Bir 21'inci yüzyıl hurafesi

GEÇEN hafta Rusya'dan döndükten sonra gazeteleri incelerken bir şey dikkatimi çikti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in TBMM'nin açılışı sırasında yaptığı konuşmanın önemli bir bölümü Hürriyet'te yer almamıştı.

Sezer konuşmasında basındaki tekelleşmenin sakıncalarına değinmiş.

Bu cümleler Hürriyet'teki haberde hiç görünmüyordu.

KEŞKE KOYSAYDINIZ

Arkadaşlara ‘‘Keşke koysaydınız’’ dedim.

Çünkü geçen hafta Başbakan Tayyip Erdoğan da yaptığı bir konuşmada tekelleşme konusuna değinmiş, bu cümleler Hürriyet'in birinci sayfasında aynen yer almıştı.

Yani bu konuda herhangi bir kompleksimiz veya saklamak istediğimiz herhangi bir şey yok.

Ama tekelleşme olgusunu tartışırken, 20'nci yüzyıldan beri kafamızda takılmış bazı tabuları da yıkmamız gerekir.

Yoksa tekelleşme konusunu, hiç tartışılmayacak bir tabu haline getirirsek o da bir tür fikri tekelleşme olur.

Fikrimi baştan açıkça söyleyeyim.

Hangi alanda olursa olsun, tekelleşme, üzerinde dikkatle durulması gerekli bir konudur.

Ama ben, bu çağda medyada tekelleşme konusundan hiç endişe etmiyorum.

Bu cümleden sakın ola, birisi çıkıp bütün televizyonları, gazeteleri satın alsın istiyorum anlamı çıkarmayın.

Böyle bir şeyi, hem ahlaki açıdan istemem, hem de ekonomik açıdan dünyanın en ahmakça işi olarak görürüm.

Endişe etmiyorum, çünkü bu çağda artık habarlerin, fikirlerin, tavırların yayılmasını önlemek, kitlelere ulaşmasına mani olmak mümkün değildir.

Bana göre, üzerinde konuştuğumuz tekelleşme, 19'ncu yüzyılın sonu ve 20'nci yüzyılın ilk üç çeyreğine ait bir kavramdır.

TEKELLEŞME İMKÁNSIZ

Bu çağda bilginin, enformasyonun, fikirlerin tekelleşmesi fiilen ve fiziken mümkün değildir.

Haber saklamak hiç mümkün değildir.

Türkiye'de bundan 20 yıl önce bir gazete patronunun yaptığı işleri kamuoyundan saklamak mümkündü.

Hatta gazete patronlarının fotoğrafını çekmek bile imkánsızdı.

O devirde gazete sahiplerinin elinde üç beş gazete yoktu. Ama haberler bal gibi saklanabiliyordu.

Bugün böyle bir şey mümkün mü?

Siz gazetenize koymasanız, mutlaka bir başka gazete veya internet sitesi bunu duyurur.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, dağda savaştığı PKK'nın yayın organı Med-TV'nin yayınına engel olabilmekte midir?

KİMSE KORKMASIN

İşte bu nedenle Amerikan Anayasa Mahkemesi, günümüzün iletişim teknolojileri sayesinde artık haber, bilgi ve fikir tekelinin mümkün olamayacağı varsayımı ile kararlar vermeye başladı.

Bu çağda kimse böyle bir şeyden korkmasın.

Dünya, hiçbir zaman bugünkü kadar şeffaf, fikri açıdan bugünkü kadar çeşitli olmadı.

Ama bazı medya organlarının, mesleki başarısızlıklarını, okuyucuya gazete satmadaki kabiliyetsizliklerini açıklamak için hayali tekelleşme tehlikeleri yaratarak bunun üzerine gittiği de bir gerçek.

Bunun da ötesinde, Türkiye'deki medya çeşitliğine bakınca, tekelleşme değil, tam aksine aşırı ve gayri ekonomik çeşitlenmeden söz edilebilir.

Bugün en büyük medya grubunun televizyon alanındaki payı yüzde 20'yi geçmez.

Türkiye'de 20'si ulusal olmak üzere 250'ye yakın televizyon kanalı vardır.

Bugün Türkiye'de, bundan 20 yıl öncesine göre çok daha fazla medya grubu ve gazete vardır.

O nedenle bugün ‘‘medya tekeli’’ kavramı, bir ‘‘21'inci yüzyıl hurafesidir’’. Bu hurafe, şimdi medya sahibi banka hortumcularının arkasına saklandıkları bir paravan haline getiriliyor.

Buna karşılık bugün Türkiye'de hurafe olmayan, gerçek bir medya tehlikesi vardır.

Bazı medya gruplarının ellerindeki araçları birer şantaj ve baskı aracı olarak kullanmaları.

Türkiye'nin sırtına 25 milyar dolara yakın parayı yıkan 10 ailenin 5'i medya sahibidir.

BUNU DA BEKLERDİM

Ne yazık ki, ellerindeki medya gücü yüzünden bu 5 ailenin üzerine gidilememekte ve bu kişiler sahip oldukları bütün lüksü sürdürmektedirler.

Ben Cumhurbaşkanımızın konuşmasında bu noktaya da değinmesini beklerdim.

Ama herhalde beş medya patronunun hortumlayıp, halkın sırtına yüklediği milyarlarca dolar para onun için önemli değil.
Yazarın Tüm Yazıları