Bir emniyet mensubu yakını olarak üzüldüm

Güncelleme Tarihi:

Bir emniyet mensubu yakını olarak üzüldüm
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2005 00:00

Üst düzey görevden emekli olmuş bir emniyet mensubu yakını olarak son zamanlarda kamuoyunda meydana gelen olaylar ve gelişmeler bizleri üzmekte ve rahatsız etmekte.Kapkaç, hırsızlık ve asayiş olaylarının mağduru olan (bizlerin de dahil olduğu) vatandaş topluluğunun gözler önüne serdiği kötü resim, polisimiz üzerinde olmaması gereken tartışmalara yol açmaktadır. ‘Emniyet Cemiyeti’ mensuplarının içinde bulundukları zor koşullar (özlük hakları) haklı olarak öne çıkmaktadır. Ancak tüm bunlar mevcut asayişsizliğe gerekçe olamaz. Zira genel asayiş ve huzur, birilerinin tekelinde değildir. Lüks addedilemez. Bir polis yakını olarak yaşananlar, yüzümüzü eğerek dolaşmamıza, halk içinde var olan itibarımızın azalmasına neden olmaktadır. Sizlerden ricamız bir an evvel gerekli düzenlemelerin yapılması, polise gereken yetki ve sorumluluğun verilmesi, gerekiyorsa yeni kadroların (bekçi gibi) tevzii edilerek ülkemizin eski huzurlu günlerine döndürülmesini sağlamak için basın olarak gerekli girişimleri sağlamanız. Polisimizin üzerinden hali hazırda oluşmuş kötü imajı kaldırmanızdır. Unutmayınız ki onlar da bu ülkenin birer evladı, milli muhafızıdır. Bugüne değin sayısız şehit veren bu onurlu insanlara kanuni, manevi, maddi açıdan gereken desteği vermekten çekinmeyiniz. RUMUZ: ÜZGÜNTanınabileceği endişesiyle, adının gizli tutulmasını isteyen bu emniyet mensubu yakını, bu mektubu gerekli mercilere de aktardığını belirtiyor. Bu köşe, her kesimin, her ferdin derdini, sorununu rahatlıkla dile getirebileceği bir köşe olduğuna göre, ben de kendisinin bu haklı talebini, belki ses getirir, düşüncesiyle yayınlıyorum. Gerçekten de polisimiz yetersiz kadrolardan, (Hele 1 Nisan’dan itibaren daha da zorlaşacak olan) yetersiz yetkilerinden, onları zor durumda bırakan yasalardan yakınıyor. Oysa toplum olarak hepimiz, bütün bu asayişsizlik karşısında hemen ‘polis ne yapıyor?’ diye düşünüyoruz. Ancak geçenlerde gazetede, ülkemizdeki giderek artan bu hırsızlık olaylarına karşılık, yeni bir uygulamanın başlatıldığını sevinçle izledim. ‘Çocukluğumun bekçi babalarını istiyorum’ yazımdaki gibi, İzmir’de, sokak aralarında polis memurlarının artık düdük çalarak caydırıcı bir uygulamaya geçtiklerini okudum. Umarım, eskinin bekçilik sistemi yeniden başlatılır.Karısının yanında başka benim yanımda bambaşka Güzin abla, Almanya’da doğmuş bir genç kızım. Evli ve üç çocuk babası bir erkeğe aşık oldum. Ondan gebe kalınca, çocuğu aldırmak zorunda kaldım. Ona ‘Ayrılalım’ diye çok direndim ama hep ‘Karımı sevmiyorum, sensiz olamam’ diyor. Çocukların biraz büyümesini beklediğini söylüyor ama ben inanamıyorum. Bu ilişkiyi ne karısı, ne de benim ailem biliyor. Üstelik karısının yanında başka, benim yanımda bambaşka biri. Onu çok seviyorum, bana değer veren tek insan o. Ama yaşım da 26 olmasına rağmen bekle diyor. Bazen al çantanı, çek git buralardan, ailenden, ondan uzaklarda yeni bir hayat kur, diyorum ama gücüm yok. RUMUZ: SERPİLİRSİNSevgili kızım, bak kendin de gerçekleri görmeye başlamışsın. Bu adamın iki yüzlü olduğunu anlamaktasın. Gerçekten de aradan yıllar geçip, sen orta yaşlara geldiğinde, ‘Ayrılamadım işte, ne yapalım’ deme ihtimali çok fazla. Bu beklentide olmak da zaten yeteri kadar sana acı veriyor. Tabii evden ayrılmak değil, ama, gerçekten yeni bir hayat kurmayı düşünmelisin. Örneğin bir işe girip çalışmayı deneyemez misin?Kalçamı ellemesine kızınca kovuldumHürriyet’te manşette çıkan ‘İş yerinde taciz atılma nedeni’ yazısını heyecanla okudum. Nihayet insanlar Türkiye’de de kadınların iş yerinde taciz, hakaret ve işkenceye uğradıklarında ellerinin kollarının bağlı olduğunu anladılar. Gerçek bir taciz de benim başıma gelmişti. İş yerinde ilk tanıdığım, bir orta yönetici, bana laf attı. Önce önemsemedim. Daha sonra yalnız yakaladığında,bana dokunmalar, bacaklarıma bakmalar şeklinde taciz başladı. Ben bekar, o evliydi. Bir akşam mesaiye kaldım. Saat 20.00 gibi dışarı çıkıp, sigara molası verdim. Bu adam, birden arkamdan yaklaşıp kalçamı elledi. Çığlık atarak, tokadı yapıştırdım. Beni rahat bırakmasını, yoksa onu şikayet edeceğimi söyledim. Ama bir hafta sonra, güya sürekli hata yaptığım ve dikkatli çalışmadığım için işten atıldım. Bu haksızlık o kadar canımı acıtmıştı ki! Bu olay iki yıl kadar önce oldu. Şimdi başka bir yerde çalışıyorum.Dilerim insan hakları artık ülkemizde gerçek anlamına ulaşır,ciddi olarak uygulanır. RUMUZ: İPEKİşte en kızdığım konulardan biri de bu kızım ve çok haklısın. Ailesine katkıda bulunmak, hayatını kazanmak için binbir zorlukla bir iş bulan bir kadına karşı iş yerinde, sadece müdürü ya da patronu olduğu için, kendinde her türlü hakkı gören insanlar, mutlaka cezalandırılmalı. Hatta bana göre bu ceza yalnızca işten atılmak olmamalı. Bunun karşılığında tazminat şeklinde para cezası da olmalı. Çünkü bu tip insanların canı ancak bu şekilde yanar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!