‘Bir gün düzelecek’ umudu da yitirilmeye başladı

REEL sektörden gelen kötü haberler devam ediyor. Özellikle Anadolu’daki işletmelerden gelen haberlerde umut ışığı kalmadığı, aksine umutların giderek daha fazla yitirildiği gözleniyor.

KOBİ’lerin yanısıra bankacılık kesiminden aldığımız duyumlar da, reel sektörde işlerin iyi gitmediği yönünde. Referans Gazetesi’nde yaptığımız bankacılık dizisi için konuştuğumuz İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bu yıl ki ekstra karların büyük bölümünün verdikleri kredilerin geri dönmemesi üzerine ayıracakları karşılıklara gideceğini söylüyor. Yani bankalar ciddi biçimde kredi geri ödeme sorunu bekliyor ve şimdiden buna hazırlık yapıyorlar.
Buradaki kilit sorun üretim, yani büyüme...
Vergi indirimleri nedeniyle bir ara kıpırdanmaya başlayan üretimin yeniden düşüşe geçtiği, vergi indirim etkisinin geçici olduğu görülüyor. 2008’in üçüncü çeyreğinde de ekonominin küçüleceği artık aşikar. Türkiye ekonomisi ilk kez 4 çeyrek üst üste küçülmüş olacak. Bu arada bazı bankacıların 2008’in son çeyreğindeki baz çok düşük olmasına rağmen, 2009 son çeyreğinde de eksi rakamlar görülmesinden korkmaya başladığını söylemem gerek. Mevcut üretim verilerinin devam etmesi halinde bunun da gerçekleşebileceği, bu takdirde bu yılki büyüme oranının eksi 7’ye ulaşabileceği bile konuşulmaya başladı.
Krizin başından beri temel sorun olarak gördüğümüz “güven sorunu” devam ediyor. Hâlâ herkes harcamaktan, yatırımdan imtina ediyor, harekete geçmekten korkuyor.
Bunun nedenlerinden biri çok açık ki; hükümetin ekonomi yönetimi konusunda güven verememesi. Tabi ki küresel ekonomideki canlanmanın yavaş olacağının ortaya çıkması, dolayısıyla dış talebin ve dış kaynağın kesilmiş olmasının bize de etkisi çok büyük. Ancak bu sorunu çözmek için gereken, IMF anlaşması gibi, formüllerde de 1 yılı aşkın süredir somut adım atılamamasında, küresel krizin değil, bizim hükümetin ve ekonomini yönetiminin zaafı olduğu da açık.
KENDİ TEDBİRLERİMİZİ ALAMADIK
Dolayısıyla üretimin durmasının, ekonomideki gerilemenin nedeni de geleceğe ilişkin belirsizliklerin ortadan kalkmaması, geleceğe güven duyulamaması.
Son dönemde yaşanan umutsuzluğun bence başka bir boyutu daha oluşmaya başladı. İnsanlar bu yılın başlarında hatta ortalarında, “Nasıl olsa küresel ekonomi düzel ecek, biz de o zaman üretmeye, tüketmeye başlarız” görüşü hakimdi. Hükümetin genel olarak eleştirilere tahammülsüzlüğünün de etkisiyle, işaleminden gelen, reel sektörden gelen şikayetlerin düzeyi, biraz da bu umut nedeniyle, şimdiye kadar düşük kaldı.
Son günlerde yine hükümetin “takması”ndan korkuluyor ama artık şikayetler o kadar arttı ki; insanlar telefon açıp, isminin verilmemesi kaydıyla, gerçeklerin söylenmesi gerektiğini belirterek şikayetlerinin dile getirilmesini rica ediyorlar.
Yani “nasıl olsa ekonomi düzelince, biz de bu sıkıntıyı atlatırız” umudu da yavaş yavaş yitirilmeye başlandı.
Bence ileride düzeleceği umudunu bile yitirmek, çok kritik bir dönemeç.
Artık işletmeler, küçük bile olsa, stokla çalışamıyor, dolayısıyla zaten cılız olan talebin karşılanmasında bile sıkıntılar çekiliyor. Yani, bu bir kısır döngü ye dönüşüyor...
ABD’de büyüme görülmesine rağmen en yetkili ağızların “daha yolumuz uzun” demeleri, finansal sektördeki canlanmaya reel sektörün ayak uyduramaması, bu gelişmeler üzerine “yeni köpük oluşuyor, bu da patlayacak” demeçlerinin verilmesi, dünyada bir süredir esen olumlu rüzgarların tersine dönmeye başladığını gösteren örnekler.
Böylesine bir süreçte hükümetin hala kendi inisiyatifindeki somut adımları bile atmayıp, “kadercilik” içine girmesi ise, bence tümüyle yönetim zaafı. 
Yazarın Tüm Yazıları