Bir atılsa...

Bir atılsa... Rahatlayacağız.

Fakat ‘‘Delil isterim’’ dedi Birol Güven.

‘‘Gösterin beraber çekilmiş fotoğraflarını, atayım.’’

Basın olarak dört koldan uğraşıp duruyoruz o günden beri. İnsan kafasına koymasın bir kere... Başardık çok şükür. Pınar Altuğ'la Tony'yi sinemadan çıkarken görüntüledik, sunduk Birol Güven'e.

İki sevgili, pardon iki arkadaş da fazla zorluk çıkarmadılar Allah için.

İnsan böyle durumda girer dört duvar arasına ne yapacaksa yapar değil mi? Ama hayır, illa ki gezip tozulacak. Sinemaları kısmış. Halbuki ne güzel filmler var CNBC-e'de.

*

Neyse bizim açımızdan iyi oldu tabii. Toplumun namusu temizlenecek şimdi.

Biz yapacağımızı yaptık, ‘‘Al sana delil’’ dedik. Artık top Birol Güven'de.

Eli mahkûm, atacak.

O Pınar'ı atmazsa biz manşet atarız.

‘‘Tükürdüğünü yaladı.’’

Affetmez Türk toplumu sözünde durmayan adamı. O Pınar'ı affetse biz onu affetmeyiz.

Ortada çiğneme olayı var.

Ahlak kurallarını çiğneyen Pınar'ı çiğnemeyen Birol Güven'i bu toplum çiğner.

Nasıl kebapçılarda ‘‘Aile salonu’’ mevcutsa, televizyonlarda da ‘‘Aile dizileri’’ vardır. ‘‘Çocuklar Duymasın’’ da bunlardan biridir.

Bu dizilerde ‘‘Aile babaları’’yla, ‘‘Aile kadınları’’ rol alırlar. Pınar Altuğ madem ‘‘Aile kadını’’ olmaktan vazgeçmiştir, o halde dizide ne işi vardır?

Derhal atılmalıdır.

Ve Birol Güven ‘‘Namusumuzu temizledim’’ diye bir açıklama yapmalıdır.

Türkiye derin bir ‘‘Oh!’’ çekmelidir.

Bu durum neticesinde en fazla birkaç örf adet bilmez çıkıp ‘‘Star'a transfer olmakta bir beis görmeyenler Pınar'a aşkı çok gördüler’’ diyebilir, o kadar.

Onlara da münasip bir cevap vermek pek zor olmaz.

‘‘Bu ülkede aşk için evi barkı terk etmek sadece erkek kısmına mahsustur’’ denilebilir mesela.

*

Buraya kadar tamam mı?

Tamam.

Şimdi ciddiyet zamanı.

Pınar Altuğ da artık bedeli ne olursa olsun açık olmalıdır.

Ortada bir ‘‘Çocuklar görmesin, duymasın’’ esprisidir gidiyor. Çocuklar esas Pınar yüzünden sevgiliyle arkadaş kavramını karıştırmasınlar. Bu da en az öteki husus kadar önemli bence.


Cennet'in kocası cennetlik


Cennet, Perihan, Serpil.

Buyurun size ahlakını korumaya çalıştığımız toplumun üç ferdi.

Büyük ihtimalle ‘‘Aile dizileri’’nin sadık seyircileriydi kendileri.

Fakat oralardaki kadınların hanım hanımcıklığından pek etkilenmişe benzemiyorlar. Bilmiyorum belki de Pınar'ın malûm olayından sonra aniden azıtmışlardır.

Bir senaryo yazmaya kalksam, içine aşk, nefret, ihanet, cesaret, cinnet, cinayet, rezalet, Allah ne verdiyse katayım desem, yarı yolda birkaçından vazgeçerim. Abartmış olmaktan korkarım zira. Seyircinin inandırıcı bulmayacağını düşünürüm.

Fakat Adana'da olup biteni duyduktan sonra, insanoğlunun başına gelebilecekler ve de cesaret edebilecekleri hususunda ‘‘abartı’’ sözcüğünü lügatımdan çıkarıyorum.

Olayı duymamış olmanız imkánsız. Kaç gündür gazetelerde tefrika halinde yayımlanıyor. Ama ben yine de kısaca hatırlatayım.

Şimdi yukarıda adı geçen üç kadının birer kocası birer de sevgilisi var.

Buraya kadar her şey normal gibi görünüyor, ama değil. Yok, kadın kısmının hem bir kocası hem de bir sevgilisi olması hadisesi değil anormalliğin sebebi.

Şimdi hesaba göre ortada altı erkek bulunması gerekiyor değil mi?

Ama dört erkek var maalesef.

İşte karışıklık burada başlıyor.

Adamlardan biri hem koca hem sevgili, bir diğeri iki kere sevgili.

İçinden çıkamadınız değil mi?

Onlar da çıkamamışlar zaten.

Fakat ben durumu aydınlatmaya kararlıyım.

Bugüne kadar çözmüş olduğum mantık bulmacaları nihayet pratikte işime yarayacak.

* Cennet Hasan'ın sevgilisi

* Hasan Perihan'ın kocası

* Serpil'in sevgilisi Ferhat

* Cennet'le Serpil arkadaş

* Serpil'in kocası asker

* Cennet'in kocası cennetlik

Ben yazarken yoruldum, yaşaması ne zor olmuştur kimbilir.

Hayır tiplerine bakınca başı yemenili kendi halinde kadınlar...

Saçmalıyorum tabii şu anda. ‘‘Yemenili kadınlar aşık olmaz, kocasından öldürecek kadar nefret etmez, aldatmaz, karıncayı incitmez, falan filan’’ diye bir tez ileri sürülebilir mi?

Hem de tuhaf, vahşi, akıl almaz olayların baş kahramanlarının genellikle onların arasından çıkmasına rağmen...

Şimdi buna da alınanlar, itiraz edenler olacaktır ama hani neredeyse onlar olmasa gazeteler üçüncü sayfalarının içeriğini değiştirmek zorunda kalacaklar.

Göğsü göbeği açık Televole kızlarına yüklenmeyeceğim bundan sonra. Bir şey yaptıkları yok garibanların.

Ama sosyologlar çıkıp, bütün bu olanların, aslında Televole kültürünün bir uzantısı, yüze göze bulaştırılmış şekli olduğunu da söyleyebilirler.


MIŞ-MUŞ


TBMM'de lavabolara aptes ayarı yapılmış.

Şimdi koltuklara namaz ayarına geldi sıra.

Terminatör Arnold Schwarzenegger saç traşı için 5 bin 500 dolar ödüyormuş.

Ne var bunda? Biz de ‘‘traş’’ için 550 kişinin her birine o kadar ödüyoruz hemen hemen.

İstanbul'da yerleşim alanı kalmamış.

Büyüklerimiz bir çözüm bulurlar nasıl olsa. Misal, ‘‘Önlere yürüyelim, sıkışalım beyler!’’ derler, olur biter.
Yazarın Tüm Yazıları