Beni heyecanlandıran 2 yeni şey

a) Galoşmat b) Postmodern künyelerAlo... Güngör Ekici'yle mi konuşuyorum?- Evet?Galoşmat'ın muciti... Sizi tebrik ediyorum!- Fikir bana ait ama arkadaşlarla birlikte hayata geçirdik. Bir ekip işi yani... Bu arada ben kiminle görüşüyorum?Hürriyet'ten arıyorum. Sizinle bir telefon röportajı yapabilir miyim?- Tabii...Nereden geldi aklınıza böyle bir cihazı icat etmek?- Böyle bir ihtiyaç olduğunu keşfettim. Ben de iki büklüm eğilerek o galoşları ayağıma takmaktan hoşlanmayan biriydim. Üzerinde çalıştım. Ve sonra, Uzakdoğu'da bu tür projeleri hayata geçiren bir arkadaşım var, onunla paylaştım. Bir sene çeşitli prototipler üzerinde durduk ve sonunda Galoşmat'ı bu haliyle oluşturduk...Sizin asıl işiniz nedir? Galoş mu satıyorsunuz? - Yok, hayır. Daha önce satmıyorduk. Bu üründen dolayı satıyoruz şimdi. Ticaretle uğraşıyorum ben. İthalat ihracat. Tıbbi cihazlarla da ilgileniyoruz. Onat Dış Ticaret'in ortağıyım...Türklerin başı kel mi? Projenizi geliştirmek için neden Çinlilere gittiniz?- Maalesef Türkiye'de ilgilenen kimseyi bulamadım! Maliyettir, şudur budur dediler bizi önemsemediler. Desteği Çinlilerden alınca da, bu işe onlarla giriştim. Projeye inandılar, geliştirmek için ellerinden ne gerekiyorsa yaptılar. Hem de çok uygun fiyatlara. Ama Türkiye ve uluslararası patenti bizde...Kaç sipariş aldınız? Yaygın kullanımı var mı?- Ne yazık ki yok! Televizyon ve yazılı basında tanıtım için çok ciddi finansman gerekiyor. Biz bugüne kadar sadece fuarlara katılabildik. Zaten pazara sunalı 6 ay oldu. Henüz 1000'e yakın cihaz verebildik. O da bireysel ilişkilerle...Eşinizin hayatını kolaylaştırmak için evde icat ettiğiniz bir şeyler oldu mu?- Hayır.Neden? Onun suçu ne!?- Eşim de hastaneye gidiyor. Artık kucağındaki çocuğu yere bırakmayacak. Galoş takmak için eğilmek zorunda kalmayacak. Dolaylı olarak ona da faydam oluyor!En çok sağlık sektörü mü bu cihaza ilgi duydu?- Tam tersine. Onlar bize hiç yüz vermedi! Bunu insana verilen bir hizmet gibi algılamadılar. ‘‘Biz bir galoşu 15 bine alıyoruz, siz 49 bine veriyorsunuz. Pahalısınız!’’ dediler, ‘‘İnsanlar eğilip taksın.’’ Sağlıkçıların bu tür yaklaşımı beni üzdü. O sektör bu işe ilgi duymadı. Ama spor salonları duydu. İlk ürünümüzü de -ki ben çok şaşırdım- bir kablo fabrikasının laboratuvarı aldı...Başkalarının böyle bir cihaz icat etme şansı var mı?- Biz bu ürünün 115 ülkedeki patent korumasını aldık. Moskova ve Ukrayna'ya distribütörlük verdik. Almanya, İngiltere, İspanya ve İskandinav ülkeleriyle de görüşme halindeyiz. Ama ortada tamamlanmış bir ürün varsa, kopyalamak çok kolay. Bunu yapmaya çalışanlar da var. Önlem almaya çalışıyoruz...Ben sizi yine tebrik etmek istiyorum! Eğilip o galoşları takarken, küfür eden insanlardan biri de bendim. Hayatımı kolaylaştırdınız...- Teşekkür ederim.Pardon! Kaç para olduğunu sormayı unuttum...- Cihaz 375 milyon lira. Galoşlar da 49 bin lira. Galoşmat 40 tane galoş alıyor. Yani ‘‘tık tık’’ yapıp, iki ayağınıza galoş geçirmeniz 98 bin liraya mal oluyor...(Onat Dış Ticaret: 0212 586.90.85)Nedir bu yıl takıdaki trendler?- Başta, taşlı künyeler! Paris takı fuarında (Bijorhca) ortalık künye kaynıyordu. Bizim bildiğimiz, o eski gümüş künyelerden farklı olarak, deri üzerine çalışmışlar. Yani ya baş harfini alıyorsun o bilekliğe takıyorsun ya da o ismini oluşturan bütün harfleri. Sevgilininkini de takabilirsin tabii! Boyunda, bilekte, inisiyal kullanmak bu yıl çok moda...Başka?- Halkalar, kalpler, anahtarlar. Bizde çeşitli tartışmalara yol açıyor ama haç da inanılmaz rağbet görüyor. Dini bir sembolden çok bir kolyeyi tamamlayacak unsur olarak kullanılıyor. Biz, yine de Türkiye'de satılmaz diye es geçtik...Kolyelerin boyu uzun mu kısa mı?- Genelde uzun kolyeler öne çıkıyor ama anneannenizden kalmış gibi duran tasmalar da var. Sonra kadife çantalar. Kalın kuşak kemerler. Büyük, uzun küpeler...Ne yani minicik küpe takarsak hıyarlık mı etmiş oluyoruz!