Ben miyim ceza veren, resmen taş oldum

Rüzgar’a ilk cezasını verdim. Öyle bir geri tepti ki o bana hayatımın dersini verdi

Geçen hafta bugün doğum günümdü. Her gün yedi ile yedi buçuk arasında uyanan Rüzgar sabah 6.30’ta uyanarak günün ilk hediyesini verdi. Kalktım tabii. Her sabah yaptığımız rutin işlerle gün başladı. Popo yıka, pijamaları çıkar, eşofmanları giydir, kahvaltısı hazırla, yedir ve oynamaya başla... Tam sepetteki ördekleri bulmaca oynuyorduk ki, günün ilk kakası geldi. İşini bitirdikten sonra elimden tuttu, beni banyoya götürdü. Temiz çocuk, yıka diyor... Yıkadık tabii. Temiz bezi bağladık, oyun alanına geri döndük. Kare, üçgen, daire hepsi kendi yerine oynuyorduk daha yirmi dakika bile geçmemişti, ikinci kaka geldi. Yine kalktık, yine banyo. Birincisi de hiç fena değildi ama bu ikinci kaka gerçek bir doğum günü hediyesiydi. Rüzgar doğduğundan beri bu kadar çok kaka yapmamıştı diye tarif edeyim, siz tahmin etmeye çalışın... İkimizin de kıyafetlerini tamamen değiştirmesi gerekti. Yer gök bok oldu yani.

MELEKLER KOLUNDAN TUTTU

Derken benim karnım acıktı, bu arada baba uyandı. Annenin kahvaltı hazırlama vakti geldi. Ben bir yandan çay demlemeye diğer yandan ekmek dilimlemeye, beriki yandan domates, peynir kesmeye çalışırken Rüzgar mutfakta saatli bomba gibi dolaşıyor. Çekmeceleri açıyor, dolaplardan tencereleri çıkarıyor, çatal bıçakları etrafa saçıyor... “Oğlum dur”, “Rüzgar onu ellemiyoruz”, “Yapma”, “Hayır” gibi kelimeler havada uçuşuyor ama dur durak bilmiyor. Derken ulaşacağını asla tahmin etmediğim bir dolabı açtı ve abartmıyorum iki saniye içinde iki büyük cam kaseyi yere attı. Tuzla buz!
Rüzgar cam kırıklarının tam ortasında ağzı açık bir şekilde kalakaldı. Panik ve korkuyla hemen kucakladım. Kızdığımı anlasın diye odasına götürdüm, “Cezalısın” dedim ve karyolasına koydum. Kapıyı kapatarak odadan çıktım, kapıyı kapattım. Yine abartmıyorum tam beş saniye sonra odanın kapısı açıldı ve Rüzgar sırıtarak çıktı. Hayatımda hiçbir an o anki kadar taşa dönmemiştim yemin ediyorum. Dondum. Bir an karyolasına koyup koymadığım yönünde şüpheye düştüm. Ama koymuştum. Peki nasıl inmişti? Bacağını parmaklıkların üzerine nasıl geçirmişti? Boyu yetmiyordu ki daha... En fenası paldır küldür yuvarlanmadan, kafasını gözünü kırmadan inmeyi nasıl becerebilmişti? Belli ki cezalısın deyip odadan çıkınca delirmişti. Zıplayıp, yatak korumalarından güç alıp kendini aşağı salıvermişti. Ve kesinlikle inanıyorum ki melekler kollarından tutup indirmişti. Sen misin ceza veren, Rüzgar bana hayatımın dersini vermişti!
Yazarın Tüm Yazıları