Bir insanlık anıtı kadavra yapılınca

KARS
Burası Kars’ın Üçler Tepesi. Buradan güneye baktığınızda, hemen altınızda Kars ovası ve onun üzerinde plansız bir şekilde yayılmış olan şehir uzanıyor.

Doğu cephesinde aynı yükseklikteki hemen karşı tepede ise bütün ihtişamıyla milattan sonra 12’nci yüzyılda Selçuklular zamanında yapılmış ünlü Kars Kalesi duruyor.
İşte aylardır Türk kamuoyunu meşgul eden yıkım faaliyetinin sürdüğü İnsanlık Anıtı, üstünde bulunduğumuz bu tepede yükseliyor.
Şu talihin cilvesine bakın ki, bu iki komşu tepenin ortak bir yazgısı var. Çünkü Kars Kalesi de bir kez yıkıma uğramış. Timur 1386’da Kars’tan geçerken kaleyi yıkmış. Kale iki asır sonra Üçüncü Murat tarafından yeniden inşa edilmiş.
KAFA, OMUZ VE ÜST GÖĞÜS GİTMİŞ
Otomobille tırmanarak çıktığımız Üçler Tepesi’nde kafası kopartılmış olan anıtın ana gövdesi ve onun yanında yükselen dev bir vinç karşıladı bizi.
Yıkım faaliyetinin sürdüğü sahanın hemen girişinde büyük bir tabelada proje hakkındaki bilgiler yazılı: “İdarenin Adı: Kars Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü, İşin Adı: İnsanlık Anıtı’nın Kaldırılması, İhale Tarihi 7.3.2011, İşin Bedeli 272.000.000 TL, Yüklenici Firma: Avşin İnşaat Oto. Nak. Ltd. Şirketi.”
Ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un tasarladığı anıtın ayaklarının dibinde beton bloklar duruyor. Bunlar gövdeden kopartılan parçalar. Her birinin üzerinde numaralar yazılı. Birbirine bakan iki insanı sembolize eden iki parçadan oluşan anıtta, batıdaki gövde A, doğudaki ise B diye numaralanmış.
Karşımdaki A-4 batı göğüs kısmı, A-3 batıdaki omuz bölümü. B-2 doğudaki omuz, B-3 ise doğu göğüs bölümünü gösteriyor. Her biri ortalama 20 ton ağırlığında. Kopartılan başları göremedim, herhalde götürülmüştü./images/100/0x0/55eadfddf018fbb8f89c3a2e
ÖNCE BETONDA DELİK AÇILIYOR
Heykel bu şekilde önceden işaretlenerek 19 parçaya bölünmüş. 25 Nisan tarihinden bu yana sürmekte olan yıkım faaliyetinde bugüne dek anıtın tam 7 bölümü kesilmiş. Geriye 12 bölüm daha kalmış. Projenin önümüzdeki ayın ortasında tamamlanması bekleniyor.
Anıtın iki parçası arasına bir çelik köprü kurulmuş. Dün öğle saatlerinde sahaya gittiğimizde, köprünün tepesindeki platformun üstünde yalnızca bir işçi vardı. Bu sırada vincin ucundaki sepete elindeki çaydanlık ve demlikle bir başka işçi bindi. Vinç, sepetteki adamı ağır ağır tepedeki platforma taşıdı. Arkadaşına çay götürüyordu.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla dün beton kesme işi yürütülmüyordu. Kesme işlemi sırasında vincin halatlarının betonun içinden geçeceği delikler açılıyordu. Vincin halatları, gövdeden elmas kesiciyle kopartılacak olan beton blokları aşağı indirirken bu şekilde kavrayacaktı. Bu delik açma işine “karot yapmak” deniyormuş. Zaten aşağıda park etmiş kırmızı bir minibüsün üstünde “Yaman Karot, beton delme kesme, kimyasal ankraj” yazılıydı.
BİR KÜLTÜR VARLIĞININ AHIR OLARAK PORTRESİ
Biraz sonra jeneratör çalıştı, ardından çay molası bitmiş olmalı yukarıdaki iki işçi betonun içini delme faaliyetine koyuldu.
Sabah Kars’ın iktidar partisine mensup Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş ile Hürriyet Treni’nde yaptığımız sohbette insanlık anıtının yıkılması konusu oldukça geniş bir yer tutmuştu. Yıkım projesini hayata geçiren Bozkuş’un en önemli dayanaklarından biri de insanlık anıtının 1845-55 yıllarında yapılmış olan Timur Paşa Tabyası’nın üzerine dikilmiş olmasıydı. Bozkuş, bu tabyanın “kültür varlığı olarak tescilli olduğuna” özellikle dikkatimizi çekti.
Ben de gerçekten merak saikiyle bu kültür varlığını görmek üzere tepenin arka tarafına doğru yöneldim. Tabya, Üçler Tepesi’nin kuzeye bakan arka cephesindeydi. Bunun için anıtın batısından aşağı doğru bayır aşağı kıvrılarak inen patikadan yürümeye başladım. Hemen solumdaki tepe bir sığır sürüsü tarafından iskan edilmiş durumdaydı. Uzanmış yatıyorlardı.
Patika sağa doğru kıvrıldı ve beni tam tabyanın önüne getirdi. Tabya, tepenin arka cephesinde ve anıtın temelinin altında yer alıyordu. 1853-56 Kırım Harbi’nde kuzeyden gelen Rus ordularına karşı mitralyöz yuvası olarak inşa edilmişti belli ki.
Yaklaştığımda bu tabyanın muhtemelen karşı tepede geviş getirmekte olan sürünün ahırı olarak kullanıldığını fark ettim. Kapısına kadar gittim. İçerisi bir tezek tarlası halindeydi. Kapının girişinde çobanların kullandığı bir piknik tüpü, su şişeleri ve naylon torbayla asılmış bir tencere göze çarpıyordu. Kokudan içeri girebilmek mümkün değildi.
Bu tablo karşısında ne diyebilirim ki? İşte paşam, buyurun size Timur Paşa Tabyası...
Yazarın Tüm Yazıları