Bir ecnebi olarak bazı Türkler

(‘Ülkemizin láik fikir önderlerinin duruşuna bir göz atın. Konu, Türk-Ermeni ilişkileriyse, mutlaka Ermeniler haklıdır. Konu Türk-Rumlar ilişkisiyse, haklı olan kesinlikle Rumlardır.

Sorun, İslam-Hıristiyan sürtüşmesiyse, mutlaka Müslümanlar haksızdır. Ortada bir isyandan doğan ölümlü bir çatışma varsa, kesinlikle ölen isyancı haklı, Türk devleti suçludur. Türk film yapımcıları veya roman yazarları için Avrupa’da beğeni kazanmanın tek bir geçerli yolu vardır. O da kendi milletini ve devletini yerin dibine batırmaktır. Türklerin ne kadar kaba ve vahşi olduğunu Batılılara anlatıp da Batı’da alkış almayan edebiyatçı var mı? Eh bir defa Batı’da beğenilmişse, kendisinin Türkiye’de baş tacı edilmesi vaciptir.’)

Yukarıdaki bölümü ana düşüncesine tamamen katıldığım için Hürriyet Gazetesi yazarı Ege Cansen’in ‘Türk’ü Türk’e Yermek’ (22.01.05) başlıklı yazısından aktardım. Ege Cansen’in ad vermeden tanımladığı, betimlediği insanlardan biri bence Fransa’da yaşayan öykü ve roman yazarı Nedim Gürsel’dir. Birader ve meslektaşımız Nedim Gürsel, ‘Yurdunu ve ulusunu yerme’ hususunda epeyce kıdemlidir. Bu yazının konusu, yazı ve kitapları Türkiye’de cayır cayır yayınlanırken, Fransa’da, kendi ülkesinde yayınlama hakkı engellenen, roman, öykü, deneme değil tek satır yayınlayamayan yabancı yazarlara verilen ‘Özgürlük Ödülü’nü 1986 yılında alması değil. Bu hususta kendisine yazdığım mektup arşivinde bulunduğu için aşı ısıtmanın şimdilik gereği yok.

Nedim Gürsel kardeşimiz, Agence France Presse (Ankara, 27 Mart 2003) kaynaklı haberde, bu kez Kemalizm’i yerin dibine batırıyor. Rastlantı bu ya haber metnini Ege Cansen’in yazısının yayınlandığı gün bir okurum gönderdi. Bu durumda haber ile yazıyı birleştirmem gerektiğini düşündüm. AFP’nin geçtiği haber şöyle:

‘Günümüz Türkiye’sinde Atatürk’ün mirasını tartışma konusu yapan pek az insan vardır. Bu enderlerden biri olan yazar Nedim Gürsel, geçen aralık ayında ‘Kemalizm 30’lu yıllarda Avrupa’daki faşizm ve tek parti modeline uygun olarak kuruldu. Türkiye’yi demokratlaştırmak için toplumu Kemalizm’den ve askerin etkisinden arındırmak gerektiğini düşünüyorum. Ve bunu sağlamak için Türkiye’yi Avrupa’ya almak gerekir’ diyordu.’

* * *

Nedim Gürsel’in kullandığı ‘Dekemaliser’ fiilini ‘Kemalizm’den arındırmak’ olarak çevirdim; ‘Demilitariser’yi ise ‘Askerin etkisinden arındırmak’olarak... Toplumu ve siyaseti askerin etkisinden, sivil yönetimin başarısı ve Cumhuriyet ilkelerine inandırıcı sadakati uzaklaştırır. Avrupa Birliği’nin olduğu kadar laik ve devrimci Cumhuriyet’in karşıtlarının da Türkiye konusunda resmi görüşleri olan ‘Türk toplumunun dekemalizasyonu projesi’nin anlamına gelince, o da şu: Devrim filminin sondan başa doğru tersine sarılması, yani 19 Mayıs 1919 ile kabaca 1946 yılları arasında gerçekleştirilen devrim ve reformların yok sayılması, yürürlükten kaldırılması: Padişahlık ve halifeliğin; din hukukunun, Arap harf ve sayılarının geri getirilmesi, yani Cumhuriyet’in ilgası... Bu nedenle ‘Dekemalizm’ geçmişin restorasyonu anlamına gelir.

Bu durumda AB, kabul etmek için yeni bir Osmanlı Devleti mi istiyor? Nedim Gürsel’in iddialarına bakılırsa, böyle bir şey istiyor. Türkiye konusunda ecnebi ağzıyla konuşmayı ve Avrupa’nın nabzına göre şerbet vermeyi alışkanlık haline getirmiş olan Nedim Gürsel sakın ‘Dekemaliser’ fiilini bir başka anlamda kullandığını açıklamaya kalkışmasın, çünkü iyice ecnebileşir!
Yazarın Tüm Yazıları