Ben rakam vermedim

Güncelleme Tarihi:

Ben rakam vermedim
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2012 00:00

Yeniçeri kıyafetiyle sinemayı basanlar, savaş sahnelerinin coşkusuyla koltuklarını kıranlar... “Fetih 1453”ün insanlarda yarattığı ruh hali işte böyle bir şey! Ben de bu abartılı coşku halini konuşmak üzere filmin yapımcısı ve yönetmeni Faruk Aksoy’la bir araya geldim.

Haberin Devamı

Fetih 1453” şu an en çok konuşulan filmlerden biri. Yapım aşamasındayken bu kadar ses getireceğini düşünüyor muydunuz?  

- Tabii düşünüyordum, nihayetinde milletimize ait... Çok görkemli ve çok gurur verici bir hikaye. Türkiye’de çok konuşulacağını biliyordum ama dünya basınının; Amerika’dan Güney Kore’ye, Endonezya’dan ıtalya’ya, Fransa’ya, Almanya’ya kadar bu film üzerine makaleler yazacaklarını, röportajlar yayımlayacaklarını öngörmemiştim.

Filmleriniz vizyona girmeden önceki gece rahat uyur musunuz? Nasıl geçer o son saatler?           

- Bu, üç yılın sonunda seyirciyle buluşturduğumuz bir film olduğu için samimiyetle söylüyorum ki o gece hiç uyumadım. Hatta o geceden itibaren filmi siz basın mensuplarıyla izleyene kadar uyuyamadım diyebilirim. Ayrıca hiçbir şey yiyemedim.

Yıllardır bu işin içindesiniz ama hâlâ o heyecan, o endişe var değil mi?

- Evet, var. Aslında kısa sürede yapıp seyirciyle buluşturduğum filmlerde böyle bir heyecan duymuyorum. Ama takdir edersiniz ki “Fetih 1453” çok farklı. Üç yıllık bir uğraş, 21 haftalık inanılmaz zor bir çekim süreci, aşağı yukarı 1,5 yıllık post production süresi... Elbette sonuçlarına seyircimizin nasıl tepki vereceğini beklemek heyecan vericiydi. Milletimizin teveccühüne de çok çok teşekkür ediyorum. Siz buraya gelmeden yarım saat önce rakam geldi. 17 günde 4 milyon 650 bin seyirciyle tüm zamanların rekorunu kırmış olduk. Bu rakamdan çok daha önemlisi şu; ben bütün filmlerimi mutlaka sinemaya gider, seyirciyle de izlerim. Çeşitli bölgeler seçerim kendime. Üç ayrı yerde seyirciyle birlikte bu filmi izledim. ınsanların nasıl bir coşkuyla ve gururla izlediğini görmek beni en mutlu eden şeydi.

YENİÇERİLERE BEDAVA SEYİR

Duyduğuma göre savaş sahnelerinin coşkusuna kapılanlar yüzünden Beyoğlu Sineması’nda dokuz koltuk kırılmış ...

- Aaa! Hiç haberim yoktu. Marmaris’te bilet bulamamışlar ve yeniçeri kıyafetleri giyip sinemayı basmışlar, onu biliyorum. Yine Beyoğlu’nda sinemaya 10 kişi yeniçeri kıyafetiyle gitmiş. “Biz orada savaşanlarız, bu filmi bedava seyretmek istiyoruz” demişler. Paraları yokmuş çünkü. Beni aradılar, ben de “Alın içeri, mutlaka izlettirin” dedim. Çok güzel bir duygu. Bunları duyunca gözlerim doluyor.

Sizinle ilgili şöyle bir önyargı var: “O, ‘Recep ıvedik’ serisinin yapımcısı. ‘Fetih 1453’ nasıl bir film olabilir ki!”

- Yaptığım diğer filmleri niye söylemiyorlar? Ben seyirci bazında böyle bir önyargı görmüyorum. Gerek sosyal medyadaki tepkiler, gerek sinema işletmelerinden aldığım tepkiler; hepsi bana rapor ediliyor. Sadece rakamlar gönderilmiyor, sinema bazında seyircinin ne tepki verdiği raporu da geliyor. Hatta bununla ilgili yurtdışından da bir şey söyleyeyim. Almanya’da, Hollanda’da sinema işletmecileri paniğe kapılmış filmin ilk gösterildiği gün. Çünkü içeriden “Allahuekber” sesleri yükselmeye başlamış. Adamların hiç yaşamadıkları bir durum olduğu için “Ne oluyor, kavga mı var” diye koşa koşa içeri girmişler. Bakmışlar ki seyirci büyük bir coşkuyla filmi izliyor. E tabii bu çok sıra dışı olay bir Hollandalı ya da bir Alman için.

Coşturdunuz yani Türkler’i?

- Ben değil aslında atalarımız coşturdu, ben sadece buna aracılık ettim.

BÜTÇE OLUŞSUN DİYE YILLARCA BEKLEDİM

Doğru zamanda, doğru işler yapan bir adam mısınız?

- Bu benim 10 yıldan beri yapmak istediğim bir filmdi aslında. Ama doğal olarak bu görkemde bir projenin hak ettiği parayı oluşturmam gerekiyordu önce. Yani o arada yaptığım tüm filmler ve kurduğum tüm ilişkiler aslında bu filmin finansmanını sağlamış oldu. Teknolojik anlamda da Amerikalı hangi yüksek teknolojiyi kullanıyorsa, o teknolojiyle çekilmesi gereken bir filmdi. Çünkü ucuz bir iş, ecdadımıza ihanet olurdu. O yüzden beklemek zorunda kaldım.

