Bir dokun bin ah işit! (2)

GEÇEN haftaki “Hastaneler Ticarethane Oldu” başlıklı yazıma, yağmur gibi yağan mesajlara bugün de devam ediyorum. Çoğu doktorlardan gelen mail’lerden birkaç örnek daha (kısaltarak) verip bu konuyu noktalayacağım. Şimdilik tabii...

* * *
Doktor Nadiye Kahraman yazıyor:
“Hastanelerin ticarethaneye dönüşmesiyle ilgili yazınızı ilgiyle okudum. Bir hekim olarak meslektaşlarım adına esef duydum.
Susmamalıyız. Susmak da suça ortak olmak demektir çünkü...
Ben, üç yıl önce çalışmakta olduğum özel bir hastaneden, iyi bir tüccar olmadığım gerekçesiyle kovulduktan sonra kerhen emekli oldum ve bu ‘Kurtlar sofrasında yokum’ diyerek bir süre çalışmadım. Şimdi, bana göre düzgün insanların, tüccar olmayan doktorların çalıştığı bir hastanede çalışmaktayım.
Ettiğimiz kutsal yeminin gereğini yerine getirerek insanlara yardımcı olmak ve gözlerini para hırsı bürümüş bir takım ‘Kravatlı eşkıya’ grubuna ‘dur’ demek istiyorum.”
* * *
Fransa’da yaşayan Türk vatandaşı Profesör Celine Cotton’ün Türkiye serüvenini özetleyerek naklediyorum:
1) Ben bir Fransız profesörle evliyim. Paris’te yaşıyorum. Anavatanım Türkiye.
2) Emekli bir öğretmen olan annem, İstanbul Etiler’deki bir hastanede (mektupta hastanenin ve doktorun adı var) sol gözünden katarakt ameliyatı oldu. Emekli Sandığı’nın ödemesi ile ücret 930 TL. idi. 350 lirasını biz ödeyecektik. Fakat o ne? 4500 TL. istemesinler mi? Biz itiraz edince ‘Hadi hatırınız için 3500 TL. olsun’ dediler. Parayı mecburen yatırdık. Ameliyat başarılı geçti. Ertesi günü kontrol için gittiğimizde fatura istedik. Mırın kırın ettiler ve vermediler. Yeni adı SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) olan Emekli Sandığı’nın Zeyrek’teki binasına gidip müdüre durumu anlattık, şikâyet dilekçemizi verdik. SGK müdürlüğünün soruşturma açması üzerine hastane yetkilileri anneme ‘Şikâyetini geri alın paranızı verelim veya öbür gözünüzü bedava ameliyat edelim’ demeye başladılar. Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir?
3) Bir yaz tatili sırasında İstanbul’da sol ayağım kırıldı. Çağlayan’daki özel bir hastaneye gittik (mektupta hastanenin adı var). Sadece bandaj yapılması gereken ayağa 40 kilo alçı yapıldı, 4750 TL. hesap çıkarttılar. Eşim yabancı, bizi göz göre göre kazıkladılar! Türk ve Müslüman anavatanım böyle mi olmalı?
4) Yeşilköy’de bir hastanede (mektupta adı var) yanlış ameliyat edilen ve ruhunu teslim eden bir de şehidim var. Canım kız kardeşim... Onun acısı hâlâ yüreğimde.”
* * *
Bu da, Doktor Coşkun Bahar’dan gelen bir mektubun özeti:
“Ben bir üniversitede, halk sağlığı uzmanı olarak çalışmaktayım.
Sağlık sistemimizle ilgili olarak dile getirdiğiniz sorunlar uzun yıllardır yaşanan gerçeklerdir. İşin acı tarafı, insanlarımız başlarına gelen acı olayların nedenini yeryüzünde aramıyor, göklerden (Tanrı’dan) geldiğini sanıyor.
Günümüzde sağlık hizmeti, hastaya sunulan bir sosyal hizmet olmak yerine, giderek aşırı kâra yönelik bir hizmete dönüşmüştür. Devlet Hastaneleri ve Kamu Üniversitesi Hastaneleri dahil olmak üzere Türkiye’deki tüm hastaneler aslında özel işletmedir. Çünkü bu hastanelerin hepsi ‘Döner Sermaye İşletmesi’ mantığı çerçevesinde kâr amacıyla çalışmaktadırlar.
Doktorlar nasıl bir sistemin içinde olduklarını çok iyi biliyorlar. Ancak seslerini çıkarmadıkları sürece paylarına düşeni alıyorlar. Çünkü sistem bu haliyle birilerine daha büyük rantlar kazandırıyor. Hastaneler ticarethane olmaya, doktorlar da tüccar olmaya devam edecektir. Herkese hayırlı alışverişler!”
Yazarın Tüm Yazıları