Bir gecede ünlü olmadım

Demet Akbağ ile röportajımızın sonuna geldik. Bir sürü okur, seksi görünmek için “dilimizi hangi dişlere değdireceğiz” diye sormuş. Tabii ki üst dişlere! Dil, üst dişlerin altında öyle duracaksınız, vücut biraz öne doğru. Aman ha, dil dışarı çıkmayacak, o zaman avam oluyormuş! Ama size, bunu Demet Akbağ’ın göstermesi gerekiyor, o kadar komik yapıyor ki...

Haberin Devamı

Bir de kostüm seksiyken, yüz masum olacakmış. Ben bazen farkında olmadan o numaraları çekiyormuşum. Bir de cool duruyormuşum ama aslında “Benim de kendime göre dertlerim var be arkadaşlar” mesajı veriyormuşum. Ve son olarak saçlarımın arkasına saklanıyormuşum. Doğru söylüyor, o yüzden gittim kestirdim dün. Sizi seviyorum, başka röportajlarda buluşmak üzere, ben gidiyorum, sizi Demet’le baş başa bırakıyorum.

Seni seviyoruz çünkü hiç kibirli değilsin, rolden role girerken sanki çok normal bir şey yapıyormuşsun gibi...
- Ama normal bir şey yapıyorum zaten!/images/100/0x0/55ea4455f018fbb8f874ef21

Bir de alçakgönüllüsün...
- Değilim aslında, yaptığım şey bana zor gelmiyor. Yetenek bu, içimden gelerek yapıyorum.

Haberin Devamı

Ne kadar çalışıyorsun rolüne...
- Tabii ki çok çalışıyorum ama esas olarak hislerimle hareket ediyorum. Sezgilerimle buluyorum oynayacağım karakteri. Okuduğum anda hissediyorum, “Bu bana olur” ya da “Olmaz” diyorum.

Oyunculuk seni ne kadar baştan çıkarıyor?
- Çoook! Eğer birazcık varsa, özgüvenimin tamamını oyunculuğuma borçluyum.

Baban oyunculuğuna itiraz etti, eee sonra?
- Ne olacak, kafamın dikine gittim, oyunculuğa devam ettim. Ve evlendim, 21 yaşında. O zamana kadar hiç flörtüm olmamıştı. Kız lisesinde nereden olacak. O yıllar, biriyle birlikte olabilmek için evlenmek gerekiyordu. Yürümedi tabii. Çok gençtik, 4 yıl sonra ayrıldık.

Sonra...
- Sonra kan revan bir aşkım oldum. Sevgi var ama yürümüyor. O da oyuncuydu. Aynı meslek grubundan biriyle birliktelik biraz zor. Bir de ben pek öyle zapturapta gelemiyorum. Mesleğime karışılmamalı, ne yapacağım, ne giyeceğim söylenmemeli. Çünkü ben bilirim ne yapmam gerektiğini diye düşünüyorum. Belki de çocukluğumda çok fazla otorite yaşadığım için, benim üzerimde çok tahakküm kuran, çok kıskanç, “Onu yapma, bunu etme!” diyen bir erkekle yapamadım ben. Ayrıldık.

O dönemden sonra...
- Zaten 95’te BKM kuruldu. “Otogargara” başladı. Ve aynı yıl, “Bir Demet Tiyatro”. O zamana kadar Türker Abi’yle çalıştık, skeçler oynadım, Necef’le başka şeyler yaptık. Dormen Tiyatrosu var, Devekuşu Kabare var, Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular var. Tiyatro hep televizyonla birlikte yürüdü. Ama beni parlatan, hayatımın en önemli virajı. Mükremin Abi’ler, Lütfiye’ler, Feriştah’lar hep burada doğdu...

Haberin Devamı

Pek çok genç oyuncu, haklı olarak seni bir idol gibi görüyor. Başarının sırrını sen nasıl açıklıyorsun?
- Ben bir şey içime sinmezse yapmıyorum. Kolay beğenmiyorum. Kendime eziyet etmeyi seviyorum galiba. Ve mükemmeliyetçiyim. Yani öyle şiveyle konuşmak filan beni kesmiyor, “9 yaşında da Ozay Gönlüm taklidi yapıyordum, bunu da yaparım” diyorum. Ben kendimi bile şaşırtmak istiyorum. Bir de şunun farkındayım, yaptığım şey, benim için sadece bir iş değil, beni hayata bağlayan şey. Bu sayede hayata tutunuyorum. Ama bu, aynı zamanda nankör bir iş. Onu çok sevmezsen ve çok emek vermezsen, seni sevmeyebilir ve terk edebilir. Ben işte bunu erken yaşta öğrendim. Usta-çırak ilişkisinin biraz daha önemli olduğu bir çağda yetiştim. Biz şimdikiler gibi değildik. Ustalarımız, bizim “merhaba” dediğimiz, bir de “iyi akşamlar” dediğimiz insanlardı, onlarla meyhanelere gitmezdik. Çok daha büyük bir hiyerarşik durum söz konusuydu. Ve ben çok tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bir rolle bir şey olmadım. Televizyon dizisi, çocuk oyunu, matine, gece kabare... Çok şeyi aynı anda yaptım. Bir gecede ünlü olmadım yani. Bugün başarılı bulunuyorsam, belki de bu yüzdendir.

