Bir intiharı izlemek

Bir iki kez köprüden arabayla geçerken görmüştüm ama hayatımda ilk kez intihar izleyen bir kalabalığın içinde yer aldım.

Önceki gün Sabancı Center'ın karşısında, şu meşhur Dubai Towers'ların kurulacağı alanın 100 metre ilerisinde bir "intihar şova" tanık oldum.

İnşaat halindeki bir iş merkezinin 11'inci katına çıkan genç bir adam, 35 dakika boyunca atladı atlayacak bir durumda yüzlerce insanın yüreğini ağzına getirdi.

Öyle alışılagelmiş şekilde "Atla, atla" diye tempo tutanlar yoktu.

Ama herkes elinde bir digital fotoğraf makinesi, çoğunlukla da cep telefonuyla atlama anını kaydetmek için hazır bekliyordu.

Son yıllarda en ufak olayda bile kendini gösteren bu "amatör habercilik" aşkı acayip kabarmış durumda...

Beklenilen görüntü çıkmadı, eşi getirilen adam intihardan vazgeçti.

Bu durumda insanlar ilk olarak "35 dakikayı boşa harcadık" hissine kapılıyor.

Memnuniyetsiz ayrılıyor "gösteri alanından".

Parasını vermiş de çok kötü bir filmden çıkmış gibi, kandırılmış gibi.

"Madem atlamayacaktın niye oraya çıktın" tepkileri giderek adama kızgınlığa dönüştü; "Şov yapıyor i..."

İTFAİYENİN BRANDASI


Bu intihar sahneleri bana hep Şener Şen'in Kırmızılı Kadın filminden uyarlanan Aşık Oldum filmini hatırlatır.

Filmde çapkınlık yapan Şen’inki paçayı kurtarmak içindir, şovdur.

Ama her intihar şov mudur? İntihar girişimcisinin, ölüme karar verip de son anda vazgeçme hakkı yok mudur?

İntiharı izleyen kalabalığa göre hayır!

Madem oraya çıktın, atlayıp öleceksin. Ölmesen de atlayacaksın!

Benim tanık olduğum "intihar şovda" itfaiyenin brandası da dikkatimi çekti.

İtfaiyeciler adamın muhtemel düşeceği yere içi hava dolu yatak koydular.

1.70 yüksekliğinde, taş çatlasa 5x5 metre ebatlarındadır...

Koca binanın yanında, çocukların oyun havuzu gibiydi.

Muhtemelen adam 11'inci kattan o brandayı pul gibi görüyordu.

Yani insan 11. kattan atlayıp, o hava yatağının üzerine düşmeyi istese başaramaz, o kadar küçük...

İtfaiye bu tür olaylarda hep aynı boy hava yatağı mı kullanıyor merak ettim.

Her gün yeni bir gökdelenin yükseldiği İstanbul'da itfaiyenin daha büyük boy hava yatağı yok mu?

Kaptanlık cemaati övmek değil, takıma sahip çıkmaktır!

Bu futbolcu tayfasının para konusunda ciddi şekilde arsız olduğunu düşünmeye başladım.

Biliyorum söyleyeceklerimin profesyonellikle uzaktan yakından ilgisi yok.

Ama bir de vefa diye bir duygu var değil mi?..

Galatasaraylı futbolcular paralarını alamadıkları için geçen gün antrenmana çıkmak istememişler.

Daha sonra çıkıp, kros yaparken de "Para, para, para... Varlığı bir dert, yokluğu yara" şarkısını hep bir ağızdan söylemişler.

Hiçbir sektörde zamanında maaşını alamayan çalışanlar, futbolcular kadar çirkinleşmiyor.

Kaldı ki bu futbolcular, tüm diğer sektör çalışanlarından çok daha zengin...

Yani iki-üç ay maaş alamadıklarında hayatlarını, aynı standartta sürdürecek birikime sahipler.

Ben kendi sektörümden biliyorum.

Medyada yakın geçmişte aylarca maaşını alamayıp çalışan binlerce insan oldu.

Ama kimse futbolcular kadar çirkinleşmedi...

Hadi Galatasaray'ın yabancı futbolcularını geçtim.

Ya Hakan Şükür, Ergün Penbe, Hasan Şaş'a ne demeli?

Arkadaşlarını sadece antrenmana çıkmaya ikna etmişler.

Ama hepimiz biliyoruz ki aynı Hakan Şükür, geçmişte milli takımda jeep pazarlığı yapacak kadar para konusunda 'hassas'...

Geçenlerde Özdemir İnce, Hürriyet'te yazdı...

"Hakan Şükür, Fethullahçı olabilir, maçtan önce dua edebilir, cumaya gidebilir ama bir kulübün maddi ve manevi varlığı içinde yer aldığı için herhangi bir tarikatı ve liderini övemez. Fethullah cemaatine mensup GS kaptanının bunu kamuya açıklaması sporcu etiğiyle çelişir" dedi.

Sonuna kadar katılıyorum!

Hakan Şükür'den gazetelere çıkıp sıkıntılı dönemde Galatasaray'ı yalnız bırakmayacaklarını, para para diye bağırmayacaklarını söylemesini beklerdik.

Çünkü Galatasaray kaptanlığı cemaati övmeyi değil, zor günde takıma sahip çıkmayı gerektirir.

Gala terk edilir mi?

Bugünkü manşetimizde de var. Keloğlan Kara Prens’e Karşı filminin galasını, filmi beğenmeyen bazı izleyiciler terk etmiş.

Galaya katılmadığım için film hakkında bir şey söyleyemem ama gidenler tek bir sahneye gülmediklerini söylüyorlar.

Olabilir ama davetli olduğunuz bir yeri terk etme saygısızlığını yapma hakkı vermez bu size.

Bir kokteyli bırakıp gitmek, kalabalık bir açılıştan erken ayrılmak anlaşılabilir...

Ama bir filmin, bir tiyatronun ilk gösterimini ortasında bırakıp gitmek emeği geçenlere ayıp değil mi? Bence Keloğlan kötü de olsa nezaketen sonuna kadar kalmak gerekiyordu...
Yazarın Tüm Yazıları