Bir ‘28 Şubat’ muhasebesi!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Siyaset tarihine ‘‘28 Şubat süreci’’ adı altında geçen ve en temel özelliği olağanüstülük olan bir dönemin 2. yılını doldurduk.

Şimdi, tüm aksine çabalara rağmen, pupa yelken 18 Nisan seçimlerine doğru ilerliyoruz. Hepimizin ortak beklentisi ise sadece normalleşmek!

Düşündüm ki yaşadığımız sürecin soğukkanlı bir muhasebesini yaparsak ve hepimiz payımıza düşen gerekli dersi alırsak, belki aynı hataları ileride tekrarlamayız.

* * *

28 Şubat'ı destekleyenlerin alması gereken dersler bence şunlar:

1) Toplum mühendisliği toplumları yönlendiremiyor. Kendi akılları ile topluma don biçenler, düşünceleri ne kadar doğru olursa olsun, toplumu yönlendirmeye kalktıkları zaman tepki alıyorlar.

Ankara projecileri Refah Partisi'ni hedef alan tüm gayretlerinde çuvalladılar. Bakınız, Fazilet yine ülkenin en önemli partilerinden birisi.

2) Projeciler ivedelikle sosyoloji öğrenmek zorundalar. Toplumların sosyal dokularını tanımadan önerilerde bulunmak, en hafif deyimi ile havada asılı kalıyor. Türkiye Müslümanlığı veya Türkçe ezan teklifleri toplum tarafından reddedilince, içerdiği doğrular varsa dahi onlar da güme gitti.

3) İnsanları korkutarak kimse meramına eremiyor. Yüreklere korku sermek Türkiye gibi sosyal genlerine ürkeklik yerleştirilmiş toplumlarda başta netice alır gibi gözüküyor, ama sonunda korkutanlar tüm şimşekleri üzerlerine çekiyorlar.

4) Toplumu iyiler ve kötüler diye böldüğünüz zaman sadece negatif enerji üretiliyor ve toplum ileri gitme çabalarından feragat etmek zorunda kalıyor.

5) Artık darbe yapmak mümkün değil!

6) Türkiye 19 Nisan 1999 sabahı 25 Aralık 1995 sabahı koşullarına geri dönecek. Olan, arada kaybettiğimiz 4 yıla oldu!

* * *

28 Şubat ‘‘mağdurlarının’’ da alacakları dersler var:

1) Sadece sosyoloji bilmek dertlere deva olmuyor. Gelecekle ilgili tahayyül kuramayanlar iktidarda çırılçıplak yakalanıyorlar. Hiçbir akılcı proje üretmeden yönetme durumuna gelenler mecburen geçmişin altın dönemlerinden medet umma boşluğuna düşüyorlar. Kabul etmek zorundalar ki geçmiş bir daha yaşanamaz.

2) Hali ile oylarını milletin bir kısmından alarak iktidara gelecek olanlar yine de milletin tümünü kucaklayacak programlar üretmek zorundalar.

3) Milletin bir kısmının yaralarını kaşıyanlar, ister istemez, diğerlerini korkuttuklarını fark etmek zorundalar. 28 Şubat'a meşruiyetini veren faktör bizzat Refah'ın bu çıkmazı olmuştur.

4) Demokrasi, insan hakları, bireysel özgürlükler ancak tüm toplum için talep edildiğinde kalıcı olabiliyor. ‘‘Benim demokrasim bana’’ anlayışı DEP kapatılırken kılını kıpırdatmayan Refah'ı da sonunda vurdu.

5) Kimse Batı kaynaklı evrensel değerlerden daha iyisini üretemiyor. Refah Partisi ve onun mağdur aktörleri de dertlerine devayı ancak Avrupa mahkemelerinde arayabiliyorlar.

6) Tabii ki hepimiz tarihten ve yaşadıklarımızdan ders alacağız. Ancak, fikrimiz ile zikrimiz bir olmak zorunda! DYP örneğinde gördüğümüz gibi ilan edilen demokrasi programı ile milletvekili adaylarının yapısal özellikleri arasında büyük farklar olursa güvenilir ve inandırıcı olmak çok zor olur.

7) Toplum kendisine pozitif enerji verecek ve millete danışarak hayatiyet bulacak projeleri hasretle bekliyor.

Ne demişler, her mihnetten bir nimet doğar. Dilerim, herkes 18 Nisan'da kendi mihnetini bir nimet ile tedavül eder.



Yazarın Tüm Yazıları