Bir büyük romancı bir büyük gazeteci

ORHAN Pamuk’un "Masumiyet Müzesi"ni okurken Cumhuriyet adına büyük gurur duydum.

Cumhuriyet’i kuranları derin bir minnetle andım.

Çünkü dünyanın en büyük romancılarından biri olan Orhan Pamuk bu Cumhuriyet’in eseridir.

"Masumiyet Müzesi", tutkulu bir aşkın belki de dünya edebiyatında yazılmış en muhteşem romanıdır.

Romanın kahramanı Kemal’in, Füsun’a duyduğu eşsiz aşkın ruhunun derinliklerinde yarattığı dayanılmaz acılar sizi de o girdabın içine çekiyor.

Romanı soluk almadan okurken bir şeyi çok merak ettim.

Orhan Pamuk yaşamının en sıkıntılı döneminde nasıl böyle bir yapıt ortaya çıkarabildi?

Kendisine yapılan hakarete varan ağır suçlamalar, karamalar ve ölüm tehditleri altında nasıl dimdik durabildi.

Dünyada pek çok yazar böyle dönemler yaşamış ama ayakta kalmayı başaramamış, bırakın yazmayı uzun süre eline kalem dahi alamamıştır.

Orhan Pamuk büyük, çizgisi çok yüksek bir romancı.

"Masumiyet Müzesi" bunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Kitabı ağız tadıyla, sindire sindire okumanız için içeriğiyle ilgili bir şey yazmıyorum.

Ama yıllarca dayanılmaz acılar çeken, yaşamını tutkulu aşkı uğruna seve seve feda eden romanın kahramanı Kemal’in son sözlerini aktarmak istiyorum:

"Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım."

* * *

Bu ara zevkle okuduğum bir dostumun, meslektaşımın kitabından da söz etmek istiyorum.

Mete Akyol meslek yaşamı boyunca yaptığı unutulmaz röportajlarının öykülerini usta kalemiyle bir kitapta toplamış.

Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda Mete Akyol mesleğinin zirvesindeydi ve Babıáli’de bir efsaneydi.

Onun haberlerini, röportajlarını, söyleşilerini, dizi yazılarını ve hele hele haftalık mizah yazılarını su içer gibi hayranlıkla okur, bir şeyler öğrenmeye çalışırdım.

Sonra gepegenç bir muhabir olarak onunla seçim gezisine çıkma şansını yakaladım.

Mete Akyol’dan çok şeyler öğrendim.

Örneğin, gazeteciliğin en önemli silahının zeká, yaratıcılık, ısrarcılık, kuşkuculuk olduğunu...

Onun işlek, kıvrak, esprili ama o oranda da toplumuna ve ülkesine karşı sorumlu bir kalemi vardı.

İnsan ilişkileri bir gazetecide olması gerektiğinden çok daha güçlüydü.

Çorumlu belediye işçilerinin tepkilerini göstermek için "Ölüm Yürüyüşü"ne çıkacaklarını öğrenir öğrenmez onlara katılması olağanüstü bir gazetecilik refleksiydi.

Günlerce süren acı dolu yürüyüşü onlarla birlikte yaşamış ve olağanüstü bir dizi çıkarmıştı.

İşçilerin çektiği sıkıntıları, acıları onun kalemiyle gün be gün biz de yaşamıştık.

Mete Akyol’un kitabının adı "Bir Başkadır Benim Mesleğim".

Gerçekten bir başkadır bizim mesleğimiz.

Acı tatlı yanlarıyla...

Dostluklarıyla, ihanetleriyle...

Zorluklarıyla, güzellikleriyle...

Başarılarıyla, başarısızlıklarıyla...

Onurlusuyla, onursuzuyla ...

Mete Akyol gibi, onurlu, dürüst, dimdik duran, kalemini kıran ama asla satmayan bir gazeteciyle bu mesleği paylaşmak doyumsuz bir mutluluktur.
Yazarın Tüm Yazıları