Bir basket acemisinin günlüğü

Perşembe günü Siena’da oynanan Fenerbahçe Ülker-Montepaschi Siena karşılaşmasını yerinde izledim.

Haberin Devamı

Eksiklere, Palaestra’nın soğukluğuna ve binlerce Siena taraftarının bağırışlarına rağmen savulun biz geldik dedik ama bu defa yüzümüz gülmedi.
Televizyondan izlediyseniz, ne kadarı göründü bilmem fakat orada bizzat, “orantısız taraftar gücü” neymiş, görmüş bulundum.
Televizyondan izlerken atmosfer o kadar belli olmuyor ama “bir takımının taraftarının baskın olduğu spor salonu” ne kabus bir ortammış arkadaş.
İtalyanlar avaz avaz bağırırken biz de desteğimizi eksik etmedik; kah bağırarak, kah alkışlayarak; lakin oyuncularımızın kulağına gitti mi bilmem kalbimiz hep sizinleydi, sevgili yakışıklılar.
Şimdi efendim, başlığımda da okuduğunuz üzere -ergenken basketbol oynamış olduğum gerçeği dışında- bir basketbol acemisi sayılabilirim.
Eh, hal böyle tabii size bu maçtan teknik ayrıntılar filan verecek değilim.
Benim bu maçı izlememdeki maksat, adeta bir Lakers izleyen Jack Nicholson havasında, güneş gözlüklerimi takarak tribünlere yerleşip takımı desteklemek ve karşılaşma heyecanını yerinde yaşamaktı.
Lakin güneş gözlüğümü otelde bırakınca bir anda havam söndü, kös kös oturdum kaldım.
“Havalı tribün insanı” olamayacağımı anladıktan hemen sonra maç başladı.
Spor yazarları basın tribününe koştu, spor yazarı olmayan biz de Ülker ekibiyle birlikte sağımız- solumuz- önümüz- arkamızın Siena taraftarı olduğu bir noktaya kurulduk. Pek sakin, pek kibar çıktılar, kardeş kardeş izledik maçı.
Bizden taraftar da var tabii ama az. Uzaklarda Fenerbahçe bayrağı sallayan iki kişi, ve diğer köşede de formalı bir erkek görüyorum.
Bir de biz varız misafir takımın destekçileri olarak.

Haberin Devamı

THY Euroleague’in ikizleri!

Dakikalar ilerliyor. Oyuncular önümde bir sağa, bir sola koşmaktalar. Ömer, Mirsad, Lavrinovic...
Beyazlı Fenerbahçe-Ülker formalarıyla sıra sıra önümden geçiyorlar.
Karşı tarafın ekibine hakim değilim.
Bana ne arkadaş Montepashci Siena takımından. Ha, çok güzel şehir o ayrı...
Neyse, ne diyordum ben, evet, maç.
Ne olsa beğenirsiniz?
Bizim Lavrinovic, bu defa Fenerbahçe- Ülker değil, koyu renk Montepaschi Siena formasıyla, tekrar önümden geçiyor!
Sonra ortadan kayboluyor. Diyorum ki, herhalde uykusuzluktan başım filan düştü, rüya gördüm. Ya da deliriyorum, ambulans çağırın.
Gözlerimi ovuşturuyorum...
Lavrinovic yine bizim formayı giymiş, koşuyor!
Oynatmaya az kaldı!
Tam “çıldırıyorum herhalde” derken mesele belli oldu. Öğrendim ki, Montepaschi Siena’da koşturan şahıs, bizim Darius’un ikiz kardeşi Ksistof imiş.
Spor sayfalarını bir daha okumayan taş olsun. Yemin ediyorum, bu olay yüzünden ilk yarı maçı izleyerek değil, Lavrinovic’in gizemli izini sürerek geçti!
Neyse efendim, bu defa Fenerbahçe Ülker yenmedi ancak bir sonraki karşılaşmada 23 Aralık tarihinde, Cholet Basket’i yapacağı karşılaşmada yenerse, grubu ikinci tamamlayacak.
Başarılar dilemek ister deli gönül.

Yazarın Tüm Yazıları