Bir Meclis manzarası

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Ecevit hükümetinin programı önceki gün Meclis'te görüşülüyor. Genel Kurul salonundaki manzara yüz kızartıcı. İçeride çeşitli partilerden toplam 50-60 milletvekili ya var, ya yok.

Sıralar boş.

Zahmet edip katılanlar da kendi aralarında muhabbet vaziyetinde! Bazıları bir köşeye çekilmiş, cep telefonuyla konuşuyor.

Kulis boş. Çay kahve muhabbeti fevkalade sönük.

İçeride âdet yerini bulsun diye her partinin sözcüsü çıkıp hükümet programı hakkında ‘‘partisinin görüşlerini’’ açıklıyor.

Genel başkanlar ortalıkta yok. Örneğin Mesut Bey sadece Ecevit konuşurken içeri giriyor. Baykal, Kutan ve Çiller sadece kendi parti sözcülerini göstermelik olarak dinliyorlar.

Evet, içeride 50-60 milletvekili var. Acaba geri kalan yaklaşık 480 kelle nerede?

Diyeceksiniz ki ‘‘Yav kardeşim, bu hükümetin programı görüşülse kaç yazar, görüşülmese kaç yazar’’...

Doğrudur. Zaten hükümet programının kendisi de göstermelik. Son yıllarda bütün hükümet programları göstermelik.

Şu olup biteni önceki gün izlerken başım dönüyor, midem bulanıyor.

***

Eski Meclis'leri düşünüyorum. Oralarda hükümet programının görüşülmesi önemli olay olurdu. Kürsüye partilerin genel başkanları, ya da en ağır topları çıkıp programı eleştirir veya savunurdu.

Tartışmalar, hatta kavgalar çıkardı...

Çünkü milletin vekillerinde bir ruh, heyecan vardı.

Şimdi ise Meclis çoktaaan tatilde. Resmen olmasa bile uygulamada öyle. Bunları bundan sonra belki zor bela, rica minnet birkaç gün daha toplarsınız. Çok önem verilen birkaç yasayı belki çıkarırlar.

Sonra, seçime kadar bunların işi bitmiştir. Ne yaparsanız yapın, artık bu vatandaşları bir araya getiremezsiniz.

***

Hepsi kendi derdine düşecek. Genel başkan yalakalığı iğrenç boyutlara varacak. Milletvekili olmak avantalı ve kıyak iş. Türkiye'de en kıyak meslek! Bir seçildin mi, artık sana karada ölüm yok.

Şimdi bu yağcılar ordusunun hücumu karşısında, genel başkanların, onların karılarının ve kocalarının işi de çok zor!

Yağcılar ordusu ‘‘Allah Allah’’ sesleriyle ve tam kadro hücuma kalkmış durumda. Sadece şimdikiler olsa neyse, bir de dışarıdan talip olan çok sayıda kelle var. Hepsinin gözünde gönlünde yatan, işgal edilmesi gereken mevzi aynı:

Kendileri için bir milletvekilliği!

Haydi aslanlar, hepinize kolay gelsin. Hayırlı başarılar!

PAŞALAR

Türkiye'nin en saygın, bozulmamış ve yozlaşmamış kurumu Türk Silahlı Kuvvetleri. Ancak son yıllarda bu kurumda en üst düzeyde görev almış bazı komutanların, kendi kişisel hataları yüzünden yıprandığına ve harcandığına tanık oluyoruz.

Üzülüyoruz.

İşte Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Doğan Güreş. Emekli oldu, gidip Tansu'nun partisinden milletvekili seçildi. Saygın, hepimizin sevdiği ve saydığı bir komutandı. Ama siyasete bulaşınca saygınlığını yitirdi. Dahası, ne yapacağını şaşırdı.

Düşünün ki, Genelkurmay eski Başkanı, Tansu'nun partiye aldığı şeriatçılarla kol kola! Bir ara dayanamayıp partisinden istifa etmişti, sonra geri döndü. Kamuoyunda ismi ‘‘Tak-Şak Paşa’’ya çıktı.

***

MİT eski Müsteşarı ve Jandarma eski Komutanı Orgeneral Teoman Koman emekli oldu, işadamı Cavit Çağlar'ın yanına girdi. İnterbank'ta Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapmaya başladı.

İnterbank geçtiğimiz günlerde battı.

Teoman Koman Paşa'ya, bu son görevi nedeniyle, bankanın diğer yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileriyle birlikte ‘‘Türkiye'de bankacılık yapma yasağı’’ getirildi. Yarın öbür gün belki mahkeme önüne çıkıp yargılanacak.

Doğan Güreş ve Teoman Koman, o üniformayı taşıdıkları sürece sayılan ve sevilen, tertemiz, pırıl pırıl isimlerdi.

Biri siyasete, diğeri bankacılığa girip yıprandı.

Doğan Paşa, Teoman Paşa, aç mıydınız, açıkta mıydınız? Ne gerek vardı bunlara? Askerlikte saygın komutandınız. İsimlerinize leke düşürmeye hakkınız var mıydı?

***

Burada bir başka örnek daha vereyim. Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi de emekli olunca aynı yolun yolcusu olmaya niyetlendi. Bir süre sonra, şaibeli işadamlarından Turgay Ciner'in yanına girdi.

Fakat hemen gördü ki, Ciner kendisini kişisel çıkarları için kullanmaya başlamıştır... Ve birkaç gün içinde ayrıldı.

Sevgili arkadaşım Gülçin Telci, 27 Eylül 1998 tarihli yazısına ‘‘Çörekçi Paşa'ya Bravo’’ diye başlık atıp bu davranışı kutladı.

***

Türk komutanı başka orduların komutanlarına benzemez. Bizde Silahlı Kuvvetler'in yeri ayrıdır, diğer ordulara benzemez.

Bizde komutan, toplumun gözünde en büyük insandır.

Dolayısıyla, hiçbir komutanın, kendisini Doğan Paşa'nın, Teoman Paşa'nın durumuna düşürmeye hakkı yoktur...

Çünkü böyle yanlışlar onları değil, sonuçta Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, bütün komuta kademesini yıpratır.

Türkiye'yi yıpratır.

Doğan Paşa ile Teoman Paşa'nın durumu, herkese örnek olsun.



Yazarın Tüm Yazıları