Şimdi şarabı iyi bilen bir insan olarak kitap yazmış.Demek ki artık hepimiz için itiraflarda bulunma zamanı geldi.* * *Geçenlerde Doğan Yayın Holding personeli için çıkarılan ‘dmagazin’ için benimle mülakat yapıldı.Mülakatı yapan Pakize Suda’ydı.Benimle şarap üzerine konuştu. Demek ki çalıştığım grup da benim şarap konusundaki şöhretimi kabul etmiş.Orada Pakize’ye şunu söyledim:’Ben bir şarap uzmanı değilim. Şarap içicisiyim.’Ama şarap üzerine çok kitap okudum. Dünyanın önde gelen şarap dergisi Wine Spectator’un her sayısını sonuna kadar okurum.Gittiğim her ülkede şarabı keşfetmeye çalışırım. Ama şarap uzmanı değilim. Pakize gittikten sonra kendi kendime düşündüm. Benim bu şarap ve zeytinyağı merakım nereden geliyor?Acaba ırsi mi? Kalıtım yoluyla geçmiş genetik bir duygu mu?Anne tarafım, ağzına içki koymaz desem yalan olmaz.Babam çok iyi bir rakı içicisiydi. Şarapla pek ilgisi yoktu.Öyleyse bu kan bağı nereden geliyor?Bazen düşünürüm. Acaba ırsiyet denen şey, sadece anneden, babadan kalan miras mıdır?Yoksa çok eskilerde, ne bileyim emekleme günlerinde, kısa pantolonlu yıllarda koklanılan üzümler, tırmanılan zeytin ağaçları, deja-vu’ler de uzak bir akrabadan kalmış sürpriz miraslar gibi bizim hanemize mi geçer?O kitapta okudum.Dünyada 75 bin değişik şarap varmış.Acaba bugüne kadar bunların kaçı elimin altından, gözümün önünden geçmiştir?Kaçını tatmışımdır. Bilmiyorum. Ben ümmi bir şarap severim. Her cahil gibi kendi damağımı dünyanın en uzman şarap tadıcısı sanırım.* * *Her cahil gibi kendime güvenim tamdır. O nedenle şarapta iyi bir put kırıcısı sayılırım.Balıkla kırmızı şarap içerim. Yazın kırmızı şarabı soğuturum. Bazen 20 dolarlık bir şarabı Petrus’e tercih ederim.Akhisar’da bağın alt başında beyaz üzüm okşayarak başlayan şarap tutkusunun beni getirip terk ettiği yer, işte bu dünyanın en keyifli cehaletidir. Üstelik halimden de çok memnunumdur...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!