Benim başörtülü milletvekili adaylarım

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Lübnan dönüşü uçakta bombayı patlamış.

“Başörtülü kadınlar bu seçimde milletvekili olabilir” sinyali vermiş.

Haberin Devamı

İşte buraya yazıyorum:
Bu açıklamanın ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başı fena halde derttedir.
Yok, hayır... Sandığınız gibi değil.
Ne “Laik bir ülkede başörtülü milletvekili mi olurmuş” şeklindeki olası laik çıkışları kastediyorum, ne de “Eyvah! Meclis de elden gidiyor” tarzı feveranları...
Başbakan Erdoğan, bu türden yaklaşımlarla kolayca baş edebilir ama “Başörtülüler arası büyük ve derin rekabet” konusuyla öyle kolay baş edemez.
Çünkü...
Yıllarca harekete emek veren ve kendilerini “Meclis’e girmesi gereken ilk başörtülü milletvekili” olarak gören o kadar çok kadın var ki...
Üstelik hepsi alıngan... Üstelik hepsi rekabetçi... Üstelik hepsi maraza çıkarmaya hazır...
Bu durumda...
“Başbakan Erdoğan siyasi hayatının en büyük sorununu başına almış durumdadır” denmez de ne denir?
Ama benim yufka gönlüm, yine dayanamadı ve Başbakan Erdoğan’ı “Füze Kalkanı”ndan bile daha zorlu bir dertle baş başa bırakmaya razı olmadı.
Oturdum, bir “aday listesi” hazırladım.
Bazı isimlerin avantaj ve dezavantajlarını çıkardım.
“Gayret benden, takdir Başbakan’dan” diyerek takdim ediyorum:
* * *
-  MERVE KAVAKÇI: Gerçi eski yaraları deşmek gibi bir görüntüye yol açabilir ama “28 Şubat’la hesaplaşmak” için ondan daha iyi bir “doğrudan mesaj” da bulunamaz.
-  AYŞE BÖHÜRLER: Üslubu, tarzı, demokratlığı ve onca hizmeti nedeniyle tartışmasız en önemli adaydır.
-  SİBEL ERASLAN: İki sorunu var: Fazla duygusal ve geçmiş günleri biraz fazla yad etme meraklısı... Bu iki sorun aşılırsa neden olmasın?
-  FATMA K. BARBAROSOĞLU: Olabilir. Ancak ona mutlaka nazlanarak ve zorlanarak kabul etme şansı tanınmalı. Başka türlü olmaz.
-  YILDIZ RAMAZANOĞLU: Dikkat! Muhafazakâr demokrat bir parti için biraz sıra dışı kaçabilir.
-  HİLAL KAPLAN: “Bu kadar emek vermişler varken dünün türbanlısı hepimizin önüne mi geçecek” türü bir kız kardeş kavgasına yol açabilir. Aman dikkat!
-  CİHAN AKTAŞ: Alıngandır kendisi... Bu yüzden en azından bir teklifte bulunulsa, yani en azından kendisine bir reddetme şansı verilse iyi olur.
-  ŞULE YÜKSEL ŞENLER: Türbanın ilk ateşleyicisi... Onun yüzünden türbana, “şulebaş” diye isim takılmış... Huzur Sokağı’nın, Birleşen Yollar’ın, Bilal’in, Hilal’in, Feyza’nın hatırı var... Yani sembolik olarak düşünülebilir.
-  ÜMİT MERİÇ: Sonradan başını kapatmış bir sosyolog profesör... Üstelik babası Cemil Meriç... Gerçi “ithal aday” denilerek maraza çıkmasına neden olabilir ama o kadar risk de alınacak tabii...
-  HİDAYET TUKSAL: Biraz fazla feminist diye itiraz edenler çıkabilir. Ama duyduğuma göre Ankara’da kreş işine girmiş. Bunun bir denge yaratacağını, hatta “Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı” için bir şans bile olacağını düşünüyorum.
-  ESRA ELÖNÜ: Tek bir türbanlı tipi yok... “Uslular” var, “ağırbaşlılar” var, “nüktedanlar” var... Tabii bir de “marjinal türbanlılar” var. Peki onları kim temsil edecek? Esra kardeşimiz neden “Meclis’in hırçın kızı” olmasın ki?
-  BİRİCİK SUDEN: Şimdi diyeceksiniz ki, “Biricik Hanım’ın bu listede ne işi var Ahmet Hakan? Yoksa kapandı mı?” Cevap veriyorum: Başbakan’ın verdiği işaretten sonra o çoktan başörtüsü tasarlamaya başlamıştır bile...

