Bir cemaatin anatomisi

BİRBİRLERİNE "ihvan" diye hitap ederler.

"Tarikat kardeşliği" her şeyin üzerindedir ama cemaat içinde herkesin hemen fark edemediği iç çekişmeler de yaşanır.

"Cüppeli Ahmet Hoca" ile "Gözlüklü Ahmet Hoca" çekişmesi gibi.

Eskiden televizyona acayip karşıydılar, evlerine televizyon sokmazlardı.

Cemaat mensuplarının haşarı çocukları, bu nedenle kahvelere falan dadanarak sokak boşaltan eski dizileri takip ederlerdi. Son 15 yılda televizyon konusunda bir yumuşama oldu mu bilmiyorum...

Cemaatin başında yaşı epey ilerlemiş Mahmut Ustaosmanoğlu vardır.

Sempatizanları ondan "Mahmut Efendi" diye söz ederler. Bağlıları ise sadece "Efendi" derler.

(Soner Yalçın için özel not: Mahmut Ustaosmanoğlu’nun şeceresi incelenmiştir ve bir Selanik bağlantısı bulunamamıştır. Kendisi Trabzon taşrasındandır. Ayrıca "Beyaz Müslüman" da sayılmaz. Çünkü cemaatinin kahır ekseriyeti orta alt sınıftandır. Kısacası üzgünüm Soner Yalçın! Sana bu cemaatten "Efendi 3" için ekmek çıkmaz.)

İsmail Ağa Camii’nin çevresinde örgütlendikleri için "İsmailağa Cemaati" diye nitelendirilirler.

Cemaate dahil olmaya karar veren herhangi biri, hayatının en zorlu ve en radikal değişim kararına imza atacaktır.

Çünkü bu cemaate dahil olmak için önce şekil şartlara uymak gerekir!

Bu şekil şartlar şunlardır:

BİR: Sakal bırakılacak.

İKİ: Cüppe ve şalvar giyilecek. (Çarşamba’da "sünnete uygun" şalvar ve cüppe diken ihvandan terziler vardır.)

ÜÇ: Namazlarda başa beyaz uzun tülbentten sarık sarılacak.

Böylece...

Farklı olunacak ve bu farklılıktan bugüne özgü bir "asrı saadet" çıkarılacaktır.

Yani... 21. yüzyıla direnen ve meydan okuyan o "küçük mutluluk mahallesi"nin bir parçası olunacaktır.

Vaat budur.

Ve büyük şehrin çevresine sığınmış, türlü sıkıntılar ve bunalımlar içinde kıvranan işçi, küçük memur, seyyar satıcı, esnaf kurtuluş için kendisini bu küçük "mutluluk mahallesi"ne atıverir.

Hem dinsel bir arınma, hem de kötülüklerden kurtulmak için.

Farklı olma duygusunu yaşamak ise işin cabasıdır.

***

"İskenderpaşa Dergahı", daha çok mühendisleri kendine çekti.

"Sami Efendi Cemaati", taşra esnafından ilgi gördü.

"Menzil Cemaati" önce köylerde, köyden kente göçün ardından da kentin varoşlarında hükümran oldu.

Fethullah Gülen hareketi ise başlangıçta bir öğretmenler hareketiydi ama sonra öyle büyüdü ki homojen olmaktan çıktı.

Ancak...

Bu cemaatlerin hiçbiri, olağanüstü dönemlerde "İsmailağa Cemaati"nin çektiği sıkıntıyı çekmedi.

Çünkü diğer cemaatlere mensup olmanın, bir "kıyafet değişimi" gerektirmediğini biliyoruz. Yani diğer cemaatlerin mensupları, araziye ayak uydurabilirler, kendilerini kolayca kamufle etmeyi başarabilirler. Toplum içinde kim "Gülen cemaati"nden, kim "Menzil cemaati"nden bilemezsiniz.

Oysa...

Bir İsmailağa cemaati üyesi hemen fark edilir. Bu nedenle İsmailağa’ya intisap etme kararı, çok esaslı bir karardır.

Bir de şu var:

"Laiklik duyarlılığı" fazlaca gelişmiş bir kişinin yolu Fatih Çarşamba’ya düşse...

Eminim ki tek tip giyinmiş insanların oluşturduğu bu tuhaf getto, onların tüylerini diken diken edecektir.

Halbuki... İsmailağa Cemaati, sanıldığı gibi politik bir cemaat değildir. Tamam, "Milli Görüş" partilerine yakındırlar ama Fatih’te bir belediye seçiminde ANAP’ı destekleme kararı da alıverirler. (Bakınız: Saadettin Tantan’ın Fatih Belediye Başkanı seçildiği yerel seçim.)

Şunu demek istiyorum: Şekle fazlasıyla takılmış duyarlı kesimlerimiz, bu cemaatin mensuplarını büyük tehlike olarak görüyorlardır.

Oysa eğer bir "tehlike"den söz edeceksek...

Kentin merkezi mekanlarında takım elbise kravatla dolaşan çok tehlikeli tiplerin varlığı daha tedirgin edici olmalıdır.

***

Bütün bunları şunun için yazdım:

Dün, "Demirciler Çarşısı Cinayeti"ni çağrıştırır gibi "İsmailağa Camii Cinayeti" başlıklı bir haberin ayrıntıları aktı gün boyu.

Camide cemaatin önde gelen isimlerinden biri vaaz verirken, 27 yaşındaki bir adam tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Bunun ardından çıkan arbedede katil de öldürülmüş.

Daha önce de aynı cemaatin önemli bir ismi camide kurşunlanarak öldürülmüştü. O cinayetin sır perdesi hálá aralanamadı.

Eğer işin içinde başka bir iş yoksa...

Acaba diyorum, bazı "karanlık mihraklar", bu cemaatin üyelerinin sıra dışı görünümlerinden yararlanarak bir provokasyona mı imza atmak istiyorlar?

"Galeyana gelmiş Aczmendi tipi bir hareket" falan mı bekliyorlar?

Eğer bunu bekliyorlarsa bilsinler ki, bu cemaatten böyle bir infial çıkmaz.

Çünkü bu cemaat, politik bir cemaat değildir.

Kendilerine göre bir "İslam gettosu" kurmuşlardır ve kendi hallerinde yaşayıp gitmektedirler.

Yani işin içinde gerçekten karanlık mihraklar varsa...

Onlara şöyle seslenmek istiyorum:

Bu yapıdan size iş çıkmaz, boş yere mabette kan dökmeyin!
Yazarın Tüm Yazıları