Ben zaten olmuşum Malezya

FAVORİ mizah dergilerimden Fermuar’ın yanılmıyorsam geçen haftaki kapağında, dakikalarca acı acı gülmeme yol açan şöyle bir karikatür vardı...

İki adet ağır abi yürüyor. Yancı gibi duranı, asıl ağır abiye soruyor: "Abi sence Türkiye Malezya olur mu?.."

Surat ifadesinden ters bir insan olduğunu anladığımız ağır abi cevap veriyor: "Ben zaten olmuşum Malezya..."

* * *

İnsanı dakikalarca güldürecek bir espri olmayabilir fakat benim sinirlerim boşaldı.

Niye mi?..

"Barış" bölücülük, "bayrak" kafatasçılık, "inanç" ise simgeler üzerinden dini kullanarak semirenlere ait.

"Angaje" kesimlerin tahakkümü altındaki bu kavramlar karşısında ya tarafsın ya bertaraf.

Tartışma ortamımız bu...

24 saatte 15 şehit verilmiş; sabrı test ediliyor annelerin.

Akıl "Sakin ol; öfkeyle kalkıp zararla oturmak da var sonunda" diyor.

Kapısına oğlunun şehadet haberi gelen anneye "AB hedefinden uzaklaşırız annecim, ABD’ye efelenmenin gerçekçi manada faydası olmaz; konjonktür uygun değil" de der mi akıl?..

Hiç tavsiye etmem.

Güneydoğu bahsi açıldığında kendi adıma sadece şunu söylerim: "Oraya gidin, orayı görün, orada konuşun..."

Ermeni Yasa Tasarısı’nın ABD Temsilciler Meclisi’nde gündeme gelmesi haberlerini dinlemeye başladığımda çocuktum.

Okul bitti, askerlik bitti, dana kadar oldum, her yıl aynı film. Sonunda kabul edildi. Yasalaşmadı, onaylanmadı vesaire. Yola çıktı, o da olur.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül "Büyük meseleleri küçük iç politikalara kurban etmekle" suçluyor ABD’yi.

"Vay be! Nasıl koymuştur şimdi bu laf!" diyerek seviniyorum!

* * *

Ben küçükken insanlar karşılaştıklarında el sıkışır, samimilerse öpüşürler, değillerse yanaklarını dokundurup havayı öperek selamlaşırlardı.

Son 10 yılda kafa tokuşturmaya başladı bazı insanlar. Dikkat edin, koçlardan veya antiloplardan bahsetmiyorum. Toslaşanlar milliyetçi bir vurgu yaptıklarına inanıyor. Tuhaf ama gerçek...

Okulların açılmasından önceki hafta sonunda Eminönü tarafında klasik turumu atıyordum. Tahtakale’nin üst tarafından çarşıya şöyle bir baktım, kadınların çoğu türbanlıydı.

Bu durumu "Müthiş bir tahlilim var; Tahtakale Kum Kenti olmuş!" şeklinde algılamadım ama yakın bir arkadaşımla konuşurken bahsettim. Yorumu şöyle oldu: "Kanyon’a da bakarsan Beverly Hills olma riskimiz bulunuyor."

* * *

Suyumuz, toprağımız ölüyor. Memlekette hırsız girmedik kapı kalmamış. Bizi biz yapan değerler yerlerini kökü belirsiz, görmemişlik kokan yeni adetlere bırakıyor.

Sayıp dökmenin manası yok, bulursanız düzgün bir haber bülteni seyredin; kendi garabet listenizi yaparsınız zaten.

Sonra şu soru çıkıyor insanın karşısına yolda yürürken: "Abi sence Türkiye Malezya olur mu?"

Yerdeki taşı tekmeleyip cevap veriyorum ben de o zaman: "Olur anasını satayım, olmaz mı?.. Ben zaten olmuşum Malezya! Konuşturma insanı!"

Bayramınız mübarek olsun...
Yazarın Tüm Yazıları