Beslan baskını günü kota

ÇİN ve Japon büyükelçileri birbirine giriyor. Amerikan büyükelçisi de katılıyor, Çinli’yi iki saat haşlıyorlar!.. Haşlamak bir şey ifade etmiyor, pratik karar alma zamanı!..

Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) geçtiğimiz ekim, Cenevre’de yaşanan bu tartışma, 2005 yılına damgasını vuracak olaylardan biri. Hayır, o kadar zaman yok, hemen 1 Ocak 2005’le birlikte uygulanacak kural, dünyanın yarısını tedirgin ediyor.

Tekstilde 1 Ocak 2005’te kotalar kalkıyor. Türkçesi, her ülkeye yapılan tekstil ihracatında miktar kısıtlaması sona eriyor. Kotanın kalkmasıyla birlikte, tekstil üretimi korumasız kalıyor. Çin, dünya çapındaki bu uygulamaya göbek atıyor!.. En düşük maliyetle, en ucuz fiyatlar Çin mallarında.

BİRE YEDİ ARTIŞ

Korumasız kalan dünya tekstil pazarı tam anlamıyla Çin istilasında. İki gün sonra, Çin’in pazar payı bire yedi artıyor!..

Örneğin, şu anda Amerikan tekstil pazarının yüzde 60’ı Çin’in elinde!.. Kotanın kalkmasından sonra, dünyada 30 milyon tekstil işçisi işsiz!..

Hata ve yanlış plan!.. Dünya tekstilinde rekabet yaratmak amacıyla, 1 Ocak 2005’te kotaların kaldırılması öngörülüyor. DTÖ bu kararı büyük bir heyecanla açıklıyor. Ne var ki, Çin!.. ‘Ticareti bozucu uygulamalara’ giriyor.

MARTTA BAŞLADI

Buna ilk ciddi tepki, İstanbul Deklarasyonu. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Başkanı Süleyman Orakçıoğlu DTÖ’ye çağrıda bulunarak, kota kaldırılmasının 2008’e ertelenmesini öneriyor. Çağrıyı yüze yakın ülke imzalıyor. Daha sonra da, diğer ülkeler benzer istekte bulunuyor.

Çünkü, gelişmekte olan ülkelerin pazar payı müthiş düşüyor. Bu ülkelerin çoğu, Çin ve Hindistan’a karşı birleşiyor. Haklı bir kaygı!..

DTÖ aldığı kararı kurum olarak değiştirmiyor. Buna karşı, ülkeler tek tek Çin tekstiline kota koymaya uygulamasına geçiyor. Türkiye dahil!..

2 MİLYON İŞÇİ

Türkiye kota kalkmasından en çok zarar gören ülkelerden biri. Bu nedenle, Süleyman Orakçıoğlu baştan beri yoğun bir tempoda.

Tekstilde Türkiye’de 700 bin işçi var, yan sanayi ile bu rakam 2 milyona ulaşıyor. Toplam tekstil ihracatı 18.5 milyar dolar. Buna 5 milyar dolar da, bavul ticaretini eklemek gerek. Yurt içi pazar ise, 6 milyar doları buluyor. Çok ciddi rakamlar.

Yaklaşan tehlikeyi tekstilciler hükümete anlattığında, önce ‘Çin yapsın da, görelim’ havasında AKP. Ancak, 1 Ocak 2005 yaklaştıkça, ateş bacayı sarıyor ve geçen cuma Türkiye, Çin tekstil ürünlerine kota uygulamasına geçiyor.

DÜNYA SARSILIRKEN

Karar alma süreci ilginç. Dışişleri Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı, Abdullah Gül ve Kürşad Tüzmen, kotanın konulmasıyla yakından ilgileniyor.

Hele de, Orakçıoğlu’nun Gül’ü bu amaçla ziyareti, Putin’in Türkiye’ye yapacağı ziyareti ertelemesine neden olan, Beslan baskını günü. Yüzlerce çocuğun ölümüne neden olan terör günü.

O terör nedeniyle, dünyada kıyamet koparken, Çin nedeniyle, Türkiye’de bir başka kıyametin kopmasını önlemek üzere, aynı gün kota kararı alınıyor. Kotayla birlikte, yüzde 25’lik zarar azalıyor.

Çin, tekstil, kota 2005’te daha çok konuşmaya aday.

‘Asgari ücretle simit alınmaz’

2002
seçimlerinden önce, Recep Tayyip Erdoğan yurt gezisinde. Mitinglerde attığı nutuklarla, mangalda kül bırakmıyor. Artvin’de kürsüde:

‘Bu asgari ücret komik!.. Bu asgari ücretle simit bile alınmaz!..’

Seçime giderken, seçim konuşmaları böyle. Önceki gün, asgari ücret yüzde 10 artışla, net 318 milyon liradan net 350 milyon liraya yükseliyor. Bir yıl geçerli. Nutukların aksine, asgari ücretten yine gelir vergisi, SSK primi, işsizlik sigorta fonu kesiliyor.

Bir yıl için 32 milyon liralık artış!.. Harca harca, bitmez!.. Erdoğan haklı, 32 milyona değil bir simit almak, simitçi fırını bile açmak mümkün!..
Yazarın Tüm Yazıları