Bir Ömer Lütfi Mete geçti bu dünyadan

ÇOKTANDIR hastaydı... Ağır hasta...


Yaşaması bile mucize deniyordu...


Ziyaretine gidecektim...

“Hafızası yerinde değil, bazen tanıyor, bazen tanımıyor” dediler, vazgeçtim.

Koca Ömer Lütfi’yi o halde görmek istemedim galiba...

Ömer Lütfi Mete çok önemlidir benim hayatımda...

Televizyonculuk denilen gayya kuyusuna ilk onun yanında düştüm.

Ömer Lütfi Mete’nin öncülüğünde İsmail Güneş, Eyüp Can, Abdurrahman Çapar, Kutlu Esendemir, Ali Kıdık gibi isimlerle bir haber programı yapıyorduk...

Gençtik. Acemiydik. Yeni başlıyorduk.

Fakat Ömer Lütfi Mete, hepimizle eşit ilişki kuruyordu. Ortama girdiğinde başat unsur olan ama bu konumunu asla kullanmaya kalkmayan türden biriydi o.

MHP’ye yakın deniyordu ama hiç MHP’liye benzemiyordu.“İslamcı” desen, tam olarak o da değildi...

“Tarikatçı” sözünün olumsuz çağrışımları da uymuyordu ona...

Ama şurası kesindi:

Şefkat abidesiydi... Acayip cömertti... Hoş sohbetti...

Anlayışlıydı... Yargılamazdı... Yadırgamazdı...

Hakkı yenmiş bir yazardı...

İyi bir yazardı ama fark etmek kimsenin işine gelmediğinden fark edilemedi.

“Deliyürek” ve “Kurtlar Vadisi” gibi popüler dizilerde senaristlik yaptı...

O dizilerin ruhuna sinmiş bir derinlik varsa, bunda Ömer Lütfi Mete’nin katkısı büyüktür...

Bir ara aynı işte çalıştık yine: Sabah Gazetesi’nde bir ara beraber yazdık...

Hiç unutmam: Sabah yazarlarına Reina’da bir yemek verilmişti... Orada birbirimize bakıp acemiliğimize gülmüştük...

Hiç ilişkimiz kopmadı Ömer Lütfi Mete ile... Hep dost olduk... Hep arkadaş...

Eğer bir anlamı varsa...

Ben yürekten şahidim:

İyi bilirdik... İyi bilirdik... İyi bilirdik...

Haberin Devamı


Allah rahmet etsin...


Yeni başlayanlar için kıyaslama sanatı


BİR:
Kıyaslama yaparken iki benzerden yola çıkılır...


İKİ:
Hz. Muhammed ile Atatürk kıyaslanamaz... Atatürk’ü savunacağım diye Hz. Muhammed’den örnek verilmez...


ÜÇ:
Çanakkale Savaşı ile Dersim isyanı da kıyaslanamaz... Çünkü biri düvel-i muazzama karşısında yapılan bir savunmadır, diğeri vatan toprakları içinde meydana gelen bir kalkışma...


DÖRT
: Gelmiş bir darbe ile gelmesi muhtemel bir darbe de kıyaslanamaz... Çünkü biri demir yumruğu vurmuştur, diğerinin gelemeyeceği ortadadır ve acemiliği acayip sırıtmaktadır.


Darbe olursa ne yaparmışım?


BİR
internet sitesinden aradılar...

“Herkese soruyoruz... Size de soralım dedik... Darbe olursa bir gazeteci olarak ne yaparsınız?”.

Ne cevap vereceğimi bilemedim...

“Tankın üstüne çıkarım” demek, biraz sınanmamış bir kahramanlık havası atmak gibi olacak idi...

“Evde oturup götürülmeyi beklerim” demek, fazla pasifist bir tutum olarak yorumlanabilirdi.

“Sonra arayın” dedim...

Aramadılar...

Eğer arasaydılar, bir yanıt hazırlamıştım...

Şöyle diyecektim:

Haberin Devamı

“Bu soru şu anda gündem dışı bir sorudur... Uzak ihtimale işaret eder... Doğru soru şudur: Sivil hükümet eleştirilere karşı tahammülsüz bir yol izlemeye kalkarsa, bir gazeteci olarak tavrınız ne olurdu?”

 

Haftanın en’leri


EN BEDELLİSİ -
Yaptığı açıklamayla “bedelli askerlik” bekleyen gençlerin duygularına tercüman olan ünlü liberal yönetmen SİNAN ÇETİN...

EN BECERİKSİZİ - Muhalefette olmasına rağmen yaptıkları hatalarla kendilerine en yakın kesimi bile gücendirme başarısı gösteren CHP...

EN İSYANKARI - Darbecilerin kullanacağı isimler arasında sayılmasına sert ve net bir şekilde tavır koyan MÜJDE AR...

EN YAFTACISI - Yargı mensuplarının telefonlarının dinlenmesine karşı yürüyüş yapan İstanbul Barosu mensuplarına “darbeci” diye pankart asan   GENÇ SİVİLLER.


EN MEDYATİKİ
- Ayşe Arman’a verdiği röportajın ardından Hülya Avşar’ın programına çıkarak ününe ün katan yeni türbanlı ünlü ESRA ELÖNÜ... 

Yazarın Tüm Yazıları