Haberin Devamı

Hastasıyım bu mantığın

Haberin Devamı

EĞER ortada “alengirli” bir konu yoksa...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Gür bir seda yükseltiyorlar:
-  Genelkurmay Başkanı bir memurdur.
-  General açığa almak rutin işlemdir.
-  Sivil iktidar her şeye kadirdir.
-  Devlet ile hükümet ayrımı olmaz.
-  Başbakan tek egemendir.
Bakıyoruz her fırsatta hükümete destek atmayı bir vazife bilen anlı şanlı demokratlarımıza...
Onlar da “El hak doğrudur” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.
* * *
Ama ne zaman ki...
“Abdullah Öcalan’la müzakere” gibi... “İmralı ile pazarlık” gibi... “Kürt sorunu” gibi...
“Dokunma yanarsın” türünden bir mevzu söz konusu olsa...
İşte o zaman...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Bambaşka bir telden çalmaya başlıyorlar:
-  Öcalan’la görüşen devlettir, hükümet değil.
-  Tabii ki bir devlet var, bir de hükümet.
-  Öcalan’la askerler görüşüyor.
-  İmralı ile ilişkileri derin devlet yürütüyor.
Bakıyoruz hükümete destek atan anlı şanlı demokratlara...
“Hani hükümet ile devlet aynıydı? Hani askeri vesayet ortadan kalkmıştı? Hani Genelkurmay Başkanı memurdu? Hani Başbakan tek egemendi?” diye çıkışmak yerine...
Susmayı, kaytarmayı, tavırsızlığı tercih ediyorlar.
Ne iş?

Haberin Devamı

Ivır zıvır gündemi

- Bebek’te açılan Fransız “makaroncu”nun medyadaki dost sayısını ciddi ciddi merak etmeye başladım.
- İbrahim Tatlıses, “Bir siyah Kürt olarak beyaz Türklerin saldırısı altındayım” tarzında bir demeci ne zaman patlatacak acaba?
- Deniz Akkaya, yeni sevgilisi ile eski sevgilisine, “Senin yerine bunu bile koyarım” mesajı vermek istiyor olabilir mi?
- En yeni trend: Kanyon’da yeni açılan “Japon usulü İtalyan” restoranı Obika’nın mozzarellasını övmek.

Sevmedim bu reklamı

BEN “Şu bankaya mı gitsek, bu bankaya mı gitsek” sloganıyla yapılan acımasız, dayanaksız ve her şeyi göze almış banker reklamlarına yetişmiş bir kuşağın çocuğuyum...
“Faize hücum” döneminin sonunun nasıl geldiği ise herkesin malumu...
Sonra “ansiklopedi savaşları”yla, “tabak çanak promosyonu”yla gazete reklamları dönemi geldi.
Oradaki acımasızlık da bizim sektörü hayli hırpaladı.
Ve bütün bu tecrübenin ardından tam da hem iş dünyasının hem de reklam sektörünün olup bitenden ders çıkardığı ve etik kaygılarla hareket ettiği bir döneme girdiğimizi düşünmeye başlamıştık ki...
Vodafone’un “Kaçan kurtuluyor” reklamı devreye girdi.
Rekabette çizginin aşıldığı, mesajda rakibin aşağılandığı, diğer operatörlerin müşterilerinin salak yerine konduğu tatsız bir reklam...
Ve üslubu, yaklaşımı itibariyle hayli demode...
Reklam Özdenetim Kurulu da “kurallara aykırı” bulmuş Vodafone’un reklamını...
GSM operatörleri arasındaki kıyasıya rekabetin ve bu rekabetin müşteriye sağladığı avantajların tabii ki farkındayım.
Ben bir adap erkân uyarısı yapıyorum.
Kıyasıya rekabetin gözleri körelttiği bugünlerde “aman dikkat” diyorum.
Aksi takdirde geçmiş örneklerden de anlaşılacağı üzere olan bütün bir sektöre oluyor...

Yazarın Tüm Yazıları