Berlin yolcularına tavsiyeler

Arkadaş grubumun rock’n roll kanadıyla ne zaman bir araya gelsek bir kaçış planına imza atıyoruz.

Varsa yoksa, derdimiz iki gün, üç gün, beş gün arabaya, trene, uçağa, her ne bulursak ona atlayıp ıstanbul’dan çekip gitmek. Bu planlardan epey fantastik olanları lafta kalıyor tabii de, ihtimal dahilindekiler içki sofrasında o anda, o kafayla hayata geçiriliyor. Telefonlar çıkıyor, havayolu şirketleri aranıyor, iş bağlanıveriyor çünkü malumunuz bilet alma işi ertesi güne bırakılsa satanlar olacak, kuşkusuz, ona maal verilmiyor.
Benden size tavsiye, bir yere cuma akşamı uçmaya kalkmayın. İlle uçacaksanız havaalanına gitmek üzere yola epey erken çıkın. Zira İstanbul-Berlin arası uçuş süresi benim evden çıkıp havaalanına varma süremin yarısı. TEM’in trafiği, havaalanının güvenlik çilesi adamı yolculuğun kendisinden daha fazla yoruyor.
Berlin’e de böyle gittik. Daha doğrusu Mitte’ye. Çünkü Mitte’den çıkmadık sayılabilir. Berlin’de olay Mitte civarında kopuyor, haliyle eksik hissetmedik.
Berlin’in -7 derecelerde seyreden hava durumunu hesaba katmadığımızı idrak edince “Salak mıyız? Bu mevsimde gidecek başka yer mi bulamadık? Ne halt edeceğiz?” telaşına da düştük tabii.

KONYAK İÇLİKTEN DAHA ÇOK ISITIYOR

Ben ocakta, şubatta Berlin’e gitmeyin derim ama ille de gidecekseniz aman bunlara dikkat edin:
* Hiç otelle falan uğraşmayın. Özellikle de hesaplı bir tatil peşindeyseniz... ıki kişi de gidiyor olsanız, grup halinde de, üç günlüğüne de, bir haftalığına da, ev tutmanızı şiddetle tavsiye ederim. Biz Mitte’de gayet güzel bir eve adambaşı günlük 10 Euro ödedik mesela. Craigslist gibi sitelerden istediğiniz büyüklükte ve fiyatta ev bulmanız mümkün.
* Bir tur Marks&Spencer yapın, termal içlik, yün fanile alın. Ve kesin siyah içlikleri tercih edin. Krem rengi olanlarla üzerinize katran sürüp tüy yapıştırmışlar gibi görünüyorsunuz. Gerçi, çok da fark etmez, o soğukta seksi görünmek veya görünmemek çok da umurunuzda olmayacak.
* Hurçlardan kayak kıyafetlerini çıkarın, şehre uygun olanları seçip bavullara atın.
* Yanınıza ince şeyler de alın ve lahana gibi kat kat giyinin.
* Uçağa binmeden Duty Free’den bir şişe konyak alın. Cep mataranızı sakın evde unutmayın. Berlin’in ayazında cepliğinize dolduracağınız konyağa şükredeceksiniz. O konyak sizi dünyanın bütün içliklerinden daha sıcak tutacak. Fakat yine de boş. Berlin o kadar soğuk. Sabahları sokakların ve kaldırımların boş Jagermeister ve votka şişeleriyle dolu olması boşuna değil. Sıklıkla bu şişelerin yanında tek bir eldiven görüyorsunuz. Herhalde millet sarhoşluktan şişeyi atarken eldivenini de fırlatıveriyor.
* Benim gibi enayilik etmeyin ve sakın ola yanınıza bol paça pantolon, jean almaya falan kalkmayın. ıstanbul’un yollarına laf ediyoruz ama Berlin de geri kalmıyor, kaldırımlar eğri büğrü, böyle havalarda her yer göl. Bol paça hevesinizi başka kente saklayın. Bakın mesela, skinny jean’in modasının asla geçmeyeceği bir kent Berlin.
* Kredi kartlarına güvenmeyin. Mağazalar hariç, birçok kafe, restoran ve barda kredi kartı geçmiyor. Yanınızda mutlaka nakit para olsun.
* “Bilgisayarımı alır, kafe kafe dolaşırım” diyorsanız, bir daha düşünün. şaşırtıcı ama kablosuz internet Doğu Berlin’de bizdeki gibi yaygın değil. Mekan sahipleri bilinçli olarak tercih etmiyor çünkü bilgisayarına gömülüp iletişim kurmayanların daha az yiyip içtiğine inanıyor. Mantıklı.

Schnitzel, burger ve kahvaltı

Berlin’in dünyada nam salmış meşhur restoranlarına gitmeden kesinlikle rezervasyon yaptırın. Doğu Berlin’de uğramadan dönmeyin diyeceğim birkaç mekan var. Bunlardan birincisi, Kreuzberg’deki Weltrestaurant Markthalle. Hayatınızda yiyip yiyebileceğiniz en iyi schnitzel’leri burada bulabilirsiniz. Rezervasyonunuz yoksa karşısındaki küçük ıtalyan lokantasında bir şeyler içebilirsiniz. Ama tercihiniz Martini olmasın, Martini’leri çok kötü.
İkincisi, The Bird. Amerikan usulü burger sevenler buraya uğramazsa Berlin’den eksik dönmüş demektir. Burada bir burger yiyin, üç gün başka bir şey yemeden gezebilirsiniz.
İyi bir kahvaltı mekanının peşindeyseniz de Mitte’deki Kapelle’e gidin. Berlin’in kruvasanları Fransa’dakileri aratmıyor.
Biz Mitte’de kaldığımız süre boyunca kendimize hemen bir mahalle barı da edindik; Oderberger’deki Godot. Rahat ve uzun süreli takılabileceğiniz bir yer arıyorsanız, burası doğru adres.
Pazar günü Mitte’deki büyük bit pazarını es geçmeyin. Abajurdan kıyafete ve aklınıza gelecek her türlü ıvır zıvıra kadar burada yok yok. canınız pazarı gezmek istemiyorsa, pazarın girişindeki çardak görünümlü köhne sahnede canlı müzik yapanları izlemeye oturup bir şeyler içebilirsiniz.
Tuhaf bir şekilde birçok restoranda birayı bedavaya getirdik biz. Garsonlar size önce kaba ve kötü davranıyor veya fazla bekletiyor, sonra biraz şirinlik yaptınız mı yumuşayıp “Biralar bizden” diyor. Gerçi demeseler de sorun değil, mönülerdeki en ucuz içecek bira. Ortalama 2 Euro, su bile daha pahalı, öyle diyeyim.
Yazarın Tüm Yazıları