Bir Hopper tablosu üzerine üç deneme (II)

Yatak odasının sağ tarafında duran münasebetsiz bir afişi çöpe attım ve yerine Amerikalı ressamın harikulade tuvalinin kopyasını astım. Artık, bir gece kuşu olarak, geceyi ‘‘Gece Kuşları''nın yalnızlık refakatçileriyle paylaşıyorum.Kuşkusuz benim paşa gönlüm de en ferah fezasını çekiyor ama ah aksi şeytan işin ucunda hep kese meselesi var, haremlikli selamlıklı mükellef bir kaşanede veya leb-i derya tripleks bir villada ikamet etmiyorum.Oturduğum apartman dairesinin toplam sathı eni konu atmış üç metre kare.Dolayısıyla, yatak odası da ona göre. Somyamdan başka bir gardrob, bir iskemle, bir de seyyar vestiyer sığıyor. Söz konusu gardrob karşımdaki yüzeyi hemen bütünüyle kapladığından ve soluma da pencere düştüğünden, boyutları biraz büyükçene bir resim asılabilecek tek yer olarak sağımdaki duvar kalıyor.İşte Edward Hopper'ın ‘‘Gece Kuşları'' tablosu orada duruyor.* * *Tabii, tablo dediğime bakmayın. Lafın gelişi öyle söylüyorum.Aslı Chicago'daki ‘‘Sanat Enstitüsü Müzesi''nde bin bir itinayla saklanan ve ebadı yüz kırk dörde yetmiş altı santimi bulan bu emsalsiz yağlıboyanın tek bir milimetresini satın almayı düşünmek dahi benim ne haddime !..Rüyamda görsem mutlaka sarılık olup uyanırdım...Yatak odamdaki ‘‘Gece Kuşları'', ölçeği elli sekize yüz yediye indirgenmiş ve her halde bilmem kaç bin adet basılmış lalettayin bir röprodüksiyon. Ama röprodüksiyon veya poster deyip geçmeyin, çünkü zahir hem Michigan Gölü kıyısındaki müzeye telif hakkı ödendiğinden, hem de çerçevelenmiş olarak piyasa sürüldüğünden, bunu bile alırken cüzdan bab'ında epey zorlandım.O ay normal bütçe dengesizliğimin ötesinde bir açık verdim.Fakat Hopper bu ve de üstelik ‘‘Gece Kuşları'', resmi gördüğüm an hiç tereddüte düşmedim. Kredi kartına kuvvet, imzayı derhal bastım.Otomobilin arka koltuğunu yatırdım, tabloyu gayet itinayla yerleştirdim, bagaj kapısı kapanmadığından orayı iple tutturdum ve resmi acilen eve taşıdım.O tarihe kadar yatak odasının sağ tarafında duran münasebetsiz bir afişi çöpe attım ve yerine Amerikalı ressamın harikulade tuvalinin kopyasını astım.Artık, bir gece kuşu olarak, geceyi ‘‘Gece Kuşları''nın yalnızlık refakatçileriyle paylaşıyorum.* * *Galiba biraz Hopper'dan söz etmem gerekiyor. Ansiklopedi lisanıyla konuşacak olursam, 22 Temmuz 1882 tarihinde New York eyaletinde doğan Edward Hopper resim ve grafik öğrenimi gördükten hemen sonra Paris'e gitmiş; ilk tablolarında kısmen Fransız izlenimciliğinden esinlenmiş; kırklı yaşlara kadar hayatını kazanmak için afiş çizmiş; ancak bu dönemden sonra gelen nispi bir şöhretle ressam sıfatını edinebilmiş; Yeni Dünya'ya özgü peyzaj ve enteriyörleri soğuk bir duraganlık ve yalnızlık temasında fırçaya dökerek modern Amerikan resminin en ünlüleri arasına girmiş ve bütün yaşamını geçirdiği New York'ta 1967 yılında ölmüştür.İşte bu kadar !Ama, bütün sanatçılar için olduğu gibi Hopper'i de ansiklopedik bir biyografiye indirgemek ne kadar korkunç... Elem verici...Yeni gerçekçi mi desem yeni izlenimci mi desem, kalıp ve kategori ötesine taşan bu dahi usta bir ‘‘Mavi Akşam''ın, bir ‘‘Yonkers''ın, bir ‘‘Brooklyn'de Oda''nın, bir ‘‘Şehirde Sabah''ın, bir ‘‘Şimendifer''in , bir ‘‘Benzin''in veya bir ‘‘Felsefi Gezinti''nin görselliği dışında tasavvur edilemez.Bana göre, Edward Hopper'in ‘‘Yaz Gecesi'' tablosu henüz çekilmemiş olan James Dean'li bir ‘‘Asi Gençlik'' filminin habercisidir.‘‘Büroda Gece'' tuvalindeki cinsel gerilim değme Witold Gombrowitz satırlarına taş çıkartacak erotika başyapıtıdır.‘‘Dört Şeritli Yol''a bakmak bilinmedik Amerikan mesafelere, ‘‘Kafeteryada Güneş''e bakmak ise bildik Amerikan efsanelere gitmektir.‘‘Sabah Güneşi''nde iç mekandan dış mekana, ‘‘Hanımlar İçin Sofra''da da dış mekandan iç mekana geçişi İgor Stravinsky'nin ihtilalci notalarını andıran bir modernizmle tuvale taşımış olan Hopper tema itibariyle kalabalıklar ortasındaki yalnızlığının ve dönüşümler ortasındaki duraganlığının ressamıdır.Edward Hopper modern zamanlar diyalektiğindeki anlık ‘‘momentum''u yakalayan büyücüdür.Ya ‘‘Gece Kuşları'' !..* * *Onun yatak odamın sağ duvarında, çerçeve limitleri hariç elli sekize yüz yedi santimetre boyutunda yer alan röprodüksiyonunu gelecek hafta anlatacağım.
Yazarın Tüm Yazıları