Benim çocukluğumda bir bakış yeterdi

Anne & Trends dergisi, annelik hayatımı oldukça renklendirdi. Her hafta başında dergi için ‘Ne durumdayız’ toplantıları kısa bir süre içinde annelerin terapi toplantısına dönüşür oldu.

2000 doğumlu üç çocuk annesi olarak aynı sıkıntıları yaşadığımız için Nilden’in başladığı cümleyi ben bitiriyorum, benim başladığımı Derin bitiriyor. Konular da aynı: Çocuklarımızın şu anda içinde bulundukları durum, bize karşı aksilikleri, sebeplerinden emin olamadığımız tutumları...

Anlayacağınız; inatları, şımarıklıkları, tavırları ile iş hayatımızı biraz dağıtıyorlar şu ara bizim yaramazlar... Biz anneler de birden derin konuşmalara dalıyoruz. ‘Çalışıyor olmak ve onlara yeterince zaman ayıramamak mı sorunun temeli’ diye düşünmeye başladık.

Ama Nilden doğumdan kısa süre sonra çalışmaya dönen ve hep çalışan bir anne idi. Ben ise iş saatlerimi Sinan’ın okul çıkışına göre düzenledim; onu okuldan aldıktan sonra zamanımı onunla geçiriyorum. Dolayısı ile düzenlerde temel bir değişikliğimiz yok. Neden, nasıl diye konuşurken Nilden bir ara kendi çocukluğundan bir örnek verdi. Ve ‘Bizim haddimize düşmezdi ki!’ diye bir cümle kullandı. Aynı cümleyi birkaç gece evvel kocamla konuşurken o da söylemişti.

Evet, gerçekten de biz çocukken bazı şeyler haddimize düşmezdi. Bazı şeyleri konuşma, yapma hatta isteme şansımız bile yoktu ve biz bunu bilirdik. Ama çocuklarımız böyle değil. Onlar her şeyi yapabileceklerine, söyleyebileceklerine ve isteyebileceklerine inanıyorlar. Dahası bunlar gerçekleşmediği takdirde bunun hatalı sorumlusunun bizler olduğunu düşünüyorlar.

Ve konuşmaya devam ettik üç anne: ‘Bir bakış bize yeterdi’ diye... Değil babamızın, annemizin bir bakışı ile özellikle bir misafirlikteyken neyi yapmamamız gerektiğini anlardık. Ya da neyi yanlış yaptığımızı... O bakışı gördüğümüz anda büzülür, bir daha görmemek için çaba sarf ederdik.

Acaba daha büyük yaşlarda mıydık? Yoksa çocuklarımıza karşı bunu şimdiden becermemiz gerekir miydi, onu bilemiyorum.

Sonra Derin anlattı: ‘Bir kere popoma minik bir şaplak yemiştim, ‘hadi git odana’ gibilerinden. O anda dünyam kararmıştı. Annemleri üzdüğüm için kendimi çok kötü hissetmiştim.’ Bu hissi ben de biliyorum. Bilmeden yaptığım hatalar sonucunda bile üzüldüğümü, ‘Bunu nasıl düşünemedim’ diye kendime kızdığımı hatırlıyorum. Ama 4 yaşından büyüktüm tabii.

SORUN SINIRLARDA MI

Acaba bazı şeyleri fazla mı tekrarlıyoruz da etkisini kaybettiriyoruz diye tartıştık. Sürekli aynı talepleri ya da uyarıları yineleyince bir anlamı kalmıyor kelimelerin. Daha az ama yerinde ve daha güçlü bir şekilde kullanmak lazım sanırım. Bu uygulamayı ‘hayır’ kelimesi için daha fazla becerebiliyoruz ama pek çok durumda bu gerekli sanırım.

Onların çocuk olduğunu kabul ederek bazı azgınlıklara, bazı yaramazlıklara hatta şımarıklıklara hakları olduğunu düşünüyoruz. Ama o zaman da bunların sınırlarını mı belirleyemiyoruz acaba? Bir taraftan eğlenen, çocukluğunu yaşayan çocuklar olarak büyüsünler istiyoruz, bir taraftan da ‘Anne bana su ver dedim’ cümlelerini engelleyemiyoruz.

Bir gerçek de var ki, çocuklar bu ters tepkilerin çoğunu annelerine veriyorlar. Ailenin diğer fertleri ile savaşları bu kadar ağır değil. O yüzden de bazen bu sorunu başka biriyle konuştuğumuz zaman bizim abarttığımızı, çocukta bu kadar ters bir durum olmadığını söylüyorlar.

O yüzden hep diyorum ya zaten: Annelerin derdinden ancak anneler anlar diye...