- Hayır. Ama minik küpe moda değil. Biraz out.Başka neler out?- Plastik ve mika takılar. Hani geçen sene vardı, renkli yüzükler, plastik bilezikler. Onlar artık yok. Sonra boncuklu kolyeler filan. Artık gümüş, metal, deri, strass var...Strass nedir?- Bu deri künyelere takılan taşlara strass deniyor. Bu yıl siyah ve metal ağırlıklı her şey. Madonna'nın Gap için yaptığı reklam kampanyasında üzerinde jean var, bileğinde de neredeyse dirseğine kadar dolu dolu zincir, plaka, künye...Bu eski künyelerin tekrar göndeme gelmesi neden?- Moda denilen şey böyle bir şey. Gidiyor, geri geliyor. Louis Vitton ve Dior vitrinlerinde de bu taşlı künyelerden var. Hem spor hem şık. Tabii onlar daha pahalı taş kullanıyorlar. Bizim künyelerin kayışı 24 milyon. Her bir taşın fiyatı da 19 milyon. Satışa sunar sunmaz inanılmaz ilgi gördü. Tekrar getirtmeyi düşünüyoruz.Nereden buluyorsunuz bu şıklıkları?- Fransa'dan, İtalya'dan, Danimarka'dan. Pilgrim'in Türkiye mümessiliyiz. Benim Lübnanlı olmam ve yurtdışında çok akrabamın bulunması da bir avantaj. Bizde Beyrut'tan da mal var, Dubai'den, Cape Town'dan, İskenderiye'den de. Her şeyin karışımı oldu bu dükkan...Peki Türkiye'den neler var?- Zeynep Tunuslu çantaları var mesela. Ortağım Belkıs'la yaptığımız yarı değerli taşlı takılar da var. Ben bugüne kadar bir kolye yapabilir miyim diye hiç düşünmemiştim. Bir elime aldım ki, yapabiliyorum. Dahası satabiliyorum...Bu dükkanı açmanızın özel bir öyküsü var mı?- Benim profesyonel bir iş hayatımda hiç olmadı. Minik bir oğlum var. Ama hep bir şeyler yapmak istiyordum. Korkuyordum, ticarete kafam basmaz gibi geliyordu. Pekala öğrenilebiliyormuş insan. Önce ortağımla kendi yaptığımız takıların Avrupa'da bir şansı olabilir mi dedik. Kalktık gittik. Gördük ki, biz biju da, onlarla böy ölçüşemeyiz. Metallerde çok daha yaratıcılar. Ve orada çok malzeme var. Biz resmen nal topluyoruz. Bari o zaman, onların yaptığı güzel şeyleri ithal edelim dedik. Küçük bir dükkan tuttuk ve çekine çekine bu işe giriştik...Hálá çekiniyor musunuz?- Yok, hayır.Neden bu dükkanın adı Biella?- Biella, İtalya'da çok güzel küçük bir kasabanın adı. Burası da şirin küçük bir dükkan. Oraya benzettim burayı. Ya da benzemesini istedim.Erkeklerin takıp takıştırmalarına ne diyorsunuz? - Yakıştırdıkları müddetçe tabii... Neden olmasın? Kocam böyle bir şeye kalkışmasın da...(Biella: 0212. 296.52.83)Türkler yüz vermedi Çinlilere gittimO mavi naylon şeyleri, daha uzaktan görünce tüylerim ürperir benim. Derin bir nefes alır söylenmeye başlarım: Şimdi, elindeki çantayı bırak, bir yere otur (birkaç kez ayakta yapayım dedim, az kalsın yere yuvanlanıyordum!) ve ayağına o sevimsiz şeyleri geçir. Eğil, iki büklüm ol, kalk, ıh-ıh, olmadı, ayaklarım büyük, lanet olası şey küçük geldi, bir daha eğil, bu sefer de lastiği koptu! Tamam, hijyen önemli ama bu galoş takma meselesi hakikaten sinirlerimi bozuyor. Sinirlerin mi, hijyen mi derseniz? Tabii ki a) şıkkını seçeceğim. Ama geçen gün ne oldu? Bir doktorun muaynehanesinde diktörtgen bir kutu gördüm. Bu ne dedim? Daha cevabını bile almadan, ayağımı içine sokmuştum. Bekle bir gör önce, atlama öyle her şeye. Belki kapacak ayağını. Ama işte elimde değildi. Ayağım çoktan o kutunun içine girmişti. Aaaaa! Birden ayakkabım mavi bir galoşla kaplandı. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Galoşmat denilen bu faydalı cihazın izini sürdüm. Güngör Ekici'yle görüştüm...Eski künyeler taşlı olarak geldiHarfli şeyleri oldum olası severim. Hele künyeleri. Neydi o 80'li yıllar? Hepimizin bileğinde gümüş künyeler. Ah o eski nostaljik günler! Geçen sene bir arkadaşım (Esra), bana eski zaman künyelerinin tıpkısını yaptırmıştı da havalara uçmuştum. Yaratıcı hediye budur işte! Teşvikiye'deki Biella'da postmodern künyelerin satışa çıktığını görünce Yasmine Tatari'yle bu yılın takı trendlerini konuştum...
Yazarın Tüm Yazıları