Bir gecede en iyi 100 şaraphane

Wine & Spirits dergisinin Kalifornia’da her yıl düzenlediği tadıma dünyanın en iyi yüz şaraphanesi davet ediliyor.

Her sene katıldığım onlarca büyük tadım arasında Wine & Spirits dergisinin yılın en iyi yüz şaraphanesinin kutlaması bambaşka. Tattığınız on şaraptan belki biri kayda değer oluyor. Oysa derginin editörleri tarafından kılı kırk yararak belirlenen elit isimlerden seçkin örnekler içeren bu tadımda hayal kırıklıklarına nadiren rastlanıyor. Kötüler azınlıktayken çoğunluk iyilerden oluşuyor, hatta aralarda bolca olağanüstüler de var.
New York merkezli derginin geçtiğimiz hafta altıncısı gerçekleşen bu ziyafet için hep San Francisco’yu seçmesinin sebebi Amerikan şarap sektörünün kalbinin burada atması. Yüz şaraphanenin yarısı Eski Dünya’dan, üçte biri ise Amerikan. Kusursuzca planlanıp organize edilmiş tadımda yakın çevreden gözde restoranlar şaraplarla eşleştirmeye uygun yiyecekler de sunuyor. Üstelik bu yıl vakti olanlar için en iyi şarap-yemek eşleşmesini oylamak amacıyla bir de anket eklenmiş.

İSTİRİDYE DAĞINA NAZIR

Katılımcılara aradıklarını rahatça bulabilmeleri için detaylı bir harita veriliyor. Şarapların bir kısmı tarzına göre gruplanmış. Damağı fazla yormadan en hafiften en güçlülere doğru ilerlemek ve tatlı şaraplarla sonlandırmak mümkün. Yiyecek istasyonları da aralara bu mantıkla serpiştirilmiş. Şampanya kısmında misafirleri dağ gibi çiğ istiridye karşılıyor. Küçük bir ekip arı gibi yenilerini açıp duruyor.

Krug, Cristal gibi dev isimlerin yanı sıra Vilmart, Bruno Paillard gibi butik üreticiler de temsil ediliyor. Derginin ilk yüzü tanıtan katalog sayısında şaraphanelerin toplam kasa üretimlerini de içeren birer karneleri bulunuyor. Bu faydalı bilgi sayesinde küçük üreticinin zaten doğasında olan kaliteye odaklanma ile dev şirketlerden kaliteye öncelik verenler öne çıkıyor. Örneğin 6 bin kasalık Leeuwin’in 30 dolarlık Art Series’i 600 bini aşan Penfolds’un 300 dolarlık efsanesi Grange’den büyük farkla olmasa da daha leziz bir Şiraz.

Beyazlar canlı, çiçeksi ve dolgun olarak üç gruba ayrılmış. İlk gruptan favorim Kuzey İtalya’nın soğuk iklimli Collio bölgesinden Schiopotto’nun Sauvignon’u. Hayır, “Blanc” eklemeyi unutmadım, burada Sauvignon Blanc’a kısaca Sauvignon deniyor. Çiçeksilerden favori seçmek zor, Avusturya’dan Nigl ve Almanya’dan Dönnhoff’un enfes ve apayrı stillerdeki Riesling’leri üstün. Dolgun beyazlarda Burgonya’dan nefis örnekler arasında genç de olsa Faiveley’den Corton Charlemagne en üst sırada.

Şüphesiz en ilginç katılımcı Slovenya’dan Movia’nın ele avuca sığmaz çılgın sahibi Ales Kristiancic. İlk başta tımarhane kaçkını izlenimi veren Ales etrafta çekici bir kadın yoksa size zaman ayırıp yakın göz temasını bozmadan şarap hakkında duyabileceğiniz en ilginç ve derin felsefelerini paylaşmaya can atıyor. Biyodinamik ekolü de aşarak şarabı insan değil doğa yapar diyen Ales uçların da ucunda gezinen bir dâhi aslında. Lunar adlı beyazını ve Puro adlı köpürenini tattığınızda onu daha iyi anlayabiliyorsunuz.

GECEDE 300 ŞARAP

Kırmızılar ise üzüm cinsi veya ülkelerine göre ayrılmış. Pinotlardan Kaliforniyalı süperstarlar Williams Selyem ve Calera en kalıcı izleri bırakırlarken Rhône üzümlerinde anavatanları Fransa’yı temsil eden Delas Frères harikulade. İtalyanlardan Vietti’den birer Barolo ve Barbaresco, İberik Yarımadası’ndan da Riojalı geleneksel CVNE ve Portolu Quinta do Noval şaraphaneleri farklı çizgideler.

Nadiren iyi olan Avusturya kırmızılarının tartışılmaz lideri Moric ve Arjantin’in gururu Malbec uzmanları Achával-Ferrer ile Catena Zapata gecenin en sıra dışılarından. Daha nice Bordeaux üzümlerinden cevherler, egzotik Zinfandel’ler, karşı konulmaz tatlı şaraplar vardı düşünün. Her yüz üretici ortalama 3 küsur seçmece şarap getirdiyse 300’den fazla seçeneği bir gecede tatmak mümkün değil. Kaçanlardan en çok 1995 Ridge Monte Bello’ya yanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları