Bir AKP analizi (II) Bugün!

28 Şubat’ın yarattığı "tepki siyaseti"ni AKP doğru değerlendirdi ve Erdoğan-Gül-Arınç üçlüsü önce Milli Görüş’ü parçaladılar, sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın muhteşem pragmatik güdüleri ile Erbakan’dan umudu kesen muhafazakarların, Erbakan’a bir türlü ısınamamış genç Anadolu Aslanlarının, liberal demokratların, yolsuzluk çamuruna batmış partilerinden kopan merkez sağ seçmenin 3 Kasım’da desteğini aldılar.

AKP’yi, omurgası Milli Görüşçülerden oluşan bir koalisyon kurarak iktidara taşıdılar.

Ancak, yine de bir eksik vardı! İktidar olmuşlardı ama gerek içeride, gerek dışarıda tam anlamı ile meşruiyet kazanamamışlardı. Gizli ajandaları olup olmadığı hálá tartışılıyordu.

Rüştlerini ispat etmeleri için imdatlarına Kopenhag Kriterleri ve IMF reçeteleri yetişti.

Hükümet bu iki politikaya ipe sarılır gibi sarıldı! Ülke kazandı.

Ancak, en büyük kazanımı AKP elde etmişti: Meşruiyetini pekiştirdi!

* * *

Meşruiyet
Hükümet’e önce bir rahatlama, sonra da hedef değişikliği getirdi. 3 Kasım’dan beri dış müşteriye servis veren iktidar artık iç müşteriye dönmek zorundaydı. Şimdi sıra onlardaydı. 17 Aralık sonrası AKP de "yok birbirimizden farkımız!" şiarına sığındı ve tabanına hizmet dağıtmaya başladı.

Devletin özünde "başkalarının parasını başkaları için harcama kapısı" olduğunu keşfetme sırası kendine geldiğine inanan AKP, özellikle yerel yönetimler üzerinden kendi tabanına arpalık dağıtmaya başladı, kadrolar Milli Görüşçüler tarafından dolduruldu.

Bürokraside garabet bir "vekalet" sistematiği devreye girdi. AKP’ye diğer partilerden katılanlar açıkça dışlandı, partiden kopmaları için özel gayret gösterildi.

İç müşteriye hizmet verme gayreti eninde sonunda büyük ihaleleri de rant kapısı haline getirince partinin bütün cilası dökülmeye başladı.

"Şimdi sıra bizimkilerde!" anlayışı ile AKP diğerlerine benzemeye başlayınca ortaya klasik bir rantiyer partisi çıktı ama benim AKP ile en büyük sıkıntım partinin son 6 aydır büyük bir hızla anlamsızlaştırılmasıdır!

AB ve IMF’in "yol haritası" tüketilince hep beraber görmeye başladık ki, parti liderlik başta olmak üzere siyaset üretemiyor! Çapı ve aklı proje üretmeye elverişli değil!

Şimdi su soruları sorun kendinize:

AKP hükümeti kendi tabanının 3 yıldır hangi (iş, aş, türban, imam hatipler v.b.) sorununu çözmüştür?

AKP denince ileriye dönük olarak aklınıza hangi proje geliyor?

AKP, tabanın iş ve aş sorunları üzerine henüz hiçbir çözüm üretemediği gibi, türban ve imam hatip gibi konuları da amaçlı olarak çözmemektedir.

AKP’nin ileriye dönük sadece ve sadece bir tek projesi vardır:

Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapmak!

Bu hedef sadece onun değil, AKP içinde alternatif üretmeye çalışanların da ortak hedefidir!

* * *

Parlamenter demokrasilerde hükümet Başbakan’ın liderliği ile kimlik bulur.

İktidarı Başbakan’ın hayalleri ve ufku ileri taşır!

Bugün itibarıyla Başbakan’ın Türkiye’nin en can alıcı konularında; istihdam, yatırım, Kürt meselesi, Ortadoğu, Kuzey Irak, İran, Suriye ve en son gördüğümüz gibi HAMAS vb. kafasında herhangi bir "politika" yoktur.

Onun için, HAMAS meselesinde olduğu gibi, sabah başka, öğlen başka davranıyor, onun için kendisini sorgulayan herkese adeta kişiliğine saldırılmış gibi ateş püskürüyor!

Yarın "yarın"!
Yazarın Tüm Yazıları