Bir Ermeni vatandaşın mektubu

40 yıl devlet bürokrasisinde çalışan, uzun yıllar yurtdışında ticaret ataşesi ve ticaret müşaviri olarak görev yapan Tarık Celâl Güven’den bir e-mail aldım.

Tarık Bey, Sevan İnce adındaki bir Ermeni vatandaşın ilginç bir mektubundan söz ediyor ve “Herkesin okuması lazım” diyordu.
Bu mektubu okurlarımla paylaşmak istiyorum. Sevan İnce şöyle yazıyor:
* * *
“Biz, dört Ermeni arkadaş, geçen akşam dernekten çıkmış, Galatasaray’da nargile keyfi yapıyorduk...
Laf döndü dolaşıp malûm konuya geldi. Baktım herkes aynı hususta dertli:
Ermeni asıllı birer Türk ve sadece birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak dünyaya sesimizi nasıl duyururuz?
Ünlü bir sanatçı, politikacı veya bir dernek başkanı değilsin ki, mikrofon uzatıp röportaj yapsınlar. Gazeteci değilsin ki, fikirlerini köşenden dünyaya duyurabilesin. İyi de, biz bu işten sıkıldık. Bizim yerimize bilir bilmez herkes konuşuyor.
Bir tarafta “Ermenilere soykırım yapılmıştır” diyenler, diğer yanda “Soykırım yoktur” diyenler... Şimdiki moda ise “Tarihçilere bırakalım” diyenler...
“Soykırım yapılmıştır” diyenlere bakıyorum, hepsi ya kindar Ermeni diasporası mensubu veya bunlardan çıkarı olan siyaset erbabı...
“Yoktur” diyenlere bakıyorum, bu konuda derin bir bilgileri yok ama “adettir” diye reddediyorlar!
* * *
Gerçeği benden ve benim gibilerden başkası bilemez.
Bizler, hadiseleri birinci ağızdan dinlemiş kişileriz. Bizler Türk Ermenileriyiz. Türk Ermenilerinin harici Ermenilerden çok ciddi bir farkı vardır.
Bizler tehcir (zorunlu göç) sırasında ya Türkiye’de kalmışların veya tehcir bitiminde Türkiye’ye geri dönmüşlerin torunlarıyız. Bizler tek tip hikâye dinlemedik.
Diaspora Ermenisi sadece ölüm hikâyesi bilir. Olaylardan sonra geri dönmemiş ve komşularının mahcup yüzlerine tanık olmamıştır. Onlar bu ölümler için bütün Türkleri suçlarlar. Olayları sadece ‘Soykırım’ olarak nitelerler. Türk Ermenisi’nde ise daha bol ve daha değişik hikâyeler vardır.
* * *
Mesela dedem, Erzincan’daki çiftliklerinden ağabeyinin alınıp götürülüşünü ve onu kurtarmak için başçavuşa bir eşek yükü altın fidye verdiğini anlatırdı...
Anneannem, köydeki Ermeni delikanlıların nasıl silahlandırılıp çeteci yapıldıklarını anlatırdı. Üniformalarını yabancı lisan konuşanlar getirmiş!
Büyükbabam, Kayseri’de tüm sülalesini kurtarmak için çırpınan Osmanlı Yüzbaşısı Sinan’ı ağlayarak anlatırdı. Sayesinde o sülaleden kimsenin kılına zarar gelmemiş...
Bizler, katliam hikâyelerini dinlediğimiz gibi, bir Ermeni arkadaşı tehcire giderken askerin önüne yatan Türklerin veya yurtlarına geri döndüklerinde onlara tekrar kucak açan Türk komşuların hikâyeleri ile de büyüdük.
Onun için “Bize sorulsun” diyorum. Kimse bizden daha objektif olamaz.
Bu hadisenin bir uzun anlatımı vardır, bir de kısa anlatımı... Kısası şudur:
* * *
Tebaanın bir kısmı emperyalist güçlerinin gazına gelip ayrılıkçılık yapmıştır. Buna kızan Osmanlı hükümeti bölgede “tehcir” kararı almıştır.
Günün şartlarına göre tehcir (zorunlu göç) çok zor koşullar altında gerçekleşmiştir. Çoluk çocuk muhtelif şekillerde kırılmış ve kıyıma uğramıştır. Bu kırılma hastalık ve açlık sebebiyledir. Kıyım ise Osmanlı askerleri tarafından organize bir şekilde yapılmamıştır
Hastalık dışındaki bu ölümler, münferit olaylardır ve sürgünlerin yanlarında götürdükleri altın paraları gasp etmeyi amaçlayan bölgenin eşkıyaları tarafından yapılmıştır.
* * *
Hal bu iken, o bölgede olaylar cereyan ettiği sırada, ülkenin Batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin aynı şekilde bir zulme uğramadığı göz önüne alınırsa, buna soykırım denilemez! Pek çok başka kelime söylenebilir, soykırım hariç!
Kaldı ki, söz konusu bir ya da bir buçuk milyon rakamı, ölen Ermeni sayısını değil kayıp sayısını ifade eder.
Biz Türk Ermenileri, iyi biliriz ki, Anadolu bu olaylar esnasında veya sonrasında Müslüman olmuş Ermenilerle doludur. Bu kişiler, daha sonra serbest olmalarına rağmen kendi dinlerine dönmemişler ve geçmişlerini gizledikleri için kayıp hanesine yazılmışlardır.
Konuşmak gerekirse biz konuşur, olayların uzun hikâyesini anlatırız. Bu konuda bizlerden daha iyi tarihçi de olamaz.” Sevan İNCE (Ermeni asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı)
Yazarın Tüm Yazıları