Bir eleştiri aldığınız zaman ne düşünürsünüz? Kendinizde suç arar mısınız, yoksa önemsemez misiniz?

- Bir iş yapıp da eleştirilmemeyi beklemek zaten çok saçma. Bir işle kamuoyu önüne çıkan herkes eleştiriyi göze almalıdır. Benim kriterim şu; elbette insaflı eleştirilerin hepsi başımın tacıdır, bunlar beni geliştirir. Ancak kötü niyet görürsem, yapılan işi değersizleştirme yolunda bir şey okursam, rahatsız oluyorum.

Bu filmle ilgili; “Eleştiriyi kabul ediyorum ama bunu da hiç hak etmemiştim” dediğiniz bir şey oldu mu?

- Hayır. Prensip olarak en fazla dikkat ettiğim eleştirmen, seyircidir. Bununla ilgili de gerek bize gelen tepkileri, gerek sinema işletmelerinden gelen günlük değerlendirmeleri, gerekse sosyal medyadaki mesajları gördüğümde, insanların yüzde 95’i bu filme gitmiş olmaktan, böyle bir filmin yapılmış olmasından memnun. Yüzde 5’in biri, ikisi “Keşke gitmeseydim” diyor. Diğer 2’si, 3’ü ise “Gittim ama keşke şöyle olsaydı” diyor. Seyircinin söylediği her şey benim başımın tacıdır.

“FETİH 1453”Ü BİR TEK YUNANİSTAN İSTEMEDİ

Öğretmenler, okullar çocukları bu filme götürüyor...

- Sinema gelmiş geçmiş en güçlü iletişim aracı. Mesela Amerika’ya baktığınızda bakın... Irak’a gittiler, bir milyon kişiyi öldürdüler. Sonra Irak’taki Amerikan askerlerine üzülmemizi sağlayan filmler yapmaya başladılar. Allah’tan Irak’la komşuyuz da, farkındayız olanların. Ama bir Güney Koreli izlediğinde Amerikan askerlerine üzülecek, Irak halkına değil! Ben de nasıl bir geçmişten geldiğimizi, bir çağ kapatıp yeni bir çağ açan büyük zaferi atalarımızın nasıl kazandığını göstermek için bu filmi çektim. şimdi 25 farklı ülke bu filmi sinemalarında göstermek için yarışıyor. Sonra da o ülkelerin televizyonları yayınlayacak. Tarihimizi belki de bu film vasıtasıyla 500 milyon insana izletme olanağına sahip olacağız dünyada.

25 ülkenin filmi sinemalarında oynatmak istediğini söylediniz. ıçlerinde Yunanistan var mı?

- Bir tek Yunanistan yok! Zaten şu an ekonomik olarak çok kötü durumdalar. Bir de tarihte uğradıkları en büyük yenilginin filmini herhalde bu ruh haliyle seyretmek istemiyor olabilirler!

Haberin Devamı

YÜZME BİLMEZKEN DE YÜKSEKLERDEN  DENİZE ATLARDIM

Çok izlenmesi, insanların gişe önlerinde kuyruk oluşturması, o filmin çok iyi olduğunu gösterir mi sizce?

- Film seyirciyle buluşmak için yapılır. Her film yapanın derdi de odur. Film pahalı bir iştir. Resim yapmaya benzemez. Kitap yazmaya benzemez. Bugün Türkiye koşullarında ortalama bir filme harcanacak para, pazarlama bütçesi vs. dahil 2 milyon doların altında olmaz. Böyle bir parayı siz “Sadece 5 kişi seyredelim” diye harcayamazsınız. O zaman o paranın kaynağını sorarlar size “Nereden geliyorsun da bu hovardalığı yapıyorsun” diye. Siz her şeyi yaparsınız, filminiz seyirciyle buluşmaz, o ayrı bir sorundur. O öngörüsüzlüktür ki bu da mümkündür. Siz bir şeyi hayal edeceksiniz, bunu gerçekleştireceksiniz ve insanların sizinle bu hayali paylaşmasını bekleyeceksiniz. Hakikaten çok büyük bir risktir. Ama ben yüzme bilmiyorken de yükseklerden denize atlıyordum. Urfalı bir çocuğum, denizle alakamız yoktur. Hakikaten yüzme bilmezken bile 5-6 metrelerden denize atlardım. Sonra su üstüne nasıl çıkacağım konusunda panik başlardı. Böyleyim yani.

Haberin Devamı

BEN RAKAM TELAFFUZ ETMEDİM

Bir tatil yaparak kendinizi ödüllendirecek misiniz?

- Ben tatilde sıkılıyorum. Bu iş benim en büyük adrenalin kaynağım. Enerji veriyor bana. Ekibimde herkes sapır sapır hasta oldu çekim süresince. Ben aynı tempo devam ettim hep.

Bu kadar ses getiren bir projeden sonra, “Çıtayı daha da yükseltmeliyim” gibi endişeler başladı mı?

- Şu anda hiç düşünmüyorum.

Filmin bütçesi 17 milyon dolar mı gerçekten?

- Ben rakam telaffuz etmem hiçbir zaman. Ama Türkiye’nin en, en, en pahalı filmi diyebilirim.

                                     

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!