Ninniler albüm oldu

Ç
ocukluğumuzdan bu yana kulaklarımızdaki Anadolu ninnileri bir albümde toplandı. Çan Müzik tarafından hazırlanan ‘Bizim Ninniler’ albümünde Trakya’dan başlayıp, İstanbul, Ege, Erzurum, Tunceli, Bitlis gibi Türkiye’nin dört bir yanından yüzyıllardır bebeklerin kulaklarına fısıldanan ninniler yer alıyor. Yapımcılığını Mehmet Eryılmaz’ın yaptığı ninni albümünün yönetmeni Emin İgüs. Albümde çok bilinen örneklerin yanı sıra bugüne kadar sadece belli bir bölgede söylenenler de bulunuyor. Birbirinden güzel ninnileri klasik Türk sazları eşliğinde Mircan Kaya seslendiriyor. Üçlüyle albümü konuştuk.

Metin YÜKSEL

Ninni albümü fikri kimden çıktı?

-Mehmet Eryılmaz:
Son yıllarda Batı’da ne varsa birebir ithal edilerek, çocuklarımızın da müzikle büyümeleri, uyumaları üzerine bir çok CD ve kaset çıktı piyasaya. O büyük ustaları reddetmek mümkün değil. Fakat, kendi toprağının binlerce yıllık sesini unutmak, yok saymak ağır bir durum. Çocukluğumun ninnilerinden olaşan bir albüm aradığımda bulamadım. Anadolu sevdalısı Emin İgüs’le konuştuk. İşi aldı ve bitirdi.

Daha önce Türkiye’de benzer çalışma yapıldı mı? Sizin albümünüz ilk mi?

-Emin İgüs:
Daha önce yapılmış birkaç denemeden haberimiz var, hatta bir ikisine ulaşmak mümkün oldu. ‘Bizim Ninniler’ in ilk olduğunu söylemek çok iddialı olur. Ancak ulaşabildiklerimizden daha farklı bir içerikte.

ANADOLU EZGİLERİ

Albümdeki ninniler hangi yörelere ait?

-E.İ:
Trakya’dan başlayıp İstanbul, Ege, İsparta, Pasinler, Tunceli ve Bitlis’e kadar uzanan bir yolculuğu kapsıyor.

Türkiye’deki ninni zenginliğinin ne kadarı bu albüme yansıdı?

-E.İ:
Türkiye’de uçsuz bucaksız bir ninni zenginliği olduğunu düşünüyoruz, bu anlamda ‘Bizim Ninniler’ bu zenginliğin küçük bir parçası olsa gerek. Albümün, bu zenginliğin su yüzüne çıkmasında ve güzelliklerin yok olmamasında yüreklendirici bir işlevi olmasını arzu ediyoruz.

Albümün yapımında kimlerin emeği geçti?

-E.İ:
Emeğin büyük bölümü Çan Müzik çalışanlarına ait. Müzikal projelendirmeleri Hakan Oral’la birlikte yaptık, Mircan Kaya ninnilere ses verdi. İlker Yurtcan hem klarnetiyle hem de fikirleriyle katkı sağladı, Derya Türkan kemençesinin güzelliklerini bizimle paylaştı. Uyumlu bir ekip çalışmasından bahsedebiliriz.

Ninnileri seslendirecek kişiyi seçerken nelere dikkat ettiniz?

-E.İ:
‘Bizim Ninniler’i yaparken temel kaygımız, ninnilerin hayatın içindeki hallerine yakın olabilmek, onlara yakın durabilmekti. Bu nedenle seslendirmelerde ‘anne’ duyarlılığını yakalayabilecek ve söylerken ‘artistik’ kaygıları çok öne çıkarmayacak birine ihtiyacımız vardı. Mircan Kaya bunları başarıyla gerçekleştirdi.

Dijital oyuncakların, müziklerin çocukların dünyasına yoğun şekilde girdiği günümüzde ninni albümü ilgi görür mü?

-M.E:
Tabii ki tüm çocuklarımıza ulaşmak istiyoruz, ne kadar dışardan empoze ederseniz edin DNA şifrelerini değiştiremezsiniz. Antalya’da doğan yavru kaplumbağa hiç gözünü kırpmadan nasıl okyanus aşıp Amerika sahillerine dönebiliyorsa, bu yurdun çocukları da bu sesimizi, bu davetimizi tanıyacaklardır. Çünkü onların annelerinin babalarının kulağında, hafızasında bu sesler varken doğdu onlar.

Albümde sınırlı sayıda ninniye yer vermişsiniz. Çalışmayı yaparken kaç ninni buldunuz?

-E.İ:
Derlenmiş ninnilerin peşine düştüm ve arşiv taramalarıyla birçok ninniye veya türkü formundaki ninnilere ulaşabildim. Bu çalışmaların yanına Mehmet Eryılmaz’ın Leman Özertem ve Tekin Özertem’den derlediği iki ninniyi de katarak albümdeki sıralamayı oluşturmuş olduk. Bu albümü zincirde bir halka gibi düşünmek gerekir. Annelerimize de, bebeklerimize de yaramasını diliyorum.

