Bir gemi iki imparatorluk

DÜNYANIN bütün imparatorluk geçmişi olan ordularında, denizcilerin özel bir yeri vardır.

Macerayı, risk almayı, açık denizlere çıkmayı bilen insanlardır.

Ama ölümle kucak kucağa geçen hayat onları aynı zamanda her günü tutkuyla yaşama duygusuna götürür.

İmparatorlukları kuran fetih ruhunu en çok onlar taşıdıkları için, geçmişin şaşaasını, devletin sembollerini bir sonraki nesillere de onlar taşır.

Salıpazarı’ndaki binanın daha kapısından girerken, İngiliz geleneğinin ne kadar köklü olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz.

Jilet gibi giyinmiş genç zabitler, misafirleri kapıda karşılıyor.

İngiliz nezaketinin bütün prensipleri, Salıpazarı’nın artık köhnemiş binalarına dekor gibi yapıştırılmış.

Geminin merdivenlerinden çıkarken, aynı duygu sizinle birlikte basamakları tırmanıyor.

* * *

HMS Illustrious
adlı uçak ve helikopter gemisi 28 yıl önce inşa edilmiş.

İngiliz bahriyesinde kraliçe bayrağı taşıyan 4 gemiden biriymiş.

Hint Okyanusu’nda eğitim seferinden dönüyormuş.

Gemide çok sayıda kadın personel çalışıyor.

İngiliz kolonyal geleneğinin gücü, gemiye de yansımış.

Geminin en büyük hangarının duvarları lacivert beyaz bayrakla kaplanmış.

Girişte hepimize birer numara veriliyor.

Genç bir subay bizi alıp, numaranın bulunduğu gruba götürüyor.

Orada anlıyorsunuz ki, her biri 8-9 kişiden oluşan gruplar kurmuşlar.

Daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi, Kraliçe Elizabeth ve eşi, Türk ve İngiliz dışişleri bakanları ile eşleri, bu grupların yanına gelip sohbet ediyor.

Kraliçe ve Edinburgh Dükü Prens Philip yaklaşırken bizden hilal şeklinde dizilmemiz isteniyor.

Böylece aramıza girmeleri kolaylaşıyor.

Bir şey dikkatimi çekiyor.

Hem Kraliçe’nin hem Edinburg Dükü’nün sağ ellerinde kadeh var.

İkisinin içinde de beyaz renkli bir sıvı görünüyor.

Büyük bir ihtimalle maden suyu içiyorlar.

Aramızdan biri şu yorumu yapıyor:

"Acaba herkesle el sıkışmamak için bir tedbir mi?"

Gazetelerin genel yayın yönetmenlerini ve köşe yazarlarını iki ayrı gruba almışlar.

Davetiyede smokin veya koyu renk elbise yazıyordu.

Ben, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ve Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, smokin giymişiz.

Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi de smokinliydi.

Öteki genel yayın yönetmenleri koyu renk elbiseyi tercih etmişler.

Bize önce Edinburgh Dükü Prens Philip geldi.

87 yaşında olmasına rağmen kendini çok iyi korumuş bir erkek.

Hepimize, kim olduğumuzu, mesleğimizi sordu.

En uzun sohbeti İpek Çalışlar’la yaptı.

İpek Çalışlar, gazeteci olduğunu ama şu sıralar kitap yazdığını anlattı.

Prens Philip, ne tür kitap yazdığını sorunca, "Atatürk ve eşini" cevabını verdi.

Bu cevabı işitince, hayret ifadesiyle şunu sordu:

"Atatürk’ün eşi de mi vardı?"

Çalışlar da biraz bilgi verdi.

Kraliçe grup ziyaretlerine öteki baştan başladığı için, bize gelinceye kadar zaman doldu ve bizim grubu atlayarak "günbatımı töreni"nin yapılacağı yere geçti.

O andan itibaren İngiliz kraliyet geleneğinin bütün kuralları çalışmaya başladı.

Önce Buckingham Sarayı bandosu aramızdan geçerek müzikli bir gösteri yaptı.

Türk ve İngiliz milli marşları çalındıktan sonra tören sona erdi.

* * *

Gemiden çıkıp bir tekneyle Anadolu yakasına geçerken etrafıma baktım.

Bir tarafta İngiliz imparatorluk köklerini temsil eden bir gemi ve onun insanı etkileyen seramonisi.

Öteki tarafta ışıl ışıl, kıpır kıpır, enerjisi her tarafından fışkıran bir şehir.

Bir başka imparatorluğun şaşaası.

Önümdeki bu tabloya bakarken içim burkuldu.

Osmanlı’yı yaşamış, Cumhuriyet’i kurmuş, bu muazzam şehri taşımış bir ülkenin, bu güzelliğin keyfini yaşamak, büyük vizyonlara dalmak yerine; türbanın, şunun bunun peşine takılıp cüceleşmesini kolektif bir lakaytlık içinde seyretmemiz beni kahrediyor.

Rakı manşetindeki ifade hatalı olmuş

EKONOMİ servisi şefimiz Vahap Munyar en dikkatle okuduğum yazarlardan biridir.

Munyar, hem gazeteciliği hem de kimsenin etkisinde kalmadan verdiği bilgiler, yaptığı değerlendirmelerle kendini ilgiyle okutur.

O nedenle içki satışlarını düzenleyen yeni yasanın uygulamaya girişini anlatan yazıları da dikkatimi çekti.

AKP’nin olmasa da, elindeki bazı belediyelerin içki satışına karşı engelleyici bir tavırda olmaları nedeniyle, yeni kanundaki bazı ifadelerin yanlış yorumlamalara yol açacağı endişeleri vardı.

Munyar bu endişelere dikkati çekmişti.

Yazının üzerinden 24 saatten fazla süre geçtiği halde herhangi bir açıklama gelmemişti.

Kanunun uygulamaya girişinden bir gün önce bunu manşete taşımayı düşündük.

Çünkü birçok okurumuzun günlük hayatıyla ilgili çok konuşulacak bir haberdi.

Manşet başlığını da ben önerdim.

Ama ertesi gün görünce başlığa koyduğumuz ifadenin hem bizim, hem kanunu hazırlayanların kastını çok aştığını gördüm ve rahatsız oldum.

Manşetteki kesin ifade, yanlış anlamaya yol açacak mahiyetteydi.

Belli ki bir hatamız olmuş.

Ne yazık ki bazen bir haberi okutma çabası böyle yol kazalarına sebep oluyor.

Ama benim de konuştuğum bazı hukukçular maddenin yazılışında bir belirsizlik olduğunu söylüyor.

Bazı belediyelerin içkiyle ilgili kanunları uygulamaları geçmişte AKP yönetimini de rahatsız etmişti.

Burada da benzer bir durum ortaya çıkabilir, bunu keyfi yorumlayanlar çıkabilir, diye düşünmüştük.

Yönetmeliklerle buna açıklık getirilmesi gerekiyordu.

O nedenle, manşetteki ifade kastımızı aşsa da, eğer yönetmeliklerle uygulamaya bir açıklık getirilmesi sağlanırsa, bir işe yaramış olacaktır diye teselli buluyoruz.

Zaten okur temsilcimiz de benzer bir uyarıyı yaptı.

Pazartesi günü onu da yayımlayacağız.

Bu açıklamayı da bizi iyi niyetle eleştirenlere karşı bir görev bilinciyle yapıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları