"BIKKINLIK" VEREN ÅžEYLER"YETTÄ° GARÄ°!" dizisi (4) Bizzatihi

Güncelleme Tarihi:

BIKKINLIK VEREN ÅžEYLERYETTÄ° GARÄ° dizisi (4) Bizzatihi
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 31, 2001 00:00

"BIKKINLIK" VEREN ÅžEYLER"YETTÄ° GARÄ°!" dizisi (4) Bizzatihi "bıkkınlık" hissinin sizi ölümüne bıktırdığı haller yaÅŸadınız mı hiç?Aslında, beyhude bir sual bu... Cevabı belli bir "öğretmen sorusu". Türkiye'de yaÅŸayıp da, kendi halinde insanların dahi özvarlıklarından bıkmaması mümkün mü? Zemberek boÅŸanmasın bi kerem... Kaçacak yer yok! Ä°yisi mi, biz ÅŸu ucu bucağı görünmez listemize devam edelim. Her ne kadar, kendi söyler kendi dinler gibi olsa da, günün birinde sona ereceÄŸi ümidi ile... "Ben devletçiyim!" iddiasındaki insan türü. (Devletçilikten her ne anlıyorsa?..) Kaybolan meyhane kültürünün tekrar yeÅŸermesi ümidinin tamamen yok olması. (Gitti gider... Her ne kadar, akÅŸamcılığı çoktan bırakmış olsam da, Rumlar'ın ÅŸetâret kattığı o eski meyhaneleri görememek, insanı kedere boÄŸuyor. SalaÅŸ balıkçı meyhanesi bulmak bile, baÅŸlı başına bir devlet!) "Asfalt ÅŸantiyeyi geç, ilk sokaktan saÄŸa gir, doÄŸru git, 200 metre sola dön, 50 metre geç..." ya da "Minibüs ÅŸoförü, Yeni Meram pancar fabrikası yolu" diye zarf üstü posta adresi yazılan veyahut da "Hacı Mehmet Efendi'nin kabri Hacıfettan Mezarlığı" ÅŸeklinde ölüye mektup postalanan bir ülkede yaÅŸamanın eÄŸlenceli olup olmadığına karar verememenin zorluÄŸu... ("KardeÅŸim, insanlar ne yazacağını bilememiÅŸ iÅŸte..." dediÄŸinizi iÅŸitir gibiyim. Peki, resmi bir kurumun H.B.Z. adlı kiÅŸiye postaladığı mektuptaki bu hayli "teferruatlı" adrese ne buyrulur?..) "Tıp fakültesi yolu, Åžeker fabrikası karşısında bulunan ve cami önünden geçen cadde üzerindeki sol tarafta bulunan 4. sokaÄŸa dönünce boÅŸ arsa gerisinde bahçe kapısı mavi olan evde ikamet eder ve o civarda Cihanbeyli olarak tanınır." (Sizi bilemeyeceÄŸim. Ama, yazarken fena daraldım, kalbim sıkıştı.) "Ä°stanbul'u sevmek..." diye girizgâh yapan tüm makaleler. (Riyakârlığın daniskası!... Ayol, bir ÅŸehri sahiden sevebilmek için "o ÅŸehirli" olmak ÅŸarttır! Gerçek Ä°stanbullu kaldı mı ki, sevsin? Kalan üç beÅŸ kiÅŸiyi de "nesli tükeniyor" kaygısıyla koruma altına almak farz oldu artık.) "... son noktayı koydu." ÅŸeklinde sona eren kalıp manÅŸetler. (Her hükumetin yaptığı "Zam yok!" açıklamalarını hatırlatıyor. Hiçbir ÅŸeye nokta falan konmadığı öylesine âşikâr ki, asap bozuyor.) "Ä°kinci Bahar'ı seyrederken aÄŸladım." ifadeleri. (Serdar Turgut haklı. Sevgiyi, samimiyetle aÄŸlamayı unutmuÅŸların aÄŸzına hiç yakışmıyor. Yanlış anlaşılmasın., Ä°kinci Bahar'a aÄŸlamaya asla itirazım yok. Ancak, bunun hemen "moda itiraf"a dönüşmesi hem tuhaf, hem de yanlış. Prim kazanmak için, "Ä°kinci Bahar"ın sulusepken iltifatlara ihtiyacı yok ki...) Ãœst düzey Amerikalı yetkililerin, "Türkiye, uzun yıllardır ABD'nin en saÄŸlam müttefikidir." gerçeÄŸini (!?) yansıttıkları resmî ya da samimi beyanları. (Işık hızıyla yaÅŸanan, otomatik tepki ÅŸu: "Eyvah, gene ne kazık yedik?" Yıllar boyu öylesine "taviz endeksli" yaÅŸamışız ki, soÄŸukkanlı düşünmek, neredeyse, mümkünsüz.) Türk filmlerinde yola çıkan oyuncunun bavulunun asla dolu olmaması. (Sinemamızın tarihi neredeyse bir asırı devirdi. Yani, boÅŸ bavulların pek ahmakça göründüğünü farkeden bir din kardeÅŸimiz çıkmayacak mı? Ä°ÅŸin malî bir yükü de yok!)Ä°yi insanlarımızın bizi hep erken terketmesi. ("Gaffar Baba"nın kalleşçe öldürülmesi, temiz, dürüst, ideallere sahip insanlarımızı, hep beklenmedik anlarda ve -hem yaşça hem de baÅŸarılarla bezeli kariyerlerini tamamlayamadan- inanılmaz erken kaybetmeye mahkûm olduÄŸumuzu, bir defa daha hatırlattı. Milletçe, çok acı, umarsız bir çaresizlik yaşıyoruz.) Ne zaman "Hababam Sınıfı" filmlerinden biri TV'de arz-ı endâm etse, "Öfff.... Yine mi?" denmesi. (Böylesi bir sinema klasiÄŸi yaratmak kime müyesser olmuÅŸtır?) Arabesk'i, Ä°brahim Tatlıses'i küçük görmenin, çaÄŸdaÅŸ, Batı'ya dönük ya da entelektüel sayılmanın ön koÅŸulu sayılması. (Sahiden "demokrat" olmanın, hiç haz etmediÄŸimiz, görünce kırk yıllık yola kaçacağımız herÅŸeyin, bu toplumda en az bizim kadar yaÅŸama hakkı olduÄŸu fikrini "sindirdiÄŸimiz" zaman,iÅŸler yoluna girecek. Bir deÄŸiÅŸim var; ama gerçekleÅŸen ÅŸey, hazım deÄŸil, iÅŸgal! Birinin öbürünü piyasadan kovması gibi. Barış içinde, yan yana -omuz omuza demiyorum, o bambaÅŸka!- var olunamıyor! Korkarım, görünür kısa vadede olunamayacak da... Yazık...) Sema-Hicranî çiftinin katkıları: Önce, Sema Hanım itirazlarını sıralıyor. "İçime sindiremiyorum." cümlesi. Reha Muhtar'ı takdim anonsları. "Enflasyon düştü!" haberleri. Her çeÅŸit ter kokusu. Özellikle, otobüste. Yine, otobüste, "Fort! Fort!" burnunu çekenler. Kuyrukta bekleyen hanımların çaktırmadan öne geçme hamleleri. Ä°tiraz edince de, hiç utanmadan, "Ama n'olacak, ben bir kiÅŸiyim." demeleri. Hicranî Bey de hararetle sıralıyor: Sadece kendilerinin -ve, avanelerinin- çıkarlarına hizmet eden milletvekillerinin, "Biz milletin uÅŸağıyız. Biz millete hizmet için buradayız" demeçleri. Medya mensuplarının, kendi gazetelerini methederken, sözün arasına bir baÅŸka gazeteyi zemmeden ifadeler sıkıştırması. Kendi partisinden dahi olsa, arkadaşına horozluk edebilen, ama liderinin karşısında ceket ilikleyen milletvekilleri. "Az sonra..." ifadesi ve "az sonra olan herÅŸey..." Belediye otobüsü ÅŸoförlerinin, yaÅŸlı biri "serbest kart"ını gösterdiÄŸinde başını öte yana çevirmesi. Yine otobüste, oturan delikanlıların, yaÅŸlı ya da hamile bir hanımın yaklaÅŸtığını görür görmez uyur taklidi yapması. Banka memurlarının, para yatırmaya gelen beylere, "Sen ne istemiÅŸtin*" diye hitap edebilmesi. (KÜÇÜKSU Esnafı (cümbür cemaat), hep bir ağızdan feryat figân halindeler:) "Bu yeni vergiler de neyin nesi? Küçük esnafı yok etmek mi istiyorlar? Adalet mi bu?" GüneÅŸli bir Cumartesi, öğleyin, mahallede alışveriÅŸe çıkmıştım. Önce, on yıllık kadim dostum Hacı Usta'ya uÄŸramam ÅŸart. Küçüksu ile Yenimahalle ve hatta Kavacık ve de üstelik tüm mücavir alanda mevcut ve "muhtemel" her türlü yatak yorgan iÅŸi Hacı Usta'dan sorulur. Yaşı nispeten genç ama, çocukluÄŸumuzun güzelim yorgancılarının son temsilcilerinden biri. Sade, çalışkan, dürüst, çocuk sever vb... Uyduruyorum sanıyorsunuz, ama bu kiÅŸi sahiden canlı, aramızda yaşıyor! Ayaküstü hal hatır soralım derken, hemen anlaşıldı ki, dertler daÄŸ gibi yığılmış. Ortamı müsait (?) bulunca, hemen beylik sorumu yönelttim: "Sizi en bezdiren ÅŸey ne?" Tüm hükümetlerin, özellikle de son hükümetin tutarsız (bu kelimenin altı bilhassa çizildi!) ekonomi politikaları yaka silktirmiÅŸ. Hacı Usta, ki örnek gösterilecek kadar çalışkandır, "Ä°nan, insanın eli iÅŸe varmıyor. Nereden sıkacağımızı ÅŸaşırdık." diyor. Kazık atmayı bilmez ki, "extra" verginin acısını müşteriden çıkartsın. Sohbetin sonunda, Hacı Usta'yı öfke, beni de hüzün bastı. Gayretle, samimiyetle çalışan bir insanı çalışmaktan bezecek kadar yıldırmak doÄŸru mu sizce? Mahalle turumu tamamlarken, hep aynı soruya avdet ettik. Kasabından deterjancısına, pastacısına kadar hepsi aynı ÅŸeyden bezmiÅŸti: VERGÄ°!!! (Devamı var -maalesef...) Jülide ERGÃœDER - 31 Ocak 2001, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!