MİRCAN KAYA

Anne şefkatiyle söyledim

‘Bizim Ninniler’ albümünün solisti Mircan Kaya çocukluğunudan bu yana müzikle iç içe. 1963 yılında Batum göçmeni bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Müzisyen kimliğinin yanı sıra renkli bir yaşamı olan Kaya, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde inşaat bölümünde okumuş. Ürdün’de burslu eğitim görmüş. 12 yaşında gitar çalmaya başlayan Kaya, üniversite yıllarında

arkadaşlarıyla birlikte kurduğu küçük bir rock grubunda kendi bestelerini söylemeye başlamış. Müziği inşaat mühendisliğiyle birlikte sürdüren Kaya uluslararası birçok projede yer almış. ‘Bizim Ninniler’ albümüyle profesyonel olarak müzik dünyasına adım atan Kaya’nın ikinci albümü de önümüzdeki günlerde piyasada olacak. Kaya, ninni albümüne ‘ilk heyecanım’ diyor.

Bebekken size de ninni söylemiş miydi büyükleriniz?

-Susmak ve başka sesleri dinlemek, çocukluk yıllarımın en belirgin özelliğiydi. Çocukken insan ninni dinlemeyi seçemez. Ama ona söylenir. Şanslıysa, güzel sesli bir annesi vardır. Benimki gibi. Geleneksel ninnileri kulağıma ve içime üfleyen odur. Ancak bildiğim, emin olduğum şey ise, beni etkileyen ilk sesin derin karanlığın sesi olduğu. Hálá beni en çok etkileyen ve ürperten ses bu sestir. Çocukluk yıllarımda çocuk şarkıları değil, büyüklerin söylediği şarkıları söylerdim. Hiç çocuk şarkısı söylemedim. İlk okuduğum parça, ezandır. Çünkü ilk onu duymuş olmalıyım.

Ninniler albümünü kaydederken neler hissettiniz?

-Bebeğini sakinleştirmeye çalışan bir annenin sakin ve şefkatli sesi ve nefesi ile söylemeye çalıştım. Kendi çocuklarımın bebeklik yıllarında onlara en çok söylediğim ninni ‘Bebeğimin Beşiği Çamdan’ ninnisi. Bu bana da annem tarafından fısıldanmış olan ninni. Bu ninniyi ben değişik şekillerde söylerdim. Çocuklarıma İngilizce ninniler de çok söylemişimdir. Bunlardan biri Melani’den dinlemeyi ve söylemeyi çok sevdiğim ‘Tell me why the stars so shine’ diye başlayan bir şarkı. Doğaçlama şarkılar mırıldanmayı da severim. Uykudan önce bunu çok yapardım. Müzikle ilgili tercihlerim diller, uluslar ya da türlerle sınırlı olmadığı için çok farklı şeyler söylerdim bebeklerime.

Müzikle uzun yıllardır içli dışlısınız, bu albümün hayatınızda nasıl bir yeri olacak?

-Müziksiz bir yaşamı ve kendimi müziksiz düşünemiyorum. İçimde hiç susmayan bir ses hep söylüyor. Yapmak istediğim müzik kendimi aşıyordu. Çekilmek istediğim piyasa ise düşlediğimin çok dışında idi. Müzik kadar bilimi ve teknolojiyi de çok seviyorum. Ve müzik kadar daha pek çok şeyi çok sevdim. Bu benim, içinde yer aldığım ilk albüm ve parçası olmaktan hep gurur duyacağım bir albüm..

ANNEMİN KÖŞESİ

Annemin dövme yaptırması yakındır

Çalışıyordum. Bilgisayar başında harıl harıl çalışıyordum hem de... Arada da mailleri kontrol ediyordum. Annemden bir mail. Yanında acil işareti... Açtım hemen... ‘Nora bir sorunum var’ diyordu. Cevap yazdım, ne olduğunu sordum. Ama telefon değil de mail olduğundan çok da panik olmadım.

Annem, ona hediye ettiğim Swarovski taşlı dövmeyi vücudunun neresine yapıştırması gerektiğine karar veremediğini söyledi.

Gerçekten ciddi ve önemli bir durum değil mi arkadaşlar? Taşlı dövme o vücutta nerede durmalı?..

Kimin görmesini istiyorsun diye sordum kahkahalarla, sonra da şaka olduğunu belirterek ne giyeceğini. Sonunda da ensesine ya da kürek kemiğinin üstüne yapıştırmasını söyledim.

Şimdi bekliyorum. Gerçek dövmeyi ne zaman yaptırmak isteyecek acaba?
Yazarın Tüm Yazıları