Haberin Devamı

Para peki. Kafan erer mi?
- Sıfır! O yüzden de burası benim kalem. BKM ve Necati Akpınar. Ben Necati Akpınar’a merhaba dediğimde, “Bu oyun için şu kadar para alacaksın” dedi, o günden beri para konuşmadım onunla. Bilirim benim hakkımı koruyacağını. Ben sırtımı ona dayadım. O benim menajerim, fahri yapımcım, her şeyim oldu. Burada çok zamanım geçti, burası evim gibi. Tiyatro oyunu oynuyoruz, dizi yapıyoruz, film çekiyoruz, dile kolay 10 yıldır...

YAPTIĞIM EN İYİ ŞEY: ALİ

Ali’ye hamile olduğumu öğrendiğimde 39’dum, tam da “Ben artık bu defteri kapattım” diyordum. Hep erteledim. Ve sonunda geldim 40’a. Dedim ki: “Sen sorumluluktan kaçıyorsun, sana zor geliyor! Oysa artık para kazandın, bir sene çalışmadan çocuğuna bakabilirsin. Eğer şimdi olmayacaksa, bu adamla olmayacaksa, ne zaman olacak?” Koştur koştur panik içinde jinekoloğuma gittim, çünkü çocuğun olmasını engelleyen başka objeler de taşıyordum. “39 yaşına geldim, anne olabilir miyim hâlâ?” dedim ve ağlamaya başladım. “Senin zamanın gelmiş, hadi yürü bir adım atalım” dedi ve spiral çıktı. Ben bunu hiç kimselere söylemedim, sakladım. 3-4 ay sonra hamile olduğumu fark ettim ve doğum gününde Zafer’e söyledim. Mutluluktan çıldırdı. 2000’li yıllar, Ali’li yıllar, hayatımın en güzel yılları. Oğlumuz hayatımda yaptığım en güzey şey...

Haberin Devamı

SAHNEYE ÇIKMADAN ÖNCEKİ HALİM

Moralim çabuk bozulur benim, bir anda her şeyin en kötü tarafını görmekte üzerime yoktur. Ve sahneye çıkmadan önce... Aman Allah’ım... “Ya kötü olursa, ya insanlar beğenmezse...” Şurada otur beni sahneye çıkmadan önce izle, zannedersin ki, hayatımda ilk kez sahneye çıkıyorum. Herkesi perişan ederim ama seyirci ilk reaksiyonu verdikten sonra da benden rahatı olmaz...

BU KADINA HASTAYIM

Ben sahnedeyken, seyircilerin arasında oturan yakınlarım şöyle laflar duyuyor: “Bu kadına hastayım! Ömür geçer yaşlanmazsın valla bununla! Sen onun bacaklarını gördün mü?” Bir gün Sedef sinirlenmiş, “Yeter kocası duyacak, sinirlenecek!” demiş. Güldüm tabii öğrenince.

Haberin Devamı

ZAFER’LE TANIŞMAMIZ

Turnede tanıştık. Oyundan sonra gittiğimiz bir yerde. Onlar üç arkadaş gelmişler. Biri sevgilisinden ayrılmış, dertli dertli içiyorlar. Zafer’in o yıllarda televizyonda tek izlediği şey “Bir Demet Tiyatro”, spor programları ve Eurosport. Bizi görünce, “Ben gidip bu kadınla tanışacağım” demiş. Biz de ekip olarak oradayız. Baktım güzel gülen bir adam var, ama iki dakika sonra kayboldu, “Tüh” gitti dedim. Meğer arkamda Yılmaz’la sohbet ediyormuş. Kaleyi içten fethediyor! Sonra benim yanıma geldi. Ve biz, çorbacıda bulduk kendimizi. Zafer, doğma büyüme Alsancaklı. Onu 35 sene sonra İzmir’den aldım getirdim, iyi ki de getirmişim, adam her şeye değer!

Yazarın Tüm